35

10K 1.2K 766
                                    

selammm
napıyosunuz

okumalar düşmüş, fic unutuluyor...
arayı açtık diye sanırım:(

neyse bu bölüm sizi çok heyecanlı bir şeyler bekliyor.

iyi okumalar :(♡

...

Tatlı ve kalp hızlandıran o geceden kalan tek şey iki korkmuş insandı artık, aralarındaki fark ise yalnızca mekandı. Biri abisi tarafından kapatıldığı karanlık bir depoda elleri ayakları bağlı şekilde gözyaşı akıtırken diğeri de sabahın erken saatlerinde ön bahçesinden yükselen çığlıkların peşine düşerek bir çözüm yolu bulmaya çalışıyordu karşılaştığı durum için. Şüphesiz ki iki aşığın yollarının bu şekilde ayrılması onları fazlasıyla etkilemişti, fiziksel olarak pek yakın bir bağları olmasa da ruhsal anlamda öylesine yakın hissediyorlardı ki onca kaosa rağmen yine de tamamen karamsarlığa kapılmamışlardı. Hâlâ bir umutları vardı sorunların çözüleceği, işlerin yoluna koyulacağına dair.

Ki Jeon Jungkook, annesinin cenazesinden sonra ilk kez biri için ağlıyorken bu işin peşini de asla bırakmazdı zaten.

Sabah, kendi bölüğünden olmayan bir askerin kapısını çalıp avazı çıktığı kadar bağırmasıyla uyanmıştı güzel rüyasından. Gerçekliğe girmesi uzun sürse de olayın ciddiyetini çabucak kavraması sayesinde afallaması geçmişti, ilk yaptığı şey ise telsizini ve kabanını kapıp dışarı çıkmak olmuştu. Detaylara hakim olmadığından dolayı aklında birçok soru vardı, en az kalbininin derinliklerinde hissettiği endişesi kadar. Ancak bu çaresiz endişesinin önüne geçen bir duygu daha vardı ki o da öfkeden başka bir şey değildi. Kim, diyordu içten içe. Kim cüret etmiş olabilirdi onun aşık olduğu kişiyi kaçırmaya.

Aklında isimler de yok değildi tabii, doktorla birlikte fazlaca zaman geçirdiği için hem özel hayatının büyük kısmına hem de askeriyedeki iletişim ağına gayet hakimdi. Abisi, babası, Kim Yugyeom, Orgeneral ve daha birçok ismi aklındaki ihtimal süzgecinden geçirirken diğer yandan da yanında onun hızına yetişmeye çalışan askere kayıyordu gözü. Kim olduğunu bilmese de siması tanıdık geldiği için fazla şüphelenmemişti yalan söyleyebilme olasılığından. Kendisi bir asker olduğu için -üstelik belki de en şüphecisi- onu zayıf noktasından vurmak isteyecek birçok insanın varlığını da reddedemezdi. Bunca zaman böyle bir olaydan kaçmak adına son derece gizli bir hayat yaşarken şimdi en büyük zaafı neredeyse gözler önündeydi, Kim Taehyung. Namı diğer Kim Jaehyun.

Tabii ki iki aşık olduklarını kimse bitmemeliydi, bunu yansıtmamaya dikkat de ederlerdi zaten ancak yakın oldukları barizdi. İçinde aşk olsun ya da olmasın bu yakınlığı fark eden tüm art niyetliler kullanacaktı işlerine geldiği gibi, izin vermezdi.

"N-nereye gidiyoruz Albay?"

"Kayıt odasına." diye cevapladı Albay Jeon, son derece ciddi ifadesiyle yalnızca karşısına bakarken. Kamera görüntülerini inceleyecek ve yapabildiği kadar detay toplayacaktı, belki bu sayede neler döndüğünü anlayıp ulaşabilirdi doktora.

"İyi de...sizin evin köşesini görüyor mu ki kameralar?"

İşte bu cümle Albay'ın, askerin kırdığı potu direkt anlamasına sebep olmuştu. Hızlı hızlı attığı adımlar ani bir şekilde dururken tek kaşı havalanmış bir şekilde baktı yanındaki kısa boylu ve endişeli gence, demek ki şüphelenmeyi asla bırakmaması gerekiyordu. Başına çorap örmeye kararlı kişiler belki de sandığından daha güçlü ve zekiydi bu yüzden işleri artık kendi yöntemiyle, merhamet ya da benzeri tüm duyguları geri plana atarak halledecekti. Ellerini belinin arkasında birleştirip başını hafifçe yana eğerken o korkutucu bakışlarıyla sözsüz sorguladı askeri, ancak sessiz kalmak belli ki etkili bir çözüm yolu değildi.

near here |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin