Gözler

112 7 20
                                    

Han'sız kalan halka Han gerekti. Salur Yabgu acısını üregine görüp abisinden ona kalan mirası üstlendi. Halk onu ve Teginlerini severdi. Onun Hanlığı hemen kabullendiler. İmdi sıra boş kalan Yabguluğa gelmişti birinin Yabgu olması ve Batı Gök Kağanlığını yönetmesi gerekiyordu. Salur Han iki oğluna da gözü kapalı güvenirdi. Fakat bilirdi ki oğlu Balamir duygusaldı. Ne zaman dar düşse üretimi dinlerdi. Kamlar ayinler yaptılar, kağan düşündü ve kurultay karar verdi. Batı Gök Kağanlığı Yabgusu Alpagu oldu.

Alpagu Yabgu'nun anası Balçın hatun oğlunu kutlamak için yanına geldi. Alpagu doğduğu ilk günden beri üreği bilirdi ki bir gün han olacaktı. Anası kurban olarak onu seçmişti belki de...
Çünkü insanın han olması için üreğinin katı olması gerekti,acımasız olmalı,adaletli olmalıydı. Balçın hatun böyle düşünürdü, o babasından böyle görmüştü. Yıllarca Alpaguyu han olmak için hazırlamış ilmek ilmek onu işlemişti.  Balamirin han olabileceğine ihtimal dahi vermiyordu. Çünkü Balamir insandı. Üreği vardı; merhameti , sevgisi , şefkati vardı. Anası bilirdi ki böyle bir Han'ın hükmü uzun sürmezdi. Alpagu Yabgu yeni kıyafetlerini düzeltirken. "Nasıl olmuş ana ?" Dedi. Anası gururlu bir şekilde kollarını sıkarak "Tengri yolunu, bahtını açık eyleye oğul. Kutuna kut vere , otağına eş vere , boy boy bala vere ." Alpagunun aklına direk küne kız gelmişti. İlk defa bir kız ona böyle bakmıştı. Onunla konuşması gerekirdi. Ama bir Yabgu nasıl olur da küneye aşık olabilirdi. Tam da bunları düşünürken anası "Batı Gök Kağanlığına giderken götürmen için sana küne hazırladım. İçeri getirin." Dedi. Kızlar içeri girmeye başlayınca Alpagu'nun gözleri parladı. Çünkü içlerinde gözleri ile onu büyüleyen küne de vardı. Alpagu onun farklı olduğunu biliyordu. Uzun boyu , gür saçları ve pürüzsüz teni ile  diğer kadınlardan bir farkı vardı...

"Çok yakışıklı değil mi ?" "Prens senden etkilendi Vera." Prenses Vera kızlara eliyle susmalarını söyledi. Tüm hatunlar sarayın avlusunda çember olmuş bekliyorlardı. Yetkili küne olduğunu düşündüğü iki kişi bellerine kuşak bağlıyordu. Gök Sarayda da mı vardı insanları böyle ayırmak ? Vera gözlerini kaldırmadan karşındaki kadına bakıyordu. O kadar görkemli gözüküyordu ki bu sarayın kraliçesi olmalıydı. Vera bu sarayda kalacaksa onun yerine geçmek için çabalayacaktı. Küne adam onun yanına geldiğinde ağzını aç dedi Vera hiç tereddüt etmeden ağzını açtı adamın dediklerini bir bir yaptı. Ulu Ece Balçın böyle güzel bir kızın bir de terbiyeli olduğunu görünce oğlu için iyi bir küne olabileceğini düşündü. Ama ablası Luna Vera gibi değildi hırçınlaştı bir prensesin emir altına girmesi onun için imkansızdı. Beline kara kuşak bağlandı. İkisi de madene girmenin ölüm demek olduğunu bilmeden son bir kez vedalaşıp ayrıldılar...

Vera belindeki mavi kuşağa dokundu. Bu onun için bir anlam ifade etmiyordu. Çünkü o bu sarayda basit bir küne olarak kalmak istemiyordu. Küne başı "Aydı gidiyoruz, siz Alpagu Yabgu'nun kümesi olucaksiniz." Diyince dünyalar Vera'nın oldu. Kalbi bir kuş gibi pır pır atıyordu. Hayranlık duyduğu Tanrı Peronun hizmetinde olmak onun için bir onurdu. Onu etkileyebilirse belki onun kadını olabilirdi. Derin bir nefes alıp gülümsedi. Emin ve kendinden adımlarla en önde ilerliyordu. Bu davranışlar Ulu Ece Balçının da dikkatini çekmişti...

Kapı acılı açılmaz Vera ile Alpagunun gözleri tekrar buluştu. Bu tanıdık gözler birbirini selamladı ve ikisinin de yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

Babası Balamirin üzüntüsünün dinmesi  için yuğ töreninden sonra onu Çin seferine yollayıp oradaki Türk tüccarların durumlarını öğrenmesini istedi. Balamir Beg atına binip üreğinde acısıyla yola koyuldu.


Kurt ve PençeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin