4

12.7K 1.3K 1K
                                    

...

Tarih: 26 Haziran
Yer: Kuzey Kore, Chagang
Saat: 21.36

Sevgili Ben,

Bok gibi hissediyorum.

Bir günlüğe -ya da anı defteri her neyse işte- bu şekilde girmek ne kadar doğru bilmiyorum ama yine de sonuçta şu anlık kendim için yazıyorum ve doğal olabilirim diye düşünüyorum??? İleride eğer biri bulur da okursa şimdiden kaba ağzımdan dolayı özürlerimi sunayım. Normalde böyle konuşan biri değilim sadece arkadaşım yok ve kendimi en açık buraya ifade edebilirim yani o yüzden doğal olacağım. Her neyse bugün bahsedeceğim konu biraz canımı sıkıyor o yüzden hemen başlamak istiyorum.

Öncelikle dün gece, dediğim yere yani kamp alanına geldik. Buranın Kuzey Kore'nin en kırsal kesimlerinden olduğunu düşündüm ilk gördüğümde çünkü her yer yeşillikti ve etrafta da küçük küçük evler vardı ama düşündüğüm gibi değilmiş tabii. Daha da küçük yerleşim yerleri varmış, biz sadece eğitim için uygun bir alana gelmişiz. Belki tahmin etmişsinizdir ama anlattıklarımı da Soobin ile Jimin'den öğrendim lafı gelmişken söyleyeyim, bu ikili sürekli konuşarak beni yol boyunca Albay Jeon'un dilinden korumuştu. Bilerek mi yaptılar emin değildim gerçi ama her halükarda işime yaradığı için ardını pek düşünmedim doğrusu.

Kamp alanına geldiğimizde ise kıdemli bir asker hepimizin eline birer tane çadır tutuşturdu. Yemeklerimiz ortak alanda yenileceği için yiyecek hiçbir şey de vermemişlerdi, ara öğünün olmayışı üzmüştü beni ama yine de ses etmedim. Hoş, zaten Albay Jeon'un komutasında yürütülen bu kampta benim isteklerimin kabul edilmeyeceği açık ve net ortadaydı da neyse. Ve arabada gelirken hayal ettiğimin aksine çadırlarımız birbirinden apayrı yerlerde değil aksine bir iki adımlık mesafedeydi yani uyurken daha az korkacak ve yalnız hissetmeyecektim. Doğruyu söylemek gerekirse Albay Jeon'un söyledikleri gözümü fazlasıyla korkutmuştu. Öyle ki bu kampta bir hayvan saldırısına kurban giderek öleceğimi bile düşünmüştüm ama herhalde şu haldeyken birileri yardım ederdi öyle bir durum olsa.

Öyle ümit ediyorum.

İlk gecem zaten diken üstünde olduğum için kötü geçmişti ama pek hayvan sesi duyduğum da söylenemezdi, doğruya doğru. Ha eğer duysaydım çadırdan kaçar mıydım yoksa rastgele birinin yanına mı giderdim bilmiyorum ama şükür ki bunları düşünmeme gerek kalmamıştı. Saatin kaç olduğundan emin değilim ama güneş ilk ışıklarını vurmaya başladığı zaman nihayet gözlerimi yummuştum, bu kısacık uyku diliminden beni ayıran ise Albay Jeon'un gür sesi olmuştu hiç şüphesiz.
Önce herkese hitaben bağırmış ardından da çadırımın fermuarını indirmişti hızlıca, bunu beklemediğim için irkilip örtümü üzerime çektim ve uykulu gözlerle sorgularcasına baktım ona. İçimden 'Ulan öküz herif, uyuyoruz şurada. Az bir saygı be.' Diyerek söylendikten sonra ise kaşlarımı çattım.

(Bunu okuyan kişiye/kişilere not: Şimdi size diyalogları aynı olduğu şekliyle aktaracağım olayları daha iyi anlayabilmeniz açısından, ki sonra bana ön yargıyla yaklaşmayın.)

"Ne oluyor ya?"

"Ne olabilir sence doktor? Eğitim başlıyor." Dedi sinir bozucu psikopat adam bana ve sonra ayakkabısının ucuyla bacağımı dürttü. Buna gerçekten çok sinirlenmiştim çünkü pijamam yeniydi ve onun tabanı kirli asker botlarının bana değmesi hiç de hoş hissettirmemişti.

"Eğitim başlıyorsa bana mı başlıyor ya! Yaralanırsanız çağırın bakayım işte!"

"Tatil köyünde olmadığını sana çok iyi kanıtlayabilirim biliyor musun doktor?"

near here |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin