*Haftalar önce...*
Kalemi elime alıp her satırı bir romanın devam kitabı niteliğinde olan günlüğümü açtım ve zihnimde rüyalardan kalan parçaları topladım. Karanlığı sağır eden, güneşi kör eden bir çığlık, nefes kadar yakın gökyüzü kadar uzak bir gölge. Yine o tanıdık ses. Uyanmamın üzerinden saatler geçmiş olmasına rağmen kulaklarımda yankılanıyor.
"Buradayım. Bul beni!"
"Annen bunu öğrenirse yine gözlerini psikiyatri kliniğinde açacağını biliyorsun değil mi?"
Arkamdan gelen sesle korkuyla sıçrayarak elimdeki kalemi masanın üzerine fırlatıp hızla sesin geldiği yöne döndüğümde pencereye yaslanıp ince dudaklarına sinsi bir gülümseme yerleştirmiş olan bir seksenlik oğlanı gördüm.
Sanki onun her daim odama girmesi için penceremi, hava koşulları ne olursa olsun kapatmayan ben değilmişim gibi kaşlarımı çattım.
"Tamam kapıyı kullanmamakta inat ediyorsun, en azından içeri girmeden önce pencereye vurabilirdin. Ya duştan sonra daha üzerimi giyinmemiş olsaydım."
Başını hafifçe yan tarafa çevirip duman grisi gözlerini benden kaçırdı ardından yavaşça sol elini kaldırdı ve ince parmaklarını yüzüne götürüp üç günlük sakalıyla oynamaya başladı. Kızlarla konuşurken nadiren de olsa utandığında bunu hep yapıyordu, farkında olmadan parmaklarıyla sakalını karıştırmaya başlıyordu. Onu uzun yıllardır tanıyor olmasaydım utangaç birisi olduğuna asla inanmazdım. Çünkü ona göre zayıflık olan bu yönünü herkesten ustalıkla saklamayı başarıyor olsa da en yakın arkadaşı olan benden saklaması mümkün değildi.
"Üzgünüm. Kapının ziline basarak tek gerçek arkadaşımın annesini uyandırmak istemedim. İnan bana onun, kızımı yatağa atmak istiyorsun imalarıyla baş edecek havamda da değilim."
Dudaklarıma tatlı bir gülümseme yerleştirdim. Arden' i utandırmak benim için, ait olmadığımı hissettiğim bu dünyada tek gerçek gülümseme nedenimdi. Yolunu kaybetmiş bir şekilde sadece oradan oraya savrulduğum bu hayatta, Arden'den başkası iyi gelmiyordu bana. Etrafımdaki herkes samimiyetsiz ve sahteydi.
"Tek gerçek arkadaşının annesi çoktan sızmıştır." Masanın üzerindeki saate baktığımda saatin sabahın yedisi olduğunu gördüm. "Bu saatte asla uyanmaz."
Kısa süren utangaç tavırlarının ardından yatağıma oturup elinde tuttuğu defterine, yüzündeki çarpık gülümsemesi eşliğinde bir şeyler karalamaya başladı. Parmaklarını hızla hareket ettirdikçe dağınık siyah saçları alnına dökülüyordu.
"Söylesene Elisa, seni bu kadar korkutan şey ne? Yine rüya mı gördün."
"Boş versene beni, sen ne yapıyorsun?"
"Çizim yapıyorum." Gülümsemeye başladım.
"Şimdi de çizime mi merak sardın? Daha geçen hafta atış yapmaya meraklıydın." Gözlerini defterden ayırmadan cevap verdi.
"Atış merakımın kaybolduğunu kim söyledi?" Kısa bir an gümüşi gözlerini kaldırıp bana baktı.
"İkisini de aynı anda yapabilirim."
"Peki ne çiziyorsun?"
"Seni."
Hızla ellerimle yüzümü kapattım.
"Hadi ama Arden yapma bunu! Daha yeni uyandım ve makyajımı bile yapmadım. Zombi gibi görünüyorum."
Başını elindeki defterden kaldırıp ince dudaklarına yerleştirdiği gülümsemesiyle bana bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRİSTAL KAN
Science FictionHiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Uyanamamaktan korktuğun bir rüyanın içinde buldun mu kendini? Peki hiç düşündün mü asıl rüya olan gerçeğinse? Ait olmadığını hissettiği bir dünyada yaşama tutunmasını sağlayan tek kişi çocukluk...