Bölüm 9 (Karanlık Çöktüğünde)

58 1 0
                                    

(Yazarın kendine notu: 16.01.2023)

Keyifli Okumalar 🍒

"Opia Myron. Senin ismin bu ve bende senin annenim."

Oturduğum koltukta boş gözlerle karşımdaki beyaz duvarı izliyordum. Söylenilen hiçbir şey umurumda değildi. Annem ayaklarımın dibine çökmüş adeta ona inanmam için bana yalvarıyordu.

"Sana inanabilmem için bana mantıklı tek bir neden göster."

Ağlamaktan yorgun düşmüş olan gözlerimi beyaz duvardan hiç ayırmadan usulca kıpırdattım dudaklarımı. Hiç gücüm kalmamıştı konuşmaya, dinlemeye.

"Üzgünüm, sana gösterebilecek hiçbir kanıtım yok ama çok fazla cümlem var. Korktuğum şey duydukların karşısında vereceğin tepki. İlk olarak her şeyden önce şunu bilmeni istiyorum, tehlikedesin. Yıllar önce seni koruyabilmek için senden vazgeçtim."

Sözleri dikkatimi çekmişti yorgun gözlerimi hızla anneme doğru çevirdim. Ağlamaktan kan çanağına dönen gözleriyle beni izliyordu.

"Sen neden bahsediyorsun!"

Titreyen parmaklarıyla gözyaşlarını silip yanıma koltuğa oturdu.

"Beni affedebilir misin bilmiyorum ama bunun için her şeyimi veririm."

"Anne amacın benim akıl sağlığımla oynamak falan mı! Beni zaten sen büyüttün, babamla birlikte." derin bir nefes alıp usulca nefesimi bıraktım.

"Geçen yıl babam hayatını kaybedene kadar mutlu bir ailemiz vardı. Hem," bakışlarımı sağ tarafımda dikilmiş tüm dikkatiyle sessizce bizi izleyen Profesör Damobya'ya çevirdim "bu adamın bizim evimizde ne işi var?"

"James, benim eşim." Öfkeyle ayağa fırlayıp "Yeter! Yeter bu kadar saçmaladığınız!" diye haykırdım ve ardından "Beni yalnız bırakın!" diye tıslayıp koşarak odama çıkıp kapıyı kilitledim. Arkamdan yükselen "Opia" seslerini duymamak için sırtımı kapıya yaslayıp ellerimle kulaklarımı kapattım. Dudaklarımdan dökülen tek bir cümle vardı.

"Uyanmak istiyorum."

Ama uyanmadım. Dakikalar, saatler geçse de uyanmadım. Başımdaki ağrı daha da derinleşiyor zihnim her saniye daha da yorgun düşüyordu ama uyanmadım. Oturduğum yerden kalkıp kendi odamda dolaşmaya başladım. Her şey aynıydı ama anılarım yoktu.

Aile fotoğrafımız, Arden'in bana verdiği hediyeler, rüya günlüğüm bana, geçmişime ait olan hiçbir anım yoktu bu oda da. Bilgisayarım bile bomboştu. Çıplak ayaklarımı sürüyerek banyoya gittim. Musluğu açıp avuçlarımı buz gibi suyla doldurup ağlamaktan şişmiş olan yüzümü yıkadım. Aldığım her nefes beni nefessiz bırakıyordu. Başımı kaldırıp aynadaki yansımama bakınca kendimi tanıyamadım. Gözlerimin altı baş ağrım nedeniyle simsiyah olmuştu. Saçlarım darmadağın, yüzüm balon gibiydi. Uyanmak istediğim rüya, ya gerçekse diye düşündüm bir an. Asıl rüya olan gerçeğimse? Arden bir rüya mıydı? Babam, annem, hayallerim, korkularım, umutlarım... peki ya anılarım, her şey bir rüya mıydı? Her şey yedi saniyeden ibaret bir bilinçaltı mıydı? Düşüncelerim beni boğmaya başlayınca kendimi daha fazla tutamayıp "Yeterrr!" diye bağırarak karşımdaki yansımama kuvvetli bir yumruk savurdum. Bileğimden süzülen kanın sıcaklığı az da olsa kendime getirdi beni. Peter Owan' ın kızı Elisa Owan bu değildi. Babam bana her zaman güçlü olmamı kimseye hiçbir şekilde boyun eğmemem gerektiğini öğretmişti. Ben Arden'in Drama Kraliçesiydim bana savaşmayı o öğretmişti.

'Kendine gel Elisa tüm bu saçmalıkları kabullenmek sana yakışmaz, hiçbir şey bitmiş değil savaş yeni başlıyor' diye mırıldandım.

Saniyeler sonra odamın kapısı büyük bir gürültüyle kırıldı ve içeri önce annem ardından Profesör Damobya koşarak girdi.

KRİSTAL KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin