10~

326 23 1
                                    

...

"Halledebilirsiniz değil mi? Hamam odanın içinde."

"Tamam bilmediğim bir aleme gelmiş olabiliriz ama çelebi değiliz hatun, hallederim elbet." derken kendine güvenen bir tavırla ellerini beline yaslıyor.

Odaların kapısı önündeyiz. Sultan Süleyman bana yan bir bakış atıyor;

"Sen de git istirahat et güzelce. Yarın yoğun olacağız gibi duruyor."

"Peki, nasıl emrederseniz."

Sultan kapıyı açıp içeri geçerken elini öylesine havada sallıyor;

"Haydi hayırlı geceler."

"Hayırlı geceler efendimiz Allah rahatlık versin."

Kapı kapandığında bir an yerimde sıçrıyorum.

...sonra içime çöken garip bir mahzunluk hissi... Odama sersem adımlarla girdiğim gibi öylece duvar dibine oturuyorum.

Göğsümde bir ağırlık var.

Ben pek çok şeyi düşünmedim.

Cidden Kanuni Sultan Süleyman olduğuna inandın mı? Evet buna aşırı muhtaç olduğumu biliyorum.

10 yıldır buna aşırı muhtacım.

İnandım. Ama halen hasta olma ihtimalini, çok çok düşük te olsa rol yapıyor olma ihtimalini (ki az önceki halinden sonra hiç sanmıyorum) ya da alenen beni kandırmak üzere ayarlanmış birisi olma ihtimalini....

Ya Kanuni Sultan Süleyman değilse? Katı babam beni bulduğu gibi memlekete geri götürür ve ben daha Süleymaniye'deki türbesine gidemeyebilirim.

...gerçek Sultan Süleyman ise de...onunla daha yakın olmak istiyorum.

İçimdeki ses onunla geçirdiğim her an boyunca onunla yapmak istediklerimi bana fısıldayıp duruyor.

...saçlarını okşa.

...alnına tatlı bir öpücük.

...sarıl ve 'Hepsi geçecek efendimiz.' de.

...Ellerini sev~

Kollarımı kendime sarıp titrek bir nefes alıyorum, bacaklarımdan derman çekildi resmen.

Başım uğulduyor.

...onu sevmek istiyorum. Sevmek istiyorum çok sevmek kimsenin sevmediği ve kimsenin sevilmediği kadar... Aşırı, aşırı, aşırı... O kadar o kadar sevmek istiyorum ki...

...uzun yıllardır onu sevmekten başka hiçbir şeyi istemediğimi ve her şeye alakamı kaybettiğimi en azından şimdilik bilmese daha iyi olur.

Sultan Süleyman Han~♡

Bu duygusal şeyle adeta tükendim ama dinlenmeliyim...

...

Sabah vakti namazdan bir süre sonra içsel bir uyuşmuşlukşa uyanıyorum. Yani açıkçası iyi bir uyku değildi.

Sersem adımlarla kaltıktan sonra hazırlanıyorum ve odamdan çıkıp Süleyman Han'ın odasının kapısı önüne dikilip kapıyı tıklatıyorum;

"Hayırlı sabahlar efendimiz, müsait misiniz?"

İçeriden gelen birkaç adım sesinden sonra kapıyı açan Sultan Süleyman bana aralıktan bakınıyor.

...yeni uyanmış. :3 Üzerinde krem renkli bir entari var sadece ve saçları dağınık.

🌸💞Tatlı, çok tatlı~💞🌸

"Eheh, hayırlı sabahlar dilerim. Erken kalkmaya alışkınsınız sanıyordum."

"Hayırlı sabahlar..." dedikten sonra elini ağzına yaslayıp esniyor; "Dün benim için biraz yorucu geçti muhtemelen, hamam da rahatlatınca..."

"Hm anladım, umarım dinlenebildiniz."

"Çok şükür daha iyiyim."

"O...o halde ben sizleri rahat bırakayım da hazırlanınca bana haber verirsiniz, daha kaldığımız yerin kahvaltısına ineceğiz."

"Hıhım peki."  Kapıyı kapatıyor.

Kapının önünde oturup beklemeye başlarken yeni hat aldığım telefonun internetinde geziniyorum. Molla İnternet mi...o da nereden geldi aklına Allah aşkına?

Bir süre sonra kapı açıldığında başımı kaldırıyorum ve bana merakla bakan Sultan Süleyman'la göz göze geliyoruz.

"Orada ne ararsın hatun?"

"Zatınızı bekliyordum?"

"Gidebiliriz."

"Hıhım~"

Yine asansörün önüne geliyoruz ama bu sefer asansör geniş olduğu için ikimiz de binebiliyoruz.

Kalbim yine çarpıntı yapmaya başladı.

Bakalım cihan sultanımız self service olayını nasıl değerlendirecek...

Zemin kata vardığımızda benin yönlendirmem eşliğinde yemek salonuna varıyoruz, pek çok çeşit insan bir arada. Birkaç çocuk ortada koşturuyor.

Sıranın başında elime bir tabak alıyorum;

"Süleyman Han Hazretleri, bu mekanda bir 'kendin seç' teamülü vardır. Seçenekleri görüyorsunuz, oldukça fazlalar. Bana hangilerinden istediğinizi söylerseniz sizin için bir tabak hazırlayabilirim."

"Peki ya sen?"

"Ben de size sunum yaptıktan sonra hemencecik alırım."

"Anladım."  Sırada yavaşça ilerlemeye başlıyoruz Sultan Süleyman bazı şeylerin ne olduğunu soruyor. "Şu pembemsi şeyler de neyin nesidir?"

"Adına sosis deniyor, bir tür et yan ürünü ama ehm... sizin için sağlıklı bir seçenek olduğunu söyleyemeyeceğim, içinde 3.sınıf hayvan ürünleri ve boya-"

"Tamam, geç."

Hafifçe kıkırdıyorum. "Fazla detaycı ve her şeyi görev bilincinde yapan bir halin var."

"Sizlere dikkat buyurmak benim için çok önemli bir vazifedir efendimiz."

"Yine tuhaf konuşmaya başladın."

...bunu derken oldukça ciddi. Neden her içten cümleme tuhaf konuştuğumu söyleyerek yanıt veriyor ki..?

Ah ah~



Osmanlı'dan Gelen 'Muhteşem' MisafirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin