bet you wanna || heejakehoon

bir

UYARI !!!

BU FIC THREESOME (UCLU) DEGILDIR !!

BASLIKTA HEEJAKEHOON YAZMASININ SEBEBI ASK UCGENI OLMASIDIR. FICIN FINALINDE HEEJAKE VEYA JAKEHOON OLACAK !!!

ona gore okuyun sacma sapan yorumlar yapmayi birakin tesekkurler 🤗🤗

---

Normal bir okul günü olarak hazırlanıp evden çıktı Sunghoon. Sonunda son sınıf olmuştu. Nefret ettiği lise ortamından kurtuluyordu.

Yürüme mesafesinde olan okuluna yaklaşık on dakikada gelmişti. Okulun bahçesine girdiğinde okulu ona bir nebze olsun sevdirebilen en yakın arkadaşını aradı gözleri. Çardakların önünde Chaeryeong ile konuşuyordu. Tahammül edebildiği sayılı insanlardan biriydi o da.

"Günaydın." Konuşan ikili, sohbetin bölünmesiyle Sunghoon'a baktı. "Günaydın." "Günaydın Hoon." Sunghoon başını sallayıp kolunu Heeseung'ın omzuna attı. "Chaer arkadaşımı kaçırmam gereken konular var. Kusura bakmazsın bence." Chaeryeong başını salladı ve biraz ilerdeki Ryujin'in yanına giderek ikiliyi yalnız bıraktı.

"Ayıp oldu sanki kıza." Sunghoon Heeseung'ın yürümesini sağlayıp başını iki yana salladı. "Yok, alınmaz o. Alışık." Heeseung üstelemedi. "Eh, ne var ne yok?" Heeseung biraz düşündü. "Dün görüştük zaten. Aynıyım işte." Yürümeye devam ederken okul binasına girdiler ve merdivenleri çıkmaya başladılar. "Seni sormuyorum zaten gerizekalı. Okulda olan biten bir şey var mı?" Heeseung ağzı açık şaşkın bir ifadeyle Sunghoon'a baktı. "Birincisi, daha okulun ilk günü. Ne olabilir? İkincisi, olsa da ben nereden bilebilirim amına koyayım?" Sunghoon göz devirdi. "Bu okulda her gün her bok olabilir. Ayrıca belki duymuşsundur dedim. Olamaz mı? Hemen sinirlenip amıma koyuyosun sen de! Hoş değil." Heeseung omzundaki eli itti. "Sinirlendirme? Nasıl fikir?" Sunghoon tekrar kolunu arkadaşının omzuna atıp daha da yaklaştı. "Heedeungie ya sinirlenme." Sevimli davranmaya çalışması Heeseung'ı daha da sinirlendirmişti. En üst kattaki sınıflarına çıkmaya çalıştıkları merdivenden aşağı itmek üzereydi. Sunghoon ne yapacağını anlayıp çığlık atarak hızla merdiven basamaklarını çıkmaya başladı. Heeseung ise sadece sakinca arkasından onu takip ediyordu.

---

"Hey. Hey. Hey!" Sunghoon, onu duymazdan gelen Heeseung'a bağırarak fısıldadı. Heeseung en son dayanamayıp yan sırada oturan arkadaşına döndü. "Ne var be?" Sunghoon telefonunu gösterdi. "Çok sıkıldım. Bir el maç atalım mı?" Heeseung sabır dileyerek önüne döndü. İlk günden ders işlenmesi yeterince canını sıkıyorken Sunghoon onu daha da sinir ediyordu.

Bay Kim ders anlatırken birden çalan, ardından açılan kapıya döndü herkes. İçeriye açık kahverengi saçlı, gömleğinin bütün düğmeleri ilikli ve pantolonunun içinde, kravatı sonuna kadar çekilmiş, güler yüzlü bir çocuk girdi. Kısacası inek olduğu havasını veriyordu.

Bay Kim de gülümseyerek gelen çocuğa karşılık verdi. "Geç kaldığım için üzgünüm. Yolda bir kaza olmuştu, trafik çok tıkalıydı." Bay Kim başını sallayıp yanına gelmesi için kolunu çocuğa doğru uzattı. Sunghoon dersin on saniyeliğine bile olsa kaynamasının mutluluğuyla olanları izliyordu. Heeseung ise yeni bir öğrenci olmaması için dua ediyordu.

"Çocuklar sınıfımızın yeni öğrencisiyle tanışın." Ardından çocuğa kendisini tanıtması için zaman tanıyıp kenara çekildi. "Ben Sim Jaeyun. Ya da Jake de diyebilirsiniz. Avustralya'dan geldim. İyi anlaşalım!" Bay Kim eliyle sınıftaki boş yeri gösterdiğinde Jake sıraya oturdu. Hemen gerekli defterini ve kitabını çıkarıp dersi dinlemeye koyuldu. Heeseung hiçbir şey olmamış gibi umursamadan dersi dinlemeye devam ediyordu. Yani en azından anlamaya çalışıyordu.

Gerçekten de inekmiş sanırım, diye düşündü Sunghoon. Okulun sevmediği ortamına bir gıcık tip daha eklenmişti. Sıraya koyduğu kollarına yüzüstü yattı. Bir süre sonra Bay Kim'in sesi azalmaya, Sunghoon uykuya dalmaya başlamıştı.

---

"Okul açılır açılmaz parti mi veriyorlar?"

Teneffüste asla bozulmayan bir gelenek olarak herkes yeni çocuğun başında toplanmış, onu soru yağmuruna tutuyorlardı. Sunghoon ve Heeseung ise umurlarında olmayan çocukla ilgilenmiyor iki sıra arkada muhabbet ediyorlardı.

"Bugün değil zaten, haftasonu. Hadi ama Sung, önceki yıllarda da hiçbir partiye gelmedin. Hem bunda sadece son sınıflar olacak. Neredeyse herkesi tanıyorsun." Sunghoon tek kaşını kaldırdı. "O yüzden gelmiyorum zaten? Hepsini tanıyorum ve hiçbirinden de haz etmiyorum." Bahsettiği kişilere sınıftakilerin de dahil olmasına rağmen sesini alçaltma gereği bile duymamıştı. Herkes Sunghoon'un insan sevmediğini biliyordu zaten. Her ne kadar Sunghoon sadece okuldaki öğrencileri sevmese de...

"Of, iyi." Heeseung Sunghoon'un inatçı olduğunu bildiği için üstelemedi. Aslında bakınca iki arkadaş biraz birbirlerinden zıttı.

En bariz fark; Heeseung arkadaş canlısıydı ve okulda birçok arkadaşı vardı. Sevilen birisiydi. Ama Sunghoon onun aksine okulda konuştuğu öğrenci sayısı iki elinin parmağını geçmezdi. O kimseye yaklaşmak istemiyor, kimse de ona yaklaşmaya yeltenmiyordu.

Ama küçüklüklerinden beri tanıştıkları için birbirlerine çok değer veriyorlardı. Arkadaş olmaları veya beraber takılmaları için ortak noktaya ihtiyaçları yoktu onlara göre. Sadece iyi geçinmeleri ve birlikteyken mutlu olmaları yeterliydi.

"Sen partiye gidersin, ben kulübe. İşte bizim farkımız bu Hee." Kulüp lafını duyduğu an Heeseung Sunghoon'a dönmüştü. "Bensiz mi gideceksin?" Dehşet içinde Sunghoon'a bakıyordu. "Tatil boyunca beraber gittik zaten. Senin yüzünden de birçok kez rezil olduk. Bırak bir gün de tek başıma gideyim." Heeseung kollarını göğsünde birleştirdi. Bu fikir hoşuna gitmemişti. "Öncelikle bizi ben rezil etmedim. Kaderimizde varmış başımıza geldi yani, ne yapalım?" Bu sefer şaşkınca bakan Sunghoon'du. "Heeseung. İçkini üstüne döküp, hayvan gibi bağırıp bütün dikkatleri üzerimize çektin, sonra da 'Annem ağzıma sıçacak' diye ağlamaya başladın. Sence bu kader mi?" Heeseung Sunghoon'un omzuna sert denebilecek bir şekilde vurup önündeki sıraya oturdu. "Sus."

---

aklimdaki gibi yazamazsam delirecegim bi fic daha saygilar