on sekiz

762 55 53
                                    

Jake sakinleşip kendini toparladıktan sonra dönmüştü Sunghoon. Heeseung isterse eve dönebileceklerini söylese de Jake dışarı çıkıp planladıkları gibi kutlama yapmak istediği konusunda ısrar etti. Yine de çıkmadan önce üzerini değiştirmek istediği için eve gelmişlerdi ve Heeseung ile Sunghoon onu bekliyordu.

"Ben yokken bir şey mi oldu? Canı sıkkın gibiydi." Heeseung Jake'in henüz gelmediğine emin olduktan sonra kısık sesle konuştu. "Annesiyle kavga ettiler. Çok... Ağır şeyler söyledi. Bir süre daha burada kalmasını teklif et. Kendisi bir şey söylemeye çekinir belki, bilmiyorum." Sunghoon başını salladı, "Hallederim." dedi. Hoş, gitmesini istemiyordu zaten.

Heeseung konuyu değiştirmek adına dün akşam başına geleni anlattı. "Jia geldi dün akşam. Bir şeyler geveledi. Tekrar birlikte olmak istediğini falan söyledi. Sonra öptü beni." Sunghoon'un kaşları havaya kalkarken başını Heeseung'a çevirdi. "Ee, sonuç?" Heeseung omuz silkti. "Kavga ettik sonra. Bir daha gelmez herhalde artık." dedi gülerken. Neşeli bir gülüş olmadığını görüyordu Sunghoon. "İyi olmuş." Heeseung, Sunghoon'a yan bir bakış attı. "Teselli etmeye çalıştığının farkındayım ama beceremiyorsun. Sus." Sunghoon güldü ve başını salladı.

"Nasılım?" diye bir ses geldi salonun kapısından. İkili aynı anda başını çevirdiklerinde gördükleri Jake ile çarpılmışa döndüler. Siyah, boğazlı, kolsuz bir kazak; altında ise bej rengi ekoseli bir etek vardı. Üstüne de siyah bir ceket almıştı. Hafif ama etkileyici bir makyaj da yapıp görünümünü tamamlamıştı.

Sunghoon yutkunma ihtiyacı hissetti. Zaten ona karşı hisler besliyorken mümkünmüş gibi daha da güzelleşmesi Sunghoon'u zorluyordu. Heeseung'ın da pek bir farkı yoktu. Kilitlenip kalmıştı. 

"Bir cevap alamayacak mıyım? Beğenmediyseniz söyleyin." Beğendiklerinin tabii ki de farkındaydı. Uğraşmak hoşuna gidiyordu sadece.

Sunghoon birkaç kez ağzını açıp kapadı. Sadece ikisiyken ettiği cüretkar iltifatları Heeseung yanlarındayken edemiyordu şimdi. "Güzel olmuşsun." diyebildi sadece. Ondan daha önce toparlanan Heeseung öne atıldı. "Harika görünüyorsun." dedi ve ayağa kalktı. Jake gülümseyerek teşekkür etti ona. Sunghoon daha güzel bir şey söylemediği için kendine kızdı.

Heeseung, "Çıkalım mı o zaman?" dedi ve Jake ile çıkışa yöneldi. Sunghoon da peşlerinden onlara yetişti.

---

"Peki ya şuradaki. Güzelmiş baksana." Heeseung gülerek bardağını masaya bıraktı. "Bana kız aramayı kes. İstemiyorum." Jake de bardağını elinden bırakıp Heeseung'a doğru kaydı. "Hadi ama... Sakın bana hâlâ Jia'yı düşündüğünü söyleme." Heeseung kaşlarını çattı. "Tabii ki de hayır. Sadece şu an birileriyle tanışmak istemiyorum." Jake dudak büzdü ve Heeseung'dan uzaklaştı.

"Peki..." dedi diğer tarafındaki Sunghoon'a doğru kayarken. "Sakın." dedi ve kaşları havaya kalktı Sunghoon'un. "Sakın bana birilerini ayarlamaya çalışma."

Sunghoon biraz alındı. Tamam, resmi bir ilişkileri yoktu belki ama bir şeyler yaşamışlardı sonuçta. Buna rağmen Jake nasıl ona birilerini ayarlamayı düşünebilmişti ki?

"Pekâlâ, sıkıcısınız. Çekil o zaman, ben gidip yeni birileriyle tanışacağım."

"Hayır."

"Hayır."

Aynı anda konuştuğunda birbirine baktı iki yakın arkadaş. "Ne demek hayır?" Sunghoon bakışlarını Jake'e çevirdi. "Etrafta seni arayamayız sonra. Otur oturduğun yerde." Jake kaşlarını çattı. "Beni aramanızı isteyen yok. Bu kadar istiyorsan beni bırakıp gidebilirsiniz. Şimdi çekil, eğlenmeye gideceğim. Burada kös kös oturmaya gelmedim." Sunghoon daha fazla zorlamadı. Geçebilmesi için bacaklarını çekip yolu açtı. Jake de daha fazla konuşmadan yanlarından uzaklaştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

bet you wanna || heejakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin