15

11.7K 1.2K 719
                                    

Selammm

Lütfen önceki bölümü kontrol ettikten sonra bunu okuyun, artık bölümler birbirinin devamı olduğu için olay kaçırırsınız

...

Rütbesi yüksek olan askerler, yakın çevredeki tanıdıklar, devlet adamlarından birçoğu ve sahte oğul Kim Taehyung'un da aralarında bulunduğu cenaze, Doktor Kim'i kısa kısa anıp yakılmak üzere gönderilmesinin ardından sona ermişti. Bu süre boyunca gözyaşlarını tutamamıştı, tek güvenli kişisini kaybeden Taehyung. Artık mental olarak tek dayanağı, rapor teslim etmek için sınıra gittiği zaman beş dakikalığına Jung Hoseok ile konuşmakken bu durumda fiziksel dayanağı ise iki koluna girmiş onu tutan Albay Jeon ve Albay Seokjin'di.

Gecenin bir saatinde yine yanındaki o iki kişiyle evine dönmüştü, her ne kadar Jimin bu gece onun yanında kalmak için fazlaca ısrar etse de isteği Albay Jeon tarafından geri çevrilmişti. Taehyung da içten içe istemişti Jimin'in yanında olmasını fakat o an ısrar edememişti bölüğün komutası Albay'da olduğu için, bir de pek hali olduğu söylenemezdi konuşmaya. Gidişini hüzünle izleyen gence, beni merak etme dercesine bir bakış attıktan sonra usulca el sallamış ve albaylarla yürümeye devam etmişti. Yol boyunca hiç konuşmamaları ise işine gelmişti çünkü onlardan babayı kaybetme tesellileri alacaktı, ama Taehyung babasını bedenen olmasa da ruhen çoktan kaybetmişti.

Evine vardığında bir teklif de Albay Seokjin'den gelmiş ancak yine aynı kişi tarafından reddedilmişti. Taehyung o kadar yorgun hissediyordu ki ne birilerine teşekkür edecek ne de yatağına girecek hali yoktu. Yalnızca düşmemek için omzunu kapıya yaslamış ve baygın gözlerle iki Albaya bakıp duruyordu. İşten geldiğinden beri ağzına tek lokma atmaması, kabaca ilk ve son öğününü öğlen on ikide yemesi ve şu an saatin neredeyse on bir olması onu zorluyordu. Cenaze boyunca karın gurultusu dolmuştu kulaklarına ve artık mide bulantısı hissetmeye başlamıştı. Albaylar gittikten sonra birkaç lokma bir şeyler yemeyi planlamıştı eğer hazırlamaya güç bulursa.

Bulamamıştı tabii, ikisine de görüşürüz diyip kapıyı kapattıktan sonra kendini yatağına atmış ve günlüğünü yazmaya başlamıştı. Yazarken elleri titriyor, gözleri doluyor ve hâlâ karnı gurulduyordu. Pekala, yataktan bugün kalkmayacağım ve yarın uyanır uyanmaz sağlam bir kahvaltı edeceğim diye diye kendini ikna etmeye çalışıyordu aklındaki plana, öyle de yaptı. Fakat başını yastığa koyar koymaz duyduğu kapı tıklatma sesine kadar. Panikle gözleri açılmış ve yattığı yerde doğrulmuştu, kimin bu saatte geleceğini bilemediği için aklına yine ilk olarak ifşa olduğu geliyordu. Tekrar kuruntu yapmamak adına yataktan kalkıp kapıya gitti ve tek elini kulbun üstüne koyarak ardındaki kişiye seslendi.

"Kimsiniz?"

"Ben."

Taehyung'un kaşları, duyduğu sesle havalanırken kapıyı biraz açıp oluşan aralıktan gelen kişiye baktı. Düşündüğü kişi olduğunu doğrulayınca ise tamamen açtı kapıyı.

"Albay? Neden buradasınız?"

Albay Jeon, elinde tuttuğu bez çantayı doktora doğru uzatıp konuştu. "İçinde yiyecek bir şeyler var."

Çantayı alıp şaşırmış yüz ifadesini normale dönüştüren Taehyung, mahçup olduğundan elini ensesine attı. "Ne gerek vardı...teşekkürler."

"Tören boyu karnın guruldadı, sen doktor değil misin ne diye aç bırakıyorsun kendini?"

Albayın azarlar tonda söylediği şeyler yüzünün düşmesine sebep olurken homurdandı kendi kendine. Yemek yemeyi o da biliyordu herhalde, ama bugün o kadar yoğundu ki su içmek bile boğazı tamamen kuruduğunda aklına gelmişti. Doktor Kang'ın aptal eski düzeni yüzünden gündelik işlerine hâlâ alışamamıştı çünkü, gerçi bugün o hazırda olan aylık plan bittigi için rahattı ama yine de yorgunluktan ölebilirdi her an. Şimdi ise gün sonunda Albay Jeon'un azarlarını işitmek hoşuna gitmemişti tabii, daha ince düşüncesine sevinmesine fırsat kalmadan laf atıyordu.

near here |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin