(7 saat sonra)
Çalan şarkıyı dinlerken telefonumu alıp saate baktım saat gece 01:55 i gösteriyordu. Hava epey kararmıştı, pencerenin yanında duran yatağımda oturmuş elimdeki kahvemi yudumlayarak karanlığın içinde parlayan dolunaya bakıyordum. Kulağıma gelen her zaman bana huzur veren melodi ilk defa kötü hissetmeme sebep olmuştu. Sabah defnenin gösterdiği o mesaj...Kim yazmış olabilirdi ki? Amacı neydi? Bana yazmak varken defne nedendi?
Kafamın içinde binlerce soru aklımı karıştıran bir sürü şey arasından kulağıma gelen melodi beni geçmişe götürdü birden. Gözümün önünde bir film şeridi gibi canlandı her şey.
Henüz 12 yaşındaydım. Orta okuldaydım, doğum günüme bir kaç gün kala sınıftaki herkesi davet etmiştim, kavgalı olduğum çocukları bile... o gün geldi, doğum günüm. Sabah erkenden kalktım, her şey hazırdı pasta yiyecek içecek. Heyecandan fazla uyuyamamış koşa koşa salona gitmiştim. Minik halimle bir kaç balon şişirmiştim, etrafı süslemiş sonra odama gidip elbise seçip giymiştim. Elbise pembe, diz boyuma gelen, etek kısmı kabarık, simli bir elbiseydi. Balerinler gibi...
Üstümü giydikten sonra koşarak tarağımı alıp belime gelen düz saçlarımı taradıktan sonra güzelce sevimli tokaları takımıştım. Salona geçip beklemeye başlamıştım. Bekledim, bekledim, bekledim ve yine bekledim sonra yine. Akşam saat 16:43 dü ve hâlâ davet ettiğim kimse gelmemişti...
Sonra babam seslendi " hazal, üzülme.Belki ailelerinin işi çıkmıştır. Gel güzelim, pastayı keselim" demişti. Hayır baba, hiç birinin işi çıkmamıştı kaderim bana yüzünü dönmek istemeyecek kadar değersiz kılmıştı beni.
Odama koşarak gidip 2 gün ağlamıştım. O günden sonra anladım ki kimse için önemli olmayacaktım. Doğduğum öldüğüm kimseye bir şey ifade etmeyecekti. O günden sonra paramparça bir hazal olarak devam ettim yoluma. O günden sonra olgunlaşmıştım.
Kimsenin olgunlaşamayacağı kadar...
Telefonun titremesiyle yerimden sıçradım, gözlerim dolmuştu. Umursamadan göz yaşlarımı silip telefonu açtım ve gelen bildirime baktım. Whatsapp dan bilinmeyen bir numara mesaj atmıştı. Mesaj sayfasına girip mesajı okumaya başladım.
"Her şey bitti..." dedi güzel kız. Her şeyin bittiği o noktada tek başına kalmıştı. Kimsenin ulaşamayacağı kadar yalnızdı, yalnızlığa mahkûmdu. Karanlıktan korkan küçük kız o gün karanlığa hapsolmuştu.
Yazıyordu.İsimsiz adamın profiline girdim. Profili düz siyah ekrandı sadece. Profilinin altında hakkında yazan sadece 3 noktaydı, ah hadi ama bu Allahın belası bana neden böyle bir şey yazdı ki! Onun yüzünden sabaha kadar bu mesajı düşünmek istemiyorum.
Mesajı fazla ciddiye almamaya çalışarak uygulamadan çıktım ve şarkı dinleme uygulamasına girip Batu Akdeniz-Eksik şarkısını açtım.
Beyaz, alt tarafı 2 raflı normal çalışma masamın üstüne A4 kağıdı koyup kalemimi çıkardım.Kalemle bastırmadan büyük dağlar çizmeye başladım ve bir uçurum kenarı. En tehlikeli sonu uçurum olan dağa tırmanan düz saçları şekillendirilmiş kaslı, sırtında koca bir çanta olan adam. Uçurum kenarında dağa oturan ve ayaklarını sarkıtan genç kız ve bana eşlik eden şarkı sözleri.
Ne bir eksik ne bir fazla gibi
Ne bir galip ne bir mağlup gibi
Gelip al yarım kalan hissini üstümden, üstümden...Bu şarkı aşırı hoşuma gidiyordu her şeyden nefret eden biri olarak şarkılara bayılıyordum. Çizim yapmayı sevmez ama odamdaki duvarları çizimlerimle dolduracak kadar garip bir insandım, yazmaktan yorulur, sıkılır ve bıkardım fakat yine yazardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Görev (+18)
Ficção Adolescente'"Dön arkanı, ellerini çözeceğim." Dedi. Hızla arkamı dönüp ellerimi çözmesini bekledim, onun tek hamlesinde ipler birden yere düştü.' Hazal ve küçüklüğünü beraber geçirdiği defneye gizemli mesajlar gelmesinin ardından, Hazal silah sesleriyle uyanır...