9

346 36 3
                                    

Chanyeol, ona bir iş önermiş ve açık bir şekilde, onu arzuladığını belli etmişti. Chanyeol gibi birinin düşünme şekline göre, biri diğerini takip ederdi. Ödeme vakti demekti. Peki, bu çok mu kötü bir şeydi? Belki de onunla sevişirse, olaylara daha akılcı yaklaşabilirdi. Böylece, onu, yalnızca gençliğinin verdiği tecrübesizlikle, gözünde büyüttüğü sonucuna varabilirdi. Artık modern bir dünyada değiller miydi? Kimle isterse, onunla sevişemez miydi?
Evet demek için ağzını açtı, ama bir şey onu durdurdu. O bir şey, Chanyeol'ün gözlerindeki ifadeydi. O gözlerde okuduğu ifade, kazanılmış bir zafer miydi?

Kanının ısısının biraz düştüğünü hissetti. Sabah, Chanyeol'ün yanı başında uyandığını hayal etti. Bu kadar çabuk bir birliktelikten sonra, onun yüzüne rahatlıkla bakabilecek miydi? Bundan şüpheliydi. Bu yakınlaşma onu ürkütüyordu. Beraberinde acı ve incinme getirecekti. Ancak bir aptal, kırılacağını ve incineceğini bile bile, böyle bir birlikteliğe adım atardı.
Baekhyun başını salladı. "Hayır, Chanyeol. Davet etmeyeceğim."

Chanyeol, başını ona doğru eğdi, sanki ona inanmamıştı. Sanki aralarındaki fiziksel mesafeyi
kapatırsa, Baekhyun'un fikrini değiştirebilirdi. Nefesi, Baekhyun'un yüzünde, okşar gibi dolaştı. "Emin misin?" diye fısıldadı.
Baekhyun, bütün iradesini kullanarak, başını salladı. İradesini kullanabilmek, en iyi becerilerinden biriydi. Bu güç onu, bütün koşullara karşı koruyabilmişti. Bu gücü sayesinde, babası her bağırdığında, arka arkaya toplara vurabilmişti. Bu irade gücü, annelerinin kahvaltı
hazırladığı arkadaşları sıcak yataklarında uyurken, onun, buz gibi bir sabahın kör saatinde, uyanmasını sağlamıştı.
"Çok eminim," diye yanıtladı.
"Yatağa gidiyorum. Tek başıma. İyi geceler."
Chanyeol'ün gözlerinde beliren, şaşırma ifadesine bile sevinemedi. Yüreğindeki özlem ve vücudunun sızısı dinmeyecekti.

Süitine girdi onun, sert ifadeli yakışıklı yüzüne, kapıyı kapadı. Öfkesini boşaltmak için, yumruğunu duvara vurmamak için, kendini
zor zapt etti.

Sabah, seksüel bir gerginlik ve öfke içinde uyanmak, kötü bir duyguydu, ama en azından pişmanlık duymaktan iyiydi. Duşun altında durup, cildini öfkeyle kazırcasına liflerken, sanki vücudundan, Chanyeol'ün anılarını, silmeye çalışır gibiydi. Fakat hiçbir şey, kafasının içinde dönüp duran rahatsız edici
düşüncelerden, onu kurtarmıyordu. Onu içeri davet edip, eski sevgilisinin anılarını, bir kerede ve sonsuza kadar yok etmemekle, aptallık mı yapmıştı? Onu, gözünde gereksiz yere
ilâh gibi büyüttüğü ve Chanyeol'ün, yalnızca bir ölümlü olduğu konusunda, kendi kendini ikna
edebilirdi. Beraber geçirdikleri akşamı düşündü. Chanyeol, gerçek anlamda bir ilgi göstermemişti,
yoksa göstermiş miydi?
Onu akşam yemeğine götürmüş, gayet soğukkanlı bir biçimde de
konuşmalarını sürdürmüştü. Arzulanan birinin yerine, işine yarayacak, potansiyel bir obje
gibi davranmıştı. Çok mu seks istiyordu ki, böyle bir muamele ile karşılaşmak, zoruna gitmişti?
Hayır, başlangıçta istememişti. Aklını başına toplamış, kontrolünü elde tutmaya çalışmıştı.

Baekhyun, keten bir pantolon giydi, gömleğinin düğmelerini ilikledi. Saçlarını düzeltirken telefonu çaldı. Bir anlık bir tereddütten sonra,
telefonu alarak yanıt verdi. "Evet?"

"İyi uyudun mu?"

Derinden gelen ses, koyu bal kıvamı gibiydi. Baekhyun'un, kontrolünü sağlamasını ve sürdürmesini zorlaştıracak kadar, etkileyiciydi.
"Kütük gibi", diyerek, yalan söyledi. "Ya sen?"

"Pek değil," dedi, sesi hafifledi.
"Gece boyunca durmadan, erotik rüyalar görüp uyandım ve bütün rüyalarda sen vardın. Gecemi ve uykumu rahatsız ettiğin için, seni suçlu buluyorum, Baek."

"Çünkü istediğini alamadın?"

Chanyeol cevap vermedi. Keşke o kadar basit olsaydı. Keşke tutkusu, sırf Baekhyun onunla sevişmeyi
reddettiği için azalsaydı, ama o kadar basit değildi. Giderek, daha içinden çıkılmaz hâle geliyordu ve bu hiç Chanyeol'e göre değildi. Neden, Baekhyun'a tekrar sahip olmak, bu kadar önemliydi?
Baekhyun, neden, ona hayır deme konusunda, bu kadar kararlıydı?
Chanyeol onunda istediğini biliyordu, Baekhyun bunu belli etmişti, ama direnmişti.
Chanyeol'ün üzerindeki gücünü kullanmak mı istiyor olabilir miydi? O buz gibi hâlini, en umulmadık zamanda, neden devreye sokuyordu? Kollarında eriyor, daha ona dokunduğu anda parçalarına bölünüyor gibi oluyor, ama yine de hayır diyordu. Chanyol çenesini sıktı. Kolaylıkla sekse ulaşabilen her erkek kadar, çifte standardı olduğunun farkındaydı, ama kötü geçen çocukluğu ve şâhit olduğu olaylar yüzünden, Chanyeol'ün ki biraz daha karmaşıktı.

Yaşadıkları yüzünden, karşı ilişkilere hep temkinli yaklaşırdı, beraber olduğu kadınlar ya da erkekler de, sadece bu kanısını güçlendirmişti.
Fakat Baekhyun farklıydı. Her zaman da öyle olmuştu. Onun asil duruşlu ve sarışın olmasından değildi, çünkü genellikle dolgun esmerleri tercih eden biriydi. Baekhyun, onu tek elde eden ilk kişiydi. Bu, üstesinden gelemediği bir durum olmuştu. Baekhyun'da, hiçbir paranın
satın alamayacağı, bir klâs vardı. Zaten kendisini ona çeken de, bu mesafeli tutumu olmuştu. Daha önce hiç rastlamadığı bir şeydi.
Baekhyun'un, fiziksel ve duygusal olarak mesafeli durması, Chanyeol'ün, ilk ilgisini çeken şeydi. İlk çiçek aldığı, ilk tavlamak için
uğraştığı oğlan, Baekhyun'du.

Acaba Baekhyun, onun bu yaklaşımını ucuz bulup, gülmüş müydü? Çünkü tenis kortlarında, muhteşem çiçek buketleri, hep ona gelirdi. Chanyeol, Baekhyun'un, onun gibi birini, ilk seksi olarak seçmesinin nedenini, hep merak etmişti.
Baekhyun'un beraber olabileceği, en son erkek tipiydi. Seks konusunda becerikli ama sonradan, hemen baştan savılabilecek bir tip...
Bir çeşit makine...
Chanyeol'de onu seksüel zevkle tanıştırarak, Baekhyun'un bu isteğine, hizmet mi etmişti?

Chanyeol, bütün seçenekleri önüne serdi. Yürüyüp gidebilirdi. Yeni reklâm kampanyasını uzmanların eline bırakabilir, aralarındaki bağı, en az seviyede tutabilirdi. Ya da Baekhyun'a, çok yüksek bir para ödeyebilirdi, belli ki para, onun için önemliydi. Yepyeni ve gencecik
bir model bulabilirdi ki Baekhyun, artık bu tanıma uymuyordu. Kendine de rahatlıkla, bir sevgili bulabilirdi. Yüzüne soğukkanlılıkla kapıyı kapatmayacak, hatta mutlulukla, kollarını ve bacaklarını açacak bir sevgili...
Fakat Baekhyun ile işi bitmemişti. Daha değildi. Kafasındaki liste tamamlanmamıştı. Erkek kardeşi ile tanışmamıştı. Annesinin oyunlarıyla baş edebilmiş ve annesinin gizlediği bütün sırlara, ulaşabilmişti. Düşünemeyeceği kadar, büyük bir servet edinmişti. Bir şekilde hayatla
barışabilmişti. Geride sadece, Baekhyun kalmıştı ve ona ihtiyacı vardı. Ona doymalıydı ancak bu şekilde yürüyüp gidebilirdi.

"Şuanda istediğimi almadım, Baek." dedi, yumuşak bir sesle, "Fakat sonunda hep alırım."
Chanyeol Baekhyun'un, derin bir nefes aldığını duydu.

"Dün aramızda olanların, her şeyi değiştirdiğini bilmelisin."

Chanyeol, anlamamış gibi yaptı. "Nasıl?"

Bir sessizlik oldu. Baekhyun'un, doğru kelimeyi aradığını hissedebiliyordu. Acaba, yine hiçbir anlamı olmayan, o nazik kelimeleri mi seçecekti?

"Artık seninle çalışabileceğimi düşünmüyorum."

"O kadar büyütme, Baekhyun." dedi. "Vücutlarımız birbiri ile etkileşiyor o kadar..."
"Ben seni, sen de beni istiyorsun. Bu kimya, aramızda hep vardı."

"Abartma."

" İkimizde yetişkiniz, şu anda başka bir ilişkimiz yok, en azından, senin bir ilişkin yok diye tahmin ediyorum."

"Beni asansörde sıkıştırmadan önce, sorman gereken bir şey değil mi bu?"

"Ben, onu sıkıştırma olarak tanımlar mıydım, bilmiyorum," diye belirtti, Chanyeol, "Ayrıca senin de, istemediğini belirten bir hareket yapman gerekirdi."

"Her söylediğimi, nasıl bu kadar farklı yöne çevirebiliyorsun?"

"Öyle mi yapıyorum?" Masumca sordu.

"Öyle yaptığını biliyorsun."

"Öyleyse niye bunu kurcalamayıp, olduğu gibi bırakmıyoruz?"

irresistible-chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin