25. Sahne: keyfimin kahyası

54 6 3
                                    

2 Ay Sonra... :)

Kış günü, şarkılar eşliğinde yerle buluşan kar taneleri...

Beyaz renk neyi temsil ediyordu? Boşluğu mu? Sonsuzluğu mu? Masumluğu mu?

Masumiyetten uzak olanlar siyaha esir mi kalmıştı?

Aşkın rengi kırmızı olsaydı diğer renkler neden vardı...

Hayatım siyahtı. Bu siyah her rengi barındırıyordu, beyazı bile. Beyaz gerçeklikti, siyah hayat.

Kanım kırmızı olsa da duygularım siyahtı. Her şeyin cevabı karanlıktaydı, karanlık her şeyin ve herkesin saklandığı gizemdi. O gizemde kendimi çürütüyordum.

Comme un orage, qui gronde, qui gronde
(Bir fırtına gibi, guruldama, guruldama)

Je pense à toi, à chaque seconde
(Seni düşünüyorum, her saniye)

Kirpiğime düşen kar tanesiyle gülümsedim. Kardan ıslanmış saçlarımı düzeltip yürümeye devam ettim. Kulaklığımdan gelen şarkı öylesine dinlerken karşıma çıkmıştı, çok güzeldi.

Avm den dönüyordum, artık tesisten çıkmama engel olamıyorlardı çünkü Zehir Çakmak her neredeyse beni izliyordu, biliyordum. Doğru zamanı bekliyordu, ona ayak uyduruyordum.

Et je vais retomber folle de joie
(Ve yine sevinçten delireceğim.)

Folle d'amour mais pas de toi
(Aşk için deli ama senin için değil)

Şu iki ay içinde her şey fazlasıyla değişmişti, en çokta ben. Buna sebep olanların başında Zehir Çakmak bulunuyordu, en son yaptığı şeyden sonra yıllarımın geçtiği kardeşim saydığım kadından şuan uzaktım.

1 Ay önce

"Bana asla uzak olmayacaksın Hazal, bir telefona bakıyor uzaklığımız." gülümsedi, gülümsemesinde acı vardı.

"En doğrusu bu sanırım, zarar görmene asla izin veremem..." sesim titriyordu her ne kadar düzeltmeye çalışsam da. Zehir Çakmak beni zayıf noktamdan vurmuştu, Defneyi kaçırıp işkenceye maruz bırakmıştı, onu koruyamamıştım ama öldüreceği sırada yetişmiştim, yetişemeseydim neler olurdu? Bu düşünce aklımdan çıkmıyordu.

Yaraları hala tamamen geçmemişti, ona dokununca acısını belli etmemeye çalışsa da kasılan yüzünden bu çok net bir şekilde ortadaydı, canı yanıyordu canım yanıyordu.

"Düzeleceksin tamam mı? Beni affet..." Defne'yi o adamın pis ellerinden kurtaramamıştım, şuan karşımda olan yaralı kızım da bunun tek kanıtıydı.

"Gitmek istemiyorum Hazal." bende istemiyorum güzelim.

"Gitmek zorundasın Defne, güvende olmak için gitmek zorundasın." Tek gitmiyordu, yanında Yağız'da vardı. Londra'ya gidiyorlardı, olabildiğince uzağa.

Defne'nin sadece hava almak için dışarı çıkması ile bahçeye açılan saldırı bir olmuş tüm güvenlikleri öldürmüş Defne kaçamadan onu yaralamış ve kaçırmıştı. Ardından geçen iki gün bana başlı başına işkenceydi.

Defneye zarar verirken aramıştı beni, Defne'nin çığlıkları kulağımda bir kez daha yankılanınca acıyla kapattım gözlerimi, içimde bir şey yanıyordu, çaresiz bir şekilde duruyordu.

"Hazal, iyi misin?" Değilim, hiç değilim.

"İyiyim. Sen de iyi olacaksın Yağız da yanında olacak ve sizi güvende tutacak binlerce koruma olacak buna emin olabilirsin." Ne kadar zor olsa da gülümsedim, bunu en içten hak ediyordu.

Gizli Görev (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin