Türk Asrı'nın Kırık Kalplisi, Milenyum'un Kırık Akıllısı (117)

94 0 0
                                    

-Kanuni Sultan Süleyman Han'dan-

...

"Gerçekten çok şey yedim bugün o yüzden sadece içecek söyleyeceğim. Şu karışık meyveli içecek olur herhalde."

"Ben de aynısından istiyorum~"

Hatun yerinde kıpırdanırken küçük bir kız çocuğu gibi görünüyor. Gelen görevliye içecekleri söyledikten sonra baş başa kalıyoruz.

Konstantiniyye'nin daha da çoğalmış ışıkları Haliç'in mehtabından dans ederlerken ılık bir meltem esiyor.

Bir elime başımı yaslayıp bakışlarımı o civarda gezdiriyorum ve ardından küçük hatuna bakıyorum.

Yanakları kızarmış bir halde mutlu, utangaç ve hoş görünüyor.

"Dikkat etmemiştim ama şimdi fark ettim. Güzel olmuşsun." dediğimde yerinde irkilip memnuniyetle başını eğiyor.

"T...teşekkür ederim çok naziksiniz. A...açıkçası aynısını zatınız için düşünüyorum."

Aynı anda hem cesur hem de utangaç. Değişik bir hatun.

"Şey...inşallah istediğiniz gibi güzel ve eğlenceli bir gün geçirmişsinizdir Süleyman Han'ım." derken boştaki elimi tutup seviyor öylesine.

"Sağolasın, gayet eğlendim. Bugünü güzel hatırlayacağımdan eminim. İyi bir anı oldu."

"Bu alemin İstanbul'unda hayırlısıyla son gününüz." diyor.

"Kesinlikle."

Bir süre sessizlik oluyor aramızda ve sakince birbirimizi süzüyoruz. Hatun heyecanından bana pek bakamıyor ama elimi sevmeyi hiç bırakmıyor.

Küçük temaslar onun sevgi dili sanırım.

Hediyemi şimdi versem mi acaba?

Elimi çekip kuşağımdan bir kutuyu çıkartıyorum ve masaya koyuyorum. Hatun birden irkilip çantasına davranıyor ve o da masaya bir kutu bırakıyor.

"Hatun."

"Emrediniz?"

"Nedir o?"

"Ş...şey...ben...ehm..." Kıvranıyor hafifçe.

"Ben...karınca kararınca Süleyman'a hediye...vermek istedim. Kabul buyurursanız sevinirim."

"Hay Allah...gerçek misin sen..." derken başını okşuyorum.

...şey...bunu cidden sevdim.

"O kutu da benim sana hediyem."

"K...Kanuni Sultan Süleyman'ım, bana varlığınız en büyük armağandır zahmet buyurmuşsunuz, ama düşünceniz için müteşekkirim."

Aynı anda kutuları açıyoruz.

Yuvarlak, altın sarısı renginde ay-yıldız süslerle süslü kapaklı bir şey. Açtığımda ayna görüyorum. Bir cep aynası?

"Efendim...şey..." Hatun derin bir nefes alıyor.

"Eğer bir şey söylemem icap ediyorsa...bu yeryüzünde zatınızdan daha kıymetli bir şey bulamadığım için... Belki kendi iyi yönlerinizi görmede yardımcı olur diye... bir ayna yaptım.

Zatınız herkese hikmeti ve iyi niyeti ile ışık saçan bir kandilsiniz ve...bazen kandiller kendi diplerine ışık veremezler. Olabilir, tabiidir. Bu aynanın da...o ışığın dibine yansımasını sağlamasını ümid ederim.

Osmanlı'dan Gelen 'Muhteşem' MisafirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin