Zilin çalmasına yakın kantinden çıktı Sunghoon. Elindeki iki kahveyi dökmeden okul binasının en üst katındaki sınıfa götürmesi gerekiyordu. Gözü iki kahvenin üstünde dikkatle yürüyordu. Dökerse hem zaten az olan kahve daha da azalacaktı hem de yüksek ihtimalle eline dökülecek ve eli yanacaktı.
Binaya girdikten sonra yavaş yavaş merdivenleri çıktı. Birine çarpmamak için çok dikkatli ilerliyordu. Sonunda sınıfın önüne geldiğinde kendini tebrik etti. Zor bir şey başarmıştı sonuçta.
Sınıfa girip en ön sıradaki kumral saçlı çocuğa yaklaştı. "Sana kahve aldım." Jake başını kitabından kaldırıp karşısında dikilen Sunghoon'a baktı. "Kendini affettirmeye çabalamanı söylediğimde yalakalık yapmanı kastetmemiştim." Ama yine de uzanıp Sunghoon'un elindeki kahveyi aldı. Sunghoon gülümseyip Jake'in yanına oturdu. Jake de önündeki kitaba geri döndü "Ne çözüyorsun?" Jake kafasını kaldırmadan cevapladı. "Fizik." Sunghoon test kitabına yaklaşıp soruya göz gezdirdiği gibi yüzünü buruşturması bir olmuştu. "Nasıl çözüyorsun bunları ya? Bir de sabah sabah yani. Ben hayatta-" Jake eliyle Sunghoon'un ağzını kapattı. "Eğer susmazsan çözemem, evet." Sunghoon başını sallayınca Jake elini çekip testine döndü. Sunghoon kahvesini alıp Jake'in yanından kalktı. "Kolay gelsin Jakey." Sunghoon sıradan uzaklaşırken Jake ona bakmadan elini salladı.
Sunghoon sırasına dönerken yan tarafta oturan Heeseung şüpheci bakışlarla onu süzdü. Ona baktığını fark eden Sunghoon da Heeseung'a döndü. "Ne oldu?" Heeseung başını iki yana salladı. Daha dün Jake Sunghoon'un yüzüne bakmıyorken şimdi çok yakın gözüküyorlardı. Görünüşe göre Jake Sunghoon'u affetmişti. Heeseung bu kadar çabuk olmasını beklememişti. En azından birkaç ay sürünür diye düşünmüştü.
Sunghoon Heeseung'ın yanına oturup kahvesini yudumladı. "Jake seni affetti mi?" Sunghoon başını iki yana salladı. "Henüz değil." Heeseung kaşlarını çatıp oturduğu yerde doğruldu. "Ne 'demek henüz değil'? Yakın duruyordunuz." Sunghoon hızla Heeseung'a dönüp işaret parmağını yüzüne doğrulttu. "Henüz etmedi ama edecek." Heeseung'ın yüzünden hiçbir şey anlamadığı belli oluyordu. Sunghoon açıklamaya devam etti. "Dün konuştuktan sonra beni hemen affedemeyeceğini, çok kırıldığını söyledi. Senden nefret etmiyorum ama senden hoşlanmıyorum dedi. O yüzden ben de benden hoşlanmasını sağlamaya çalışıyorum." Sunghoon Heeseung'ın karşısında gururla gülümsüyordu. Ama Heeseung'ın kafası karışmış görünüyordu. "Nötr yani?" Sunghoon emin olamayarak başını salladı. "Eh, o zaman neden daha fazla çabalıyorsun ki? Affetmiş sayılır. Neden arkadaşı olmaya çalışıyorsun?" Sunghoon omuz silkti. "Belki de sonunda tavsiyenize uyup daha fazla arkadaş edinmeye çalışıyorumdur."
Heeseung kaşlarını çattı. Sunghoon'a sürekli yeni arkadaşlar edinip kendisini biraz rahat bırakmasını söylerdi ama Sunghoon bu öneriyi hep reddetmişti. Çevresindeki bütün insanların katlanılmaz olduğunu, hiçbiriyle arkadaş olmak istemediğini söylerdi. Anlaşılan o ki Jake bu insanlardan çok daha farklıydı.
---
Son dersin bitiş zili de çaldığında herkes yavaş yavaş sınıftan çıkıyordu. Sunghoon ise Heeseung'ın toplanmasını bekliyordu. "Herkes toplanırken soru çözmeye uğraşmaya devam edersen böyle geç kalırsın işte." Heeseung Sunghoon'u umursamadı. "Derslerimi düzeltmeye çalıştığım için özür dilerim Sunghoon." Sunghoon göz devirip omzundan düşen çantasını zıplattı. "Acele et." Heeseung en son kalemliğini de çantasına atıp fermuarı çekti. Ayağa kalkıp çantasını sırtına taktı. "Gidelim."
Sınıf kapısına doğru yöneldiklerinde Jia'nın çoktan gelmiş onları beklediğini gördüler. "Sizi bekliyorum kaç saattir." Heeseung gülerek kolunu Jia'nın omzuna attı. "Sevgilin yüzünden hep. Toplanması uzun sürüyor, biliyorsun." Jia başını salladığında Heeseung dudaklarını büzdü ve kolunu Jia'nın omzundan çekti. Jia gülerek Heeseung'a sarıldı. "Üzüldün mü sen?" Heeseung başını salladı. "Öpersen geçer ama hemen." Jia öpmek için Heeseung'a uzanırken Sunghoon kusuyormuş gibi yapıp önden ilerlemeye başladı. Kısa bir süre sonra diğerleri de ona yetişti. "Heterofobiğim ben. Benim yanımda öpüşmeyin." Heeseung kahkaha atıp Sunghoon'a yaklaştı. "Ben seni öpeyim o zaman, gel." Sunghoon hemen gülümseyerek Heeseung'a döndü. "Olur." Heeseung, Sunghoon ile uğraşma planı geri tepince iğrenerek geri çekildi. Bu sefer Sunghoon memnuniyetle gülümsemişti.
En alt kata indiklerinde otomatın başında bir şeyler almaya çalışan kumralı gördü Sunghoon. "Seung, siz gidin. Ben otobüsle döneceğim." Heeseung kaşlarını çattı. "Sebep? Gel bırakayım işte seni de." Sunghoon başını iki yana salladı. "Jia'yla ikiniz gidin işte. Yolda ne yapacağınız da belli olmaz sizin. Benim işim var hem." Heeseung Sunghoon'un bakışlarını takip edip nereye baktığına baktı. Jake'i görmesiyle Sunghoon'a baktı. "Çocuğu biraz rahat bırak. Böyle yaparsan hiç affetmeyecek bence." Sunghoon Heeseung'ın omzuna vurdu. "Endişelenme. Ne yaptığımı biliyorum ben." Jia'nın kafası karıştı. "Kim ki o? Sunghoon ne yaptı? Ben neden hiçbir şey bilmiyorum?" Sunghoon uzaklaşırken el salladı. "Heeseung anlatır sana! Görüşürüz!" Ardından arkasını dönüp Jake'e doğru yürümeye başladı.
Sunghoon otomata yaslanıp boy farkları yüzünden yukarıdan Jake'e baktı. Jake de başında birinin dikildiğini görünce başını kaldırdı. Ne olduğunu sorarcasına başını iki yana salladı. Sunghoon omuz silkti. "Bir şey olmadı. Ne yapıyorsun?" Jake otomatı işaret etti. "Sadece bisküvi almak istemiştim. Ama lanet makine paramı yuttu ve alamadım!" Sunghoon güldü. "Bekle. Kenara çekil bir." Jake makineden uzaklaşıp Sunghoon'a yer açtı. "Hangisini istiyorsun?" Jake annesine bir şey şikayet eden küçük bir çocuk gibi işaret ederek mırıldandı. "12 numara." Sunghoon gülümseyip başını salladı. "İzle şimdi." Sunghoon otomatın tuşlarına yöneldi. Sırasıyla 3-0-1-1-2-0 tuşlarına bastı. Ardından sayı tuşlarının hemen altında bulunan onay tuşuna bastıktan sonra tekrar sayı tuşlarına dönüp bu sefer de 12'yi tuşladı. Tekrar onay tuşuna bastığında ise çekmeceye 12 numaralı bisküvilerden bir paket düşmüştü. Jake şaşkınca gözlerini açtı. "Ne yaptın? Yasal mı bu? Çaldık mı biz bunu şimdi? Bunu yapmayı nereden biliyorsun sen?" Sunghoon gülerek bisküviyi aldı ve Jake'e uzattı. "Öğrencilerle iyi geçinemiyor olabilirim. Ama bu okulun çalışanlarıyla yakın arkadaşım diyebilirim. Eski bir çalışan olan Bay Choi öğretmişti bunu. Tek yaptığım otomatın yönetici şifresini girmek ve istediğim şeyi ücretsiz alabiliyorum. Normalde çalmış oluyoruz aslında, evet. Ama sen paranı atmışsın zaten, makine yutmuş. O yüzden bunu çalmış sayılmayız." Jake duyduklarını takdir etti. Her ne kadar muhtemelen Sunghoon buradan bir sürü abur cubur çalıyor olsa da...
"Merak etme, babam benim bunları ücretsiz almama yetecek kadar bağış yapıyor okula. Hak ediyorum bence." Jake onaylamaz bir bakış takındı ve itiraz etti. "Yine de çalmış oluyorsun." Sunghoon umursamayarak omuz silkti.
"Eve mi gidiyorsun?" Jake başını iki yana salladı. "Markete gideceğim. Çalışıyorum bugün." Aynı yere gideceklerdi yani. Sunghoon hemen heyecanla sordu. "Otobüsle gidiyorsun, değil mi? Beraber gidelim mi?" Jake onun bu heyecanına anlam veremese de kabul etti. "Olur, gidelim." Sunghoon gülümseyip kolunu Jake'in omzuna attı ve onunla beraber ilerlemesini sağladı. Beraber okuldan çıkıp otobüs durağına gittiler.
"Normalde Heeseung seni eve bırakmıyor muydu? Nerede o?" Sunghoon başını salladı. "Öyleydi ama bugün Jia'yı da bırakacağı için ikisini yalnız bırakmak istedim. Hetero çiftlere alerjim var benim." Son cümlesini şakayla karışık söylediğinde güldü Jake. Ama biraz takılmıştı Jia'yla birlikte olmasına. Bu onu neden ilgilendiriyordu ki bu kadar?
"Jake, sana ne zamandır sormak istediğim bir şey var ama çekindim soramadım." Jake devam etmesini işaret etti. "Sık sık bara gidiyor musun..." Ardından biraz yaklaşıp sesini alçalttı. "...Etekle?" Jake güldü. Bunu mu merak etmişti yani? Etek giyip giymediğini ne yapacaktı? "Neden soruyorsun? Yoksa beni etekle yakalayıp fotoğraflarımı okula mı yayacaksın?" Sunghoon kaşlarını çatmıştı ki Jake gülmeye başladığında sadece onunla uğraştığını anladı. "Hey! Komik değil. Bir an bana hâlâ sinirlisin, hâlâ güvenmiyorsun sandım." Jake gülmeye devam ederken özür diledi. Uzun bir süre güldükten sonra kendine gelebilmişti. "Tamam, çok güldüm. Soruna gelecek olursak... Genelde her haftasonu gidiyorum aslında... Etekle." Hâlâ Sunghoon'la uğraşmaya devam ettiğinde Sunghoon omzuna vurdu. "Kes şunu." Jake gülerek başını salladı. "Tamam tamam."
Sunghoon Jake'i şöyle bir süzdü. Ardından sırıtarak Jake'e doğru eğildi. "Etek sana çok yakışıyor bu arada." Sonrasında göz kırpması ise Jake'e ikinci bir şok yaşatmıştı.
---
simdi diyebilirsiniz bu jakein gotu niye rahat durmuyo ikisinden bir etkilenip duruyo
cunku oyle.
cunku ana shipe karar vermedigim icin ikisine bir yuruyo bu kadar
yine bi tik gec geldi bu arada uzgunum tekrar
gun icinde mentalimin duzeldigi 10 dakika icinde biseyler yazmaya calisiyorum anca yetisiyo
neyse optum hadi gorusuruz bai
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bet you wanna || heejakehoon
Fanfiction[SLOW UPDATE] "Bahse varım, ikiniz de deli gibi beni istiyorsunuz." Lee Heeseung × Jake Sim × Park Sunghoon #düzyazı #lovetriangle © 𝘉𝘌𝘛 𝘠𝘖𝘜 𝘞𝘈𝘕𝘕𝘈 𝘉𝘠 𝘉𝘓𝘈𝘊𝘒𝘗𝘐𝘕𝘒 --------------------------------------------------------------- #1...