Baekhyun nemli saçlarını kuruladı, kapının arkasında asılı duran geniş bornozu giydi ve yalın ayakla odasına girdi. Chanyeol, koltuklardan birinde ayaklarını uzatmış, derin bir uykudaydı. Gözleri kapalı, yüzünün sert hatları gevşemişti. Bir yerlerden, hafif bir klasik müzik sesi geliyordu.
Baekhyun, bir an öylece durdu, onu uyandırsa mı diye karar veremedi. O sırada Chanyeol, gözlerini açtı ve göz göze geldiler.
"Selam, banyo iyi miydi?" dedi, yumuşak bir ses tonuyla.Baekhyun, yalnızca başıyla onayladı. Chanyeol'ün sıradan bir sorusu bile, onu alt üst etmiş, boğazını
düğümlemişti. Çünkü çok evcimen bir soruydu ve aralarındaki yakınlığı ve samimiyeti vurgular gibiydi. Gerçek bir yakınlıktı ve maalesef aralarında öyle bir şey yoktu.
O sırada kapı çaldı. "Oda servisi," dedi Chanyeol, Baekhyun'un gözlerindeki soruyu yanıtladı.
"Ben bir şey ısmarlamadım ki... "
"Ben ısmarladım. Neden yatağa girmiyorsun, Baek? Sarsılmış gibisin. Ve bana kocaman ağızlı kurtmuşum gibi bakma." Chanyeol, düz bir sesle davam etti. "Seninle aynı odada olup, üzerine atılmadan, rahatlıkla durabilirim."Baekhyun, yine başını salladı. Chanyeol'ün, düşüncelerini bu kadar rahatlıkla okuması, onu tedirgin ediyordu. Seks istemiyordu, yoksa istiyor muydu?
Fakat Chanyeol, sadece akşam
yemeği ile meşguldü. En azından kapıyı açmaya gittiğinde arkasını döndü de Baekhyun, bornozunu çıkarıp, yatağa girebildi. Yatakta olmak ne büyük bir rahatlıktı, çarşaflar serin ve yumuşacıktı ve örtü bir bulut gibi üstüne kapanmıştı.
Kendi kendine, aç olmadığını söylüyordu, ama olmalıydı, çünkü Chanyeol yiyecekleri yatağa getirdiğinde, sebze çorbasını ve peynirli tostu yutarcasına yiyordu. Rahatsız etmeyecek yiyeceklerdi ve bitirip yatağa uzandı.
Bir yerlerden keman sesi geliyordu.
"Daha iyi misin?" diye sordu Chanyeol.
"Çok," diyerek esnedi. "Senin klasik müzik sevdiğini bilmiyordum.""Kaba saba ve eski bir bodygard için, çok mu seçkin?" derken, gözleri ışıldadı. "Metalik müziğin, bana daha çok uyacağını mı düşünüyorsun? "
Baekhyun, itiraz edemeyecek kadar rahatlamıştı, tembelce müziği dinliyordu. "Onun gibi bir şey," dedi.
"Neden gözlerini kapatmıyorsun, Baekhyun? Mücadele etmeyi bırak, çünkü çok yorgun görünüyorsun."
Chanyeol'ün derin ve aksanlı sesi, ninni gibi geliyordu. Sanki tenini kadife ile okşuyorlardı. Chanyeol'e, ne yapmak istediğini sormak istiyordu, ama göz kapakları ağırlaşmıştı
ve dediği gibi, niye mücadele ediyordu? Hafifçe uykuya dalarken, Chanyeol'ün yatağa geldiğini hissetti. Chanyeol, onu kendine çekti. Kaslı ve yumuşak teni hissedince, Baekhyun, onun da çıplak olduğunu anladı.
"Chanyeol," diye mırıldandı.
"Hımm," dedi Chanyeol ve elini onun beline daha sıkı doladı, ışıkların sönmesiyle, derin bir uykuya daldı.Uyumuş olmalıydı, çünkü başı rahat bir şekilde, Chanyeol'ün omzuna yerleşmişti. Dudaklatı, tıraşsız yüzüne, bir nefes uzaklığındaydı. Baekhyun, onu öptü, elinde değildi. Sanki dudakları, o çene kıvrımını öpmek için programlanmıştı. Chanyeol'ün elleri, Baekhyun'un
kalçalarına inerken, bir şeyler mırıldandı ve diğer eliyle, onu ensesinden çekerek, dudaklarını öptü.
İlk öpücük, kendiliğinden olmuş gibiydi. Sanki yavaş çekimdeydiler. Sanki bütün dünyanın zamanı onlarındı. Sanki daha önce, hiç böyle öpüşmemişti. Belki de öyleydi. Karanlığın içinde, birinin ağzını ve dudaklarını keşfetmenin, sanki milyonlarca yolu vardı. Baekhyun' da
hepsini tek tek keşfetmek üzereydi. Chanyeol'ün içten içe gülümsediğini sezebiliyordu, dilini yavaşça, onun dudaklarında gezdirdi. Baekhyun tenine öpücükler kondurdukça, Chanyeol, zevkle mırıldanıyordu. Vücudu sıcaktı ve Baekhyun'un elleri altında rahattı.Baekhyun, ellerini onun göğsüne koydu ve aşağıya doğru okşayarak indi. Göbeğin altındaki sık tüylere doğru parmaklarını uzattığında, Chanyeol onu durdurdu. "Hayır, henüz değil," dedi sabırsız bir sesle, "Çok tahrik olmuş durumdayım, kondomu bile takamayabilirim."