Beynimi kemiren, kulaklarıma işkence eden ses sayesinde, hiç açmak istemediğim gözlerimi güçlükle araladığımda bej rengi tül perdenin gün ışığının odaya girişini engellediğini gördüm. "Olamaz" diye mırıldanıp korkuyla ellerimle yüzümü kapattım ve kısa süre sonra tekrar araladığım gözlerimi üzerimdeki kuş tüyünü anımsatan beyaz pikeye diktim. Dün gece eve gitmeyip Arden'in evinde ve onun yatağında uyumak gibi bir hata yaptığımı annemin fark etmemesini umarak telefonumu almak için yatağın yanındaki komodine uzandım ve başarısız oldum. Uykusuzluk nedeniyle gözlerimde ağrı vardı ama işkenceyi anımsatan ses gözlerimin ağrısını unutturuyordu. Güçlükle doğrulup yatağın üzerinde bağdaş kurdum ve saatin kaç olduğunu anlamak için telefonumu yatağın üzerinde aramaya devam ettim. Tabi ya gelirken telefonumu almamıştım. Yüzümü ellerimle kapatıp derin bir nefes aldım ve parmaklarımı kabarık saçlarımın arasından geçirip nefesimi verdim. Üzerimde hâlâ Arden'in sweatshirtü vardı ve evdeki kulak tırmalayan ses giderek daha sinir bozucu hal alıyordu. Banyoya gidip yüzümü yıkamak yerine en kısa sürede baş ağrımı kesmek için sesin kaynağını bulmak umuduyla işe koyuldum. Yalın ayak salona çıkıp sese tekrar kulak verdim ve gürültünün kaynağının Arden'in iki araçlık garajı olduğunu çok geçmeden anladım. Sokak kapısının hemen yanındaki holün sonundaki koyu renk ahşap kapıyı açıp birkaç basamak merdivenden indim ve işte sorun tam karşımdaydı."Bu saçmalığa bir son ver Arden!"
Sesimin ona ulaşması için var gücümümle bağırmam işe yaramıştı. Bir sürü ıvır zıvırın arasında kocaman baterinin başında oturmuş ellerinde bagetlerle müzik yaptığını sanarak sadece gürültü çıkartan Arden beni görünce ayağa kalktı dudaklarına çarpık gülümsemesini yerleştirip darmadağınık olmuş saçlarının arasından ince parmaklarını geçirdi ve gözlerinin ortaya çıkmasını sağladı.
"Uyanmışsın."
"Sayende uyumak mümkün olmadı. Gerçekten çok misafirperversin!"
Küçük bir kahkaha sonrası gözlerini benden kaçırıp sol eliyle üç günlük sakalını karıştırmaya başladı ve saniyeler içinde bakışlarını tekrar bana yöneltti.
"Öperek falan mı uyandırmamı isterdin?"
"Of gerçekten çok klişesin Arden. Ayrıca sen bateri çalmaya ne zaman başladın?"
"İki gün önce." Sesinde küçük bir çocuğun heyecanı gizliydi.
"Yol yakınken vazgeç, gerçekten bu işte kötüsün."
"Öğrenirim, unuttun mu bi zamanlar sende bisiklet kullanma konusunda kötüydün" gözleri gururla parlıyordu, ince parmaklarını kendine doğru yöneltti "ama sayemde beni bile geçtin."
İstemsizce dudaklarım kıvrıldı "Biliyor musun? Bazen gerçekten de tatlı bir oğlan olmayı başarıyorsun ama bazen."
Parmaklarımı sağ kaşımın hemen üstündeki minik çukurun üzerinde gezdirdim. Bana bisiklet kullanmayı öğretirken yaptığım hata sonrası yaşadığım kaza nedeniyle uzun süre bisiklet kullanmayı reddettiğimi ama bu korkuyu onun sayesinde aştığımı, buna rağmen bugün bile Arden yokken o bisiklete binemediğimi çok iyi biliyordu. Bu yüzden hayatımın büyük bölümünde olduğu gibi bu konuda da beni cesaretlendiriyordu. Bir an gözlerim garajın duvarlarındaki resimlere takıldı. İrili ufaklı yanyana dizilmiş onlarca çizim. Yavaşça arkamı dönüp etrafıma bakındığımda etrafımı çevreleyen fotoğraflar karşısında şaşkınlıkla tekrar Arden'e döndüm.
"Bu-bunlar ne?"
"Hepsi benim eserim." Gururla duvarlardaki çizimlere göz gezdirdi.
"İyi ama bu kadınların hepsi çıplak, Arden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRİSTAL KAN
Ciencia FicciónHiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Uyanamamaktan korktuğun bir rüyanın içinde buldun mu kendini? Peki hiç düşündün mü asıl rüya olan gerçeğinse? Ait olmadığını hissettiği bir dünyada yaşama tutunmasını sağlayan tek kişi çocukluk...