Chanyeol sadist bir zevkle onu izliyordu. Rollerin nasıl değiştiğini görüp de zevk almamak için, insan
olmaması gerekiyordu. Kendisine fiziksel zevkleri sunarken, onu suçlu gibi saklayan, kendini beğenmiş tenis dâhisi oğlan, geleceği için kıvranarak, yanıtlar bekliyordu.
İşini elinde tutabilmek için, neleri göze alacaktı, diye merak etti. Eğer ondan masanın altına girip, fermuarını açması ve organını ağzına almasını istese, boyun eğer miydi?Baekhyun'un, ağzının içine boşaldığını hayâl etti ve sertleştiğini hissetti. Hayır, ona bir fahişeymiş gibi davranamazdı. İstediği, esas istediği, Baekhyun'un, uyumla ve istekle ona
gelmesiydi. Onu altında ve çıplak istiyordu. İçine girerken, Baekhyun'un gözlerinin
bulutlanmasını ve zevkle inlemesini görmek istiyordu. Bütün açlığını doyurmasını ve ona bağımlı olmasını arzuluyordu. Onu düşünmeden, nefes bile alamamasını istiyordu. Bütün bunlar olduğunda, arkasını dönüp gidecekti. Roller değişmişti. Eşitleneceklerdi."Değişmek zorundasın Baekhyun."
Chanyeol'e bakarken, Baekhyun'un kalbi küt küt atıyordu. Chanyeol, karanlık bir gücü simgeler gibiydi. Geleceğini avuçlarında tutuyor ve buruşturup atacakmış gibi
görünüyordu.
Chanyeol, şık takımının ceketini çıkardı ve sandalyenin üzerine astı. Baekhyun'un dikkati dağılmıştı. Chanyeol, çok etkileyici görünüyordu. Gömleğinin kollarını sıvadı. Seksi, düzgün ve zorlayıcıydı. Baekhyun'un kafasından bir sürü düşünce geçiyordu ve sesindeki endişeyi
bastırmaya çalışıyordu.
"Ne demek istiyorsun? Değişmem mi gerekiyor, neyi?"Chanyeol'ün yüzündeki ifadeden, içinde bulundukları durumdan, çok hoşnut olduğu anlaşılıyordu.
"Her şeyi, özellikle imajını..."Baekhyun, kafası kanşmış bir şekilde sordu. "İmajımı mı?"
Chanyeol, tekrar parmaklarının ucunu birbirine sürttü. Öğrencisini azarlamaya hazırlanan, öğretmen gibiydi. "Senin reklâm kampanyanı incelememelerine, inanamıyorum. Niye devam ettirmişler. Yıllardır, aynı şeyin başka türlü sunulması dışında, hiçbir yenilik yok. Reklâm bölümü, aynı fikirleri kullanıp durmuş. Bu yüzden ilk iş, onları işten attım."
" İşten mi attın?" diye tekrarladı, Baekhyun. Kalbi sıkışmıştı çünkü o insanları sevmiş ve onlarla rahat çalışmıştı. Senede bir kere onları görürdü ama aralarında iyi bir ilişki oluşmuştu.
"Son iki yıldır, kâr oranı giderek düşmüş. Bu benim için kötü olmadı, rahatlıkla satın alabilmemi sağladı. Ama bu, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceği anlamına gelmez."
Baekhyun, onun sesindeki karanlık ifadeyi anladı. Sakin kalmaya çabalıyordu. Tenis oyununda olduğu gibi yapmalı, savunmaya geçip, rakibinin baskı uygulamasına izin
vermemeliydi. Cesaretini toplamalı ve yüzleşmeliydi. "Bu beni de işten attığın anlamına mı geliyor?" diye sordu.Chanyeol, hafifçe güldü. "Emin ol Baek, seni işten atacak olsaydım, şimdiye kadar bunu anlardın. Bir kere bu konuşmayı yapmamış ve vakit kaybetmemiş olurduk. Beni anlayabiliyor musun?"
Evet, anlıyordu. Chanyeol'ün davranışlarını gören biri, asla bir zamanlar sevgili olduklarına
inanmazdı. Baekhyun, Chanyeol koruma görevlisiyken, onun acımasız yanını görmüştü. Fakat Baekhyun'un yanında, hep uyumlu olurdu. Evcilleştirmeye çalışılan bir aslan gibiydi. Aralarındaki ilişki bittiğinde, Baekhyun, Chanyeol'ün gözünde tamamen ölmüştü. Bütün bunları niye yapıyordu.Evlilik teklifi reddedildi diye, intikam mı alıyordu. Baekhyun'un, o zamanlar yapabileceği hiçbir şey yoktu. Onun baskı kurmasına ve yaşamını sürdürememe korkusunu anlamasına, izin vermemeliydi. Chanyeol, tam bir yırtıcıydı, zayıf ânı yakalar ve saldırırdı. Bunun eğitimini
almıştı.
Ellerini önünde kavuşturdu ve sordu. "Öyleyse bu konuşmayı neden yapıyoruz? "