dokuz

626 60 45
                                    

Jake'e giyecek rahat kıyafetler verdikten sonra Heeseung Sunghoon'un yanına döndü. "Gelir birazdan." Sunghoon başını sallayıp yerinde biraz kıpırdandı. "Kalacak mı?" Heeseung omuz silkerek bilmediğini belirtti. "Bilmiyorum ama kalır diye düşünüyorum. Saat çok geç oldu." Sunghoon başını salladı tekrar. Jake'i beklerken sessiz kaldılar. Jake'e olanlar hakkında bile konuşmuyorlardı. Zaten konuşsalar ne diyebilirlerdi ki?

Sonunda Jake salona girdiğinde iki çift göz ona döndü. Heeseung'ın eşofmanı ve kazağı boy farklarından dolayı biraz büyük olmuştu. Ama absürt durmuyordu. Daha çok, bol giyinmeyi sevdiği için kıyafetlerini bir-iki beden büyük alan biri gibi duruyordu.

O da diğerleri gibi hiçbir şey söylemeden gelip dizlerini karnına çekerek tekli koltuğa oturdu.

Bir-iki saat önce burada gülüp eğlenen Heeseung ve Sunghoon şu an garip ortam yüzünden konuşmuyordu bile. Jake'in şu an hassas olduğunu bildikleri için yanlış bir şey söylemekten korkuyorlardı. Jake de zaten yerdeki halının desenlerini incelemekle meşguldü.

"Gecenin bir saati sizi çağırıp rahatsız ettiğim için üzgünüm..." dedi Jake çatallaşmış sesiyle. Heeseung ve Sunghoon da aynı anda çatık kaşlara Jake'e baktılar. "Saçmalama, rahatsız falan etmedin. İyi ki aradın hatta."

"Sırrımı bilen siz olduğunuz için ikinizden birini aramak geldi aklıma." Sunghoon neden Heeseung'ı seçtiğini düşündü bir saniyeliğine. Kendisine hâlâ sinirli miydi? O yüzden mi Sunghoon yerine Heeseung'ı aramıştı?

"Aç olmalısın. Ben yiyecek bir şeyler getireyim. Siz de film falan açın hadi." Heeseung Jake'in onu durdurmasına fırsat vermeden mutfağa gitti. Sunghoon kumandaya uzanırken kısaca Jake'e döndü. "Daha iyisin, değil mi?" Jake başını salladı sessizce. Filmi boşverip kumandayı bir kenara attı ve koltuğun ucuna kayarak Jake'in oturduğu koltuğa yaklaştı. "Konuşmak istersen burada olduğumuzu bil. Ayrıca daha iyi, daha rahat hissetmen için yapabileceğimiz bir şey varsa da çekinmeden söyle, olur mu?" Jake Sunghoon'un yüzüne bakmadan başını salladı yine. Hala halıdaydı bakışları. "Teşekkür ederim." dedi fısıltıya yakın bir tonda. "Teşekküre gerek yok. Arkadaşlar bunun içindir." Jake'in yamuk gülümsemesini gördü. Bu Sunghoon'u da gülümsetti.

"Şimdi söyle bakalım, ne izlemek istersin?" Jake omuz silkti. Buraya gelmeyi neden kabul ettiğini de bilmiyordu. Eve gidip bütün gece yatağında sessizce ağlamayı planlanmıştı oysaki.

"Animasyon film sever misin? Anime ya da?" Sunghoon olabildiğince masum şeyler seçmeye çalışıyordu. Jake bir kez daha omuz silkti. "Fark etmez." Bu hâli Sunghoon'u da üzüyordu. Onun iki farklı yanını görmüştü. Rahatça arkadaş edinip sosyalleşen, konuşkan, güler yüzlü Jake ve özgüvenli, kimseden çekinmeyen, cesur, eğlenmeyi seven Jake. Ama onu hiç bu kadar sessiz ve ruhsuz görmemişti.

"Oyun mu oynasak ya da? İster misin?" Jake yine omuz silktiğinde Sunghoon duvarlar üzerine geliyormuş gibi hissetti. Onu güldürmek istiyordu. Keyfini yerine getirmek istiyordu. Başına gelen olayın hiç yaşanmamış olmasını sağlamak istiyordu. "Kalk, gidiyoruz." Jake uzun zaman sonra başını kaldırıp Sunghoon'a baktı şaşkın gözlerle. "Nereye?" Sunghoon ayağa kalktı. "Polise. Şu pislik herifin kim olduğunu bulsunlar." Jake başını iki yana salladı. "İstemiyorum." Sunghoon ısrar etti. "Jake böyle olmaz ama. Böyle bir şey cezasız kalmamalı." Jake hızla başını sağa sola sallamaya devam etti. "Almayacak. Ceza falan almayacak. Bana daha da kinlenecek. Daha da kötüsünü yapacak."

Sunghoon ısrar etmeye devam edecekti ki Jake'in gözünden akan yaşları fark etti. Hemen yere çöküp yanına yaklaştı. Korkarak elini uzattı ona. Onu korkutmaktan korkuyordu. Yaklaşıp göz yaşlarını sildi yavaşça. "Özür dilerim. Başına gelen şey için özür dilerim. Tekrar hatırlattığım için özür dilerim. Bu kadar iğrenç insanlar olduğu için özür dilerim." Dayanamayıp Jake'e sarıldığında Jake de göz yaşlarını tutmayı bıraktı ve Sunghoon'un omzuna bastırdı başını. Sunghoon sakinleşmesi adına saçlarını okşuyordu. O da ağlamak üzereydi ama tutuyordu kendini.

Jake bir şeyler mırıldandı. Ama hem ağladığı için hem de Sunghoon'un omzunda gömülü olduğu için anlaşılmadı ne dediği. "Hm?" Burnunu çekerek başını kaldırdı Jake. "O adam... Üvey babam benim." Sunghoon daha da sinirlendi. Bir insan nasıl daha iğrenç olabilir bilmiyordu. Jake'in göz yaşlarını silmeye devam etti. "O yüzden mi polise gitmek istemedin?" Jake başını salladı kısaca. "İlk kez mi yaptı böyle bir şeyi?" Jake gözlerini kaçırdı. "Jake, cevap verir misin?" Jake yavaşça başını iki yana salladı. Sunghoon sinirden titremeye başladı. O adamı bulup gerçekten sikini kesmek istiyordu.

"Bunu çözeceğiz, tamam mı? Heeseung'ın bir amcası var. Çok iyi bir avukat. Onunla konuşursak eminim ki çok rahat halleder her şeyi." Jake gözleri parlayarak Sunghoon'a baktı. "Gerçekten mi?" Sunghoon gözlerindeki umudu görünce yutkundu ve başını salladı. "Korkma tamam mı? Her şey daha iyi olacak." Jake gülümsemeye çalışarak başını salladı. Koltuğun üstündeki kumandayı alıp Jake'e uzattı. "Şimdilik biraz rahatlamaya çalış, olur mu?" Jake kumandayı alıp başını salladı. Sunghoon da gülümseyip ayağa kalktı ve Heeseung'ın yanına, mutfağa, gitti.

"Wook Amcaya ihtiyacımız var." Heeseung kaşlarını çattı. "Polise gitmeye mi karar verdi?" Sunghoon başını salladı. "Tabi işler biraz daha farklı." Sesini alçalttı. "Adam, Jake'in üvey babasıymış. Ve ilk kez yaptığı bir şey de değilmiş. Muhtemelen tehdit falan ediyor o yüzden polise gitmek istemedi." Elindeki kaşığı sıktığını fark etti Heeseung. Eli acıdığı için tezgaha bıraktı kaşığı.

"Tamam, sabah ararım onu ben. Hallederiz. Jake nasıl?" Sunghoon yüzünü buruşturdu. "İyi olduğunu sanmıyorum. Biraz rahatlamasını söyleyip kumandayı verdim film açması için. İyi gelir umarım." Heeseung anladığını belirterek başını salladı. "Al hadi şunları gidelim yanına." Tabakları alıp salona döndüler.

Jake çoktan bir film açmış, onları bekliyordu. Karşılarında oturan sevimli çocuğa gülümsediler. Tabaklardan birini onun önüne bırakıp diğer koltuğa oturdular.

"Sunghoon animasyondan bahsettiği için animasyon açtım ama seviyorsunuzdur umarım." Sunghoon'un onu bıraktığı halinden daha iyi gözüküyordu. Film seçerken biraz kafası dağılmış olmalıydı.

Heeseung ve Sunghoon sorun olmadığını, animasyon sevdiklerini söylediklerinde Jake gülümseyip heyecanla filmi başlattı. "İki kere izledim bunu. Sebepsiz çok seviyorum. Siz de seversiniz umarım." Bu kadar heyecanlanmasına anlam veremeseler de keyfinin yerine geldiğini görmek onları rahatlatmıştı.

Filmi izlerlerken Heeseung'ın gözü sürekli Jake'in üzerindeydi. Ruh halini kontrol ediyordu. Ama Jake fazlasıyla neşeliydi ve üçüncü kez izlemesine rağmen filmden keyif aldığı belli oluyordu. Bu bile Heeseung'ı endişelendiriyordu. Çünkü bu, bu olaya alıştığı anlamına gelmez miydi? Bu düşünce Heeseung'ı yine sinirlendirirken rahatlamak için esnedi. Gözü duvardaki saate takıldığında saatin sabah dört olduğunu gördü. Bu yorgunluğunu ve kapanmaya çalışan gözlerini açıklıyordu. Başını Sunghoon'un omzuna yaslayarak filmi izlemeye devam etti. Burada uyursa Sunghoon'un onu yatağına taşıyacağına emindi nasıl olsa.

Film bitince Jake heyecanla arkasındaki ikiliye döndü. "Nasıl-!" Heeseung'ın uyuduğunu görünce bağırmaktan son anda kaçınmıştı. Sunghoon fısıldadı. "Çok güzeldi. Dediğin kadar varmış." Jake gülümsemiş ardından hemen somurtmuştu. "Keşke Heeseung da sonunu görseydi." Sunghoon omzundaki çocuğa bakıp gülümsedi. Aklından şeytanice şakalar geçiyordu ama bu seferlik misafirlerinin hatrına Heeseung'ın huzurla uyumasına izin verdi. "Ben şunu götüreyim sonra biz de yatarız." Jake başını sallayınca Sunghoon Heeseung'ı mümkün olduğunca kucaklayıp odasına götürdü ve yatağına yatırdı. Küçük bir çocuk gibi üstünü de örttükten sonra iyi uykular dileyip Jake'in yanına döndü.

Jake çoktan Heeseung ile geceyi geçirmek için hazırladıkları yorgandan oluşan yatağa girmişti bile. Yorganların arasında minicik kalmıştı. Sunghoon gülümseyip Jake'in yanındaki yerini aldı.

"İyi geceler Sunghoon. Gerçi sabah oluyor... İyi uykular."

Sunghoon kıkırdadı.

"İyi uykular Jake. Uyandığında her şey daha iyi olacak." Karanlıkta görememişti belki ama hissetmişti Jake'in buruk gülümsemesini. Sunghoon'un söylediğinin garantisi olmasa da inanmak istedi. Sabah uyandığında daha iyi hissedeceğine, her şeyin daha iyi olacağına inanmak istedi. "Umarım Sunghoon..." Günün yorgunluğuyla ikisi de hemen uykuya dalmıştı.

---

bolum atmak icin attim gibi biraz-

neyse heehoon gorduk bol bol mis

yakinda kaosumuz da baslicak biraz daha sabir hadi optum bai

bet you wanna || heejakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin