on bir

623 52 34
                                    

"Sunghoon Wook Amcayı sen arayabilir misin?" Heeseung biraz önce Jake'i evine bırakmış, şimdi de Sunghoon'u bırakmak için onun evine sürüyordu. "Ararım da... Ben bu gece de mi seninle kalsaydım. Doyamadım sana ondan yani." Üzgün olduğu için yalnız kalmasını istemediğini biliyordu. Bu yüzden itiraz etti. "Hayır. Yarın okul var, evinde yat." Sunghoon dudaklarını büzüp arkasına yaslandı. "Ne olurdu bir gün okulu assak?" Heeseung bir saniyeliğine gözünü yoldan çekip Sunghoon'a baktı. "Son sınıf oldun. Ne zaman okulu önemsemeye başlayacaksın?" Sunghoon omuz silkti. "Hiçbir zaman." Heeseung güldü. Ne kadar zıt karakterler olduklarını bir kez daha hatırlamıştı.

Sunghoon eve girip üstünü değiştirdi. Yorucu geçen iki günün ardından kendini yatağına attı. Telefonunu çıkarıp rehberinde Heeseung'ın amcasını buldu ve arama tuşuna bastı. Kısa bir süre çalan telefon açıldı.

"Wook Amca! Nasılsın, ne yapıyorsun?"

"İyiyim Sunghoon. İş, güç işte ne olsun. Sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Aynı işte okul, ev. Heeseung ile uğraşıyorum falan." Wook güldü. "Başınıza dert açmıyorsunuz yine, değil mi?" Gülmeye devam ediyordu ama Sunghoon onu aradığı için endişelenmeden edememişti.

"Yok biz iyi çocuklarız artık. Sorun çıkarmıyoruz."

"İyi bari. Bir şey isteyeceksin diye aradın sanmıştım."

"Yani... İsteyeceğim aslında. Ama kendim için veya Heeseung için değil. Başka bir arkadaşım için."

"Senin Heeseung'dan başka arkadaşın mı var?" Sunghoon alındı. "Tabi ki de var amca! Yani yeni tanıştık sayılır ama var sonuçta." Dong Wook güldü yine. "Tamam tamam. Takılıyorum sadece. Söyle bakalım kimi ıslah evinden çıkarıyoruz?"

"Kimseyi çıkarmıyoruz. Mümkünse hapishaneye sokuyoruz." Wook'un kafası karıştı. "Şimdi şöyle ki, bir arkadaşım var. İsmi Jaeyun. Bir süredir üvey babası tarafından... Cinsel tacize uğruyormuş. Hiçbir şey yapamayacağından korktuğu için hiç polise gitmemiş. Biz gidelim dediğimizde de istemedi. Ben de senden bahsettim. Yardımcı olabileceğini söyledim..."

"Tabi yardımcı olurum. İşim bu benim. O zaman benim büronun adresini ver arkadaşına. Müsait olduğu zaman gelsin bir konuşalım. Detayları halleder, davayı açarız." Sunghoon mutlulukla ve minnetle gülümsedi. "Çok sağ ol amca. Ben iletirim ona. İyi günler o zaman. Meşgulsündür tutmayayım seni daha fazla ben." Kısa bir vedalaşmanın ardından telefonu kapattılar.

Hemen ardından Jake'i aradı Sunghoon güzel haberleri vermek istiyordu. Telefon kısa sürede açıldı ama karşı taraftan ses gelmemişti. "Jake! Çok güzel haberlerim var." Hemen ardından duyduğu hıçkırıkla kaşlarını çattı Sunghoon. Yattığı yataktan kalkıp doğruldu. "Jake? Ağlıyor musun sen? Ne oldu? İyi misin?" Onu üvey babasının da olduğu eve bıraktıkları için zaten endişeliydi. Şimdi ağladığını duyunca bin bir türlü şey geliyordu aklına.

"İyiyim. Sadece, annemle kavga ettim. Dün gece ona haber vermeden eve gelmedim diye bağırdı çağırdı. Sinirlerim bozuk." Sunghoon aklından geçen şeyler olmadığı için rahat bir nefes verdi. "Sen ne söyleyecektin? Neymiş güzel haberin? Keyfim yerine gelsin biraz, söyle."

"Heeseung'ın bahsettiğim amcasıyla konuştum. Seve seve yardımcı olacağını söyledi. Bir ara büroma gelsin detayları konuşup davayı açalım dedi."

Jake kurumaya başlayan göz yaşlarının arasında kocaman gülümsedi. "Bu müthiş bir haber! Çok iyi! Hemen gideyim mi? Ne zaman gideyim? Şimdi müsait midir?" Sunghoon güldü. "Sakin ol. Akşam oldu. Çıkar birazdan işten. Yarın okul çıkışı gideriz. Olur mu?"

"Sen de mi geleceksin?"

"Eşlik ederim diye düşündüm. Ama yalnız gitmek istiyorsan adresi veririm."

"Hayır, gelmeni isterim. İkinizin de." Sunghoon gülümsedi. Ona güven vermiş olmak mutlu etmişti. "Tamam. Geliriz." Sesinden gülümsediği anlaşılıyordu. "Bu arada." Jake birden sert bir tona bürünüp Sunghoon'un dikkatini çekmişti. "Bu olaylar yüzünden depresyona falan gireceğimi düşünmeyin. Ben yine aynı Jaeyun'um. Okulda derslerine odaklı, çalışkan, saygılı Jaeyun." Biraz duraksadı. "Geceleri ise parti çocuğu, eğlence adamı, cesur ve feminen Jake'im. Daha çok kendimim de diyebiliriz." Gülerek konuştuğu anlaşılıyordu. "Tamam parti çocuğu, feminen Jake." Sunghoon biraz uğraşarak dalga geçmişti. "Hey! Benimle uğraşman için söylemedim!" Sunghoon kahkaha attı. "Tamam, tamam. Parti çocuğu..." Jake'in küfretmeye başladığını duyunca telefonu kulağından uzaklaştırdı. Ama Jake bağırdığı için yaratıcı küfürlerini duyabiliyordu. Bu sırada ise kahkahasını tutmaya bile çalışmıyordu tabi.

Sonunda Jake'in sesi kesildiğinde telefonu geri kulağına götürdü. "Bitti mi?" Jake derin bir nefes aldı. "Bitti." Sunghoon sırıttı. "O zaman görüşürüz..." Jake Sunghoon'un görmemesine rağmen başını salladı. Sunghoon'un sırıtışı büyüdü. "...Etekle harika görünen Jake." Hemen ardından telefonu kapatmıştı.

İkisi de sırıtıyordu istemsizce. Jake utanmıştı ama hoşuna da gitmişti. Bunu inkâr etmedi.

Sunghoon ise neden Jake'e iltifatlar yağdırıp durduğunu bilmiyordu. Bazen onunla uğraşmak istiyordu sadece ama çoğu zaman içinden geldiği için söylüyordu. Yalan da değildi söyledikleri. Gerçekten Jake'in etekle harika göründüğünü düşünüyordu.

---

"Neden aradın? Ne istiyorsun?"

"Konuşalım istiyorum. Sinirle istemediğimiz şeyler söyledik. Sakince bir konuşalım."

"Jia sen tercihini yaptın. Gitmeyi tercih ettin. Dönmenin bir anlamı var mı şimdi?"

"Heeseung böyle bitemez. Sen de böyle düşünüyorsun, biliyorum."

"Sen bitmesini istiyorsun."

"Hayır. Nereden çıkardın bunu? Bak ben söylediklerim için özür dilerim. Sen öyle konuşunca sinirlendim sadece."

"Aynı olmayacak Jia. Ne kadar özür dilersen dile, ne kadar özür dilersem dileyeyim, aynı olmayacak. Dün nasıl arkana bakmadan yürüyüp gittiysen aynısını yap şimdi. Arkana bakmadan devam et."

"Neden barışmak istemiyorsun? Anlamıyorum cidden. Beni sevdiğini söylemedin mi? Ben de seni seviyorum, biliyorsun bunu. Niye yalvartıyorsun beni?"

Heeseung Sunghoon ile konuştuklarını düşündü. Haklıydı Sunghoon. Jia onu değiştiriyordu. Ona uygun olmaya çalışıyor ve değişiyordu.

"Olmuyor işte. Ben söylediklerini affedemiyorum."

"Zamana ihtiyacın var belki de. Anlıyorum. Bak biraz daha düşün olur mu? Hemen kestirip atma bizi. Lütfen."

"Düşüneceğim. Ama bir süre görüşmeyelim. Olur mu?"

Bir süre cevap gelmedi. Heeseung ise dudaklarını dişliyordu.

"Tamam. Olur. Sen nasıl istersen."

"Güzel. Kendine iyi bak."

"Sen de."

Telefonu kapattığı gibi yanından aldığı yastığı yüzüne bastırıp çığlık attı Heeseung. Bitirmek falan istemiyordu. Ama Sunghoon'un söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu ve birinin onu değiştirmesine izin vermek de istemiyordu. Bitirmek en iyi seçenekti. Ona iyi gelecekti.

Yatağına bıraktı kendini. Uyumadan önce son kez telefonu alıp bildirimlerine baktı. Sunghoon Dong Wook Amca'yla konuştuğunu, davayla ilgileneceğini ve yarın beraber büroya gideceklerini söylemişti. Ona kısaca "Tamam" yazıp telefonu kapattı. Saat daha on olmasına rağmen uyumak istiyordu. Başka hiçbir şey yapmak gelmiyordu içinden. Sadece uyuyup acısını azaltmak istedi. Yarın Sunghoon ve Jake'in yanında ölü gibi durmak istemediğinden ağlamamak için en iyi seçeneği de buydu ayrıca.

---

boyle bos bi gecis bolumu buyrun

depresif heeseung.

neyse iki bolume jake etek giyer toparlar o da kendini sıkıntı yok sshhh

ust uste iki gun bolum atmam halis mi bu arada

neyse tamam cok konustum gidiyom bai

bet you wanna || heejakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin