4.Bölüm

1K 172 38
                                    

Akşama doğru yağmur bastırdığında saatlerdir yürümekten artık bitap düşen Jimin o an açık gördüğü bir dükkana girdi. Dükkan sahibi yaşlı bir kadındı. Jimin'i sırılsıklam ve perişan bir halde görünce onu hemen dükkanın arka tarafındaki odaya götürdü ve ona kendisine ait olan yün bir battaniye verdi.

Yaşlı kadın odadaki küçük sobanın üzerinde ısınması için ona çay yaparken Jimin etrafı incelemeye başladı, merak ettiğinden değildi düşünmek istemiyordu.

Duvarlarda kurutulmuş soluk renkli çiçekler vardı, buket buket ayrılıp özenle hazırlandıkları belliydi, odadan dükkanın içine doğru baktığında ise duvardakilerin aksine renk renk ve capcanlı çiçeklerin olduğunu gördü, hepsi öyle güzeldi ki çok iyi bakıldıkları görebildiği daracık alandan bile belli oluyordu.

Kadının satış tezgahında büyük seramik bir vazo birkaç fırça ve boyalar vardı. Belli ki çiçekleri koyduğu ve sattığı her bir vazoyu kendi elleriyle işliyordu.

"Dükkanımı beğendin mi?"diye sordu kadın gülümseyerek.

Jimin kadının sesiyle irkildi, ve ona bakıp başını eğdi "Özür dilerim, anlayamadım tekrar söyleyebilir misiniz?"

"Dükkanımı beğendin mi diye sordum oğlum." dedi kadın anlayışla.

Jimin kafa salladı, "Evet, çok güzel. Çok tatlı bir yer."

Biraz durduktan sonra kadın kendi omuzlarından şalı alıp Jimin'in ıslak saçlarını kurutmaya başladı.

"Biz omegalar hassas varlıklarız oğlum, böyle ıslak ıslak oturmamalısın. Hastalanırsın sonra."

Kurdu içinde acı acı inlerken Jimin gülümsedi. "Teşekkür ederim." Kadının elinden şalı almak için ellerini uzattı "Ben yaparım siz yorulmayın lütfen."

"Dur bakayım,"dedi kadın Jimin'in elini itti hafifçe "yüreği bu kadar yorgun olan birinin kolunu kaldırmaya takati olmaz. Ben yaparım senin için."

Jimin bir şey söylemeden ellerini kucağına bıraktı.

Bir süre Jimin'in iç çekişleri dışında hiçbir şey duyulmadı odada. Kadın yaptığı çayı bardaklara doldurup birinin Jimin'in önüne bıraktı.

"Güzel yüzünü solduran şey nedir? Söyle bakalım Büyükanne'ye"

Jimin başını kaldırıp dolu gözleriyle baktı kadına, konuşmak için ağzını açtı ama bir şey söylemeden geri kapatıp iç çekti.

Kadın Jimin'in sırtını sıvazladı, küçük soba genç çocuğun biraz olsun ısınmasını sağlamıştı.

"Yemek yedin mi oğlum?"

"Öğlen yemiştim."

"Acıkmış olmalısın, şanslısın ki evden bol miktarda yemek getirmiştim, ikimize de yeter."

"Acıkmadım, Büyükanne. Teşekkürler yine de."

"Acıkmadıysan da benimle biraz yemelisin. Bu yaşlı kadını üzmek istemezsin değil mi?"

Jimin kadının gözlerine baktığında ne kadar içten olduğunu fark edince onu başıyla onayladı, "Peki sizinle biraz yerim."

Kadın hemencecik küçük bir sofra kurdu Jimin'in önündeki masaya. Son olarak çubuk ve kaşıkları da bıraktığında tekrar eski yerine oturup çubukları eline aldı.

"Hadi ye."

Jimin kadının sözünü dinleyip yemeye başladı ama birkaç lokmadan sonra yediklerinin hepsi boğazına diziliyormuş gibi hissetti. Saatlerdir tuttuğu gözyaşları artık yanaklarını ıslatmaya başladığında çubuklarını bırakıp elleriyle yüzünü sakladı Jimin.

Play with Fire|JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin