SELAMM
Geç kaldığım için üzgünüm tatildeydim anca fırsatım oldu
Ak sakallı dede ficime de ins bu gece yb yazicamm
İyi okumalar♡
...
Duyduklarıyla olduğu yerde donup
kalan Taehyung'un aklından binlerce senaryo geçmişti o an, sınıra geç gelen Hoseok'ta da olduğu gibi en iyi ihtimalle öldürüleceğini düşünüyordu. Tabii bu ihtimalleri, vereceği cevap belirleyecekti ama yine de o anki şokla doğru dürüst konuşabileceğini bile düşünmüyordu. Göz kapakları ağırlaşmaya başlamış ve midesi bulanmışken bunu bir fırsata çevirmeye karar vermiş ve kendini birden yere bırakmıştı bayılır gibi yaparak. Konuşamayacağının -konuşsa bile doğru bir şey diyemeyeceğinin- bilincindeydi ve en iyi kaçış yolu buydu ona göre, ki Albay'ın hareketlerine bakılırsa işe de yaramıştı.O, ani bir şekilde yer ile buluşurken Albay ise onu tutmak için öne doğru atılmış fakat böyle bir şey beklemediğinden dolayı kolları boş kalmıştı. Yere yığılan Taehyung'un yanı başında dizleri üzerine çökerken yanağına hafifçe vurmuştu uyanması için ama bilmediği bir şey varsa o da yerdeki kişinin ciddi anlamda iyi rol yaptığıydı. Tek bir mimik oynatmamış, sürekli olarak dürtülen omzu bile uyandıramamıştı onu. Etrafa bakınıp nöbetçi asker arayan Albay için ise aradığını bulmak biraz zor olacaktı çünkü bulabileceği en yakın yer sınır kapısıydı. Başka bir seçeneği olmadığını anladığında yerde yatan bedenin boynunun ve dizlerinin arkasından kollarını geçirmiş ve zorlanmadan kaldırmıştı onu yerden.
Kalbi son hızla çarpan Taehyung'un başı, Albayın göğsüne yaslanmış ve hızlı yürüyüşünden kaynaklı olarak bedeni sarsılmıştı. Ayıldığı zaman, kendisine yöneltilen soruyu cevaplaması gerektiğini biliyordu ama ne diyeceğini hâlâ düşünmemişti, belki de bu baygınlığı biraz uzatmalıydı. Şimdi ise nereye gittiklerini bilmiyor, sadece Albayın tok adım seslerini duyup ciğerlerine dolan erkeksi kokusunu alabiliyordu. Etraftan herhangi bir ses duyulmaması ise korkutucuydu çünkü normalde askeriyeden ses eksik olmazdı, pekala saatin gece yarısını çoktan geçtiğini varsayarsak bu normaldi belki ama yine de korkmuştu işte.
Dakikalar içinde sesler duyulmaya başladığında Taehyung anlamıştı sınır kapısına geldiklerini çünkü Albay, içeri girer girmez "Kapıyı gözlemeyi bırakmayın, önemli bir şey yok." demişti. Hâlâ onun kucağında olması, taşındığı kolların kas kütlesini sorgulatmıştı Taehyung'a. Dakikalar geçmesine rağmen altmış beş kiloyu sanki bir hiçmiş gibi taşıması hayret vericiydi. Sonra birinin yanağına dokunmasıyla tüyleri dikenlendi, muhtemelen içerideki askerlerden biriydi ve nefesini teninde hissetmesi sebebiyle tiksinmeden edememişti. Zaten şükür ki Albay onu diğer tarafa döndürmüştü hemen.
"Baygın, askeriyeyi arayıp doktor isteyin buraya."
"İyi de, bu kişi zaten yeni doktor değil mi?"
"Doktor diye rahatsızlanamıyor mu Kang? Çabuk çağırın, hadi."
Sonrasında Albay bir sandalyeye oturmuştu, hem de hâlâ kucağında biri varken. Taehyung'un tüm vücudu onunla temas halindeydi artık. Kalçası bacaklarında, kafası göğsünde, boynu ve bacakları ise kolları arasında. Bir erkeği bırak, herhangi bir insanla daha önce böyle yakın bir halde olmamışken şu an içinde bulunduğu durum bu sefer ciddi anlamda bayılmasına sebep olacaktı. Üstelik üniformasından yayılan parfüm mü, yumuşatıcı mı yoksa doğal mı -ki bu biraz imkansızdı- olduğunu anlayamadığı kokusu onu mest ediyordu ve buna daha fazla dayanabilir mi emin değildi. İstemeden etkilenmişti, muhtemelen birkaç dakika önce sorduğu soruya düzgün cevap vermezse onu öldürecekti ama yine de etkilenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
near here |taekook✔️
FanfictionKuzey Kore ordusuna ajan olarak sokulan Doktor Kim Taehyung, asla yapmaması gereken bir şeyi yapmış ve aşık olmuştu. |SemeKook|