Bölüm 18(Neden Gözlerime Bakamıyorsun?)

14 0 1
                                    

Kaç kez ölür bir insan? Kaç kez yara alır?

Ben kaç kez öldüm, kaç kez derin yaralar aldım bilmiyorum. Bu defa ölümümün nedeni kor alev veya kör bir bıçak yarası değil. Bu defa ruhum can çekişiyor.

Yavaş yavaş gevşeyen ince parmaklar sonunda boğazımdan uzaklaştığında derin öksürükler ve birkaç acı dolu nefes sonrası kanlar içinde olan parmaklarımı parlak zemine bastırarak ayağa kalktım. Ölüm gibi bir sessizlik haykırıyordu salonda. Ne karşımdaki üç muhafız ne de Weber gözüm kimseyi görmüyordu. Kulaklarımın aldığım darbeler sonucu beni yanıltma ihtimaline karşı tekrar sordum hemen yanımda dikilmiş ağlamaklı gözlerle bana bakan Nell' e.

"B- bu," ağzıma dolan kan konuşmama engel olduğu için sol tarafıma dönüp hiçte nazik sayılmayacak şekilde kuvvetlice tükürdüm.

"Nell. Bu ne demek oluyor?"

"Opia, kötü görünüyo-" ince parmaklarını bana uzatıp yanağıma dokunmak isteyince bir adım geri çıktım.

"Soruma cevap ver!"

Gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladığında başını hızla sağa sola doğru sallamaya başladı.

"Mecburdum, affet beni Opia."

"Cevap ver dedim!" Muhtemelen kırılmış olan parmağımı tam karşımda sırıtan adama diktim.

"Bu pislik senin baban mı!?"

"Evet" diye fısıldadı mahçubiyet dolu bakışları eşliğinde.

Başıma tarifsiz bir ağzı girdi. Düşündükçe çözemiyordum. Birkaç adım geri çıktım sendeleyerek. Koşarak gelip beni tutmak isteyen Nell'i geri ittim.

"Bana yalan söyledin. Kandırdın. Sende bunlar gibi kötü kalplisin."

"Yalvarırım dinle beni."

"Ne kadar aptalım. Seni kurtarmak için ölümü göze aldım. Sen esir bile değilsin. Kötü kalpli babanı ziyarete geldin sadece."

"Mecburdum! Anla beni abim için yapmak zorundaydım."

"Abin?"

Dakikalardır karşımda dikilmiş sinsi sinsi sırıtan Dr. Weber' in kahkahası yankılandı.

"Kendini çok akıllı sanıyorsun Opia Mayron. Ama akıl kalpte bulunmaz. İşte bu yüzden kaybediyorsun. Sevgi her zaman zayıflıktır."

"Bu sadece sizin gibi acımasız insanların aklı. Sevgi zayıflık olduğu kadar aynı zamanda güçtür." Bakışlarımı tekrar Nell'e yönelttim. Artık bağıracak gücüm bile kalmadığı için olabildiğince alçak sesle sordum sorumu.

"Abin kim?"

"Eee yeter bu kadar!" Weber öfkeyle üzerime doğru yürümeye başladığında kendimi savunacak zamanım bile olmadı. Parmaklarını dirseğime geçirdiği gibi hemen yanındaki muhafızlara döndü.

"Hadi bir an önce başlayın! En kısa sürede sonucu öğrenelim."

İki muhafız birer robot edasıyla aldıkları komutla hemen harekete geçip kollarıma girip beni sürüklemeye başladılaklarında duyduğum tek ses Nell'in mahçubiyet dolu nefesiydi.

"Opia, yalvarırım affet beni. Abimi kaybedemem. Öylece onun ölümünü izleyemezdim." Bir anlığına omuzumun üzerinden arkamda kalan Nell'e baktım tiksinerek.

"Abin için beni feda ettin. Seni hiçbir zaman affetmeyeceğim Nell, hiçbir zaman."

Güçlükle göz kapaklarımı araladığımda başımda dayanılması güç bir ağrı vardı. Gözlerime vuran beyaz ışık nefes almamı güçleştirip daha kuvvetli ağrıya neden oldu. Belki de ölüm böyle bir şey diye düşündüm bir anlığına. Hiçliğin ortasında boğulmak. Zihnimi biraz zorlayıp neler olduğunu, nerede olduğumu anlamak için kendime fırsat versemde etrafımı saran ve ameliyat odasını anımsatan çiğ beyazlık buna engel oldu. Saniyeler içinde aklıma düşüverdi olanlar. Başkan Hermes' in muhafızları tarafından sürükleniyordum en son hatırladığımda.

KRİSTAL KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin