Kraliçe biraz dinlenmek üzere çıktığı kısa seyahatinden dönüyordu. Oğullarını ve ne kadar kabul etmek istemese de eşini özlediğinden dolayı seyahatini olması gerekenden daha kısa tutmuştu.
Şimdi saraya dönerken ormanın içinden geçen yolun ve burnuna dolan taze kokuların tadını çıkarıyordu.
Hiçbir koku ailesinin verdiği huzuru veremiyordu ona.
Kendi kendine gülümseyerek gözlerini kapattı. Namjoon için yaptırdığı kını ve Jimin için yaptırdığı yüzüğü onlara vereceği an yaklaştıkça içi kıpır kıpır oluyordu. Bir an önce eve varmalıydı.
Ormandan gelen yaprak hışırtılarının sesiyle beraber bir uykuya çekilirken aniden arabanın sarsıldığını işitti kraliçe. Korku tüm bedenini sararken oturduğu yerde doğruldu.
Dışarıdan çarpışma sesleri geliyordu, dışarı bakmak için camın önündeki perdeyi açacakken yanındaki omega ona engel oldu.
"Majesteleri, açmayın."
Kraliçe onu kafasıyla onaylayıp gözlerini sımsıkı yumdu tekrar.
Dışarıdan birinin "majestelerini koruyun!" diye bağırdığını duyduğunda kulaklarını da kapatmak istedi. O sesteki çaresizliği duymamış olmak istedi.
Bedenini saran korku, düşünmesine engel oluyordu. Yanındaki omegaya baktı, küçücük ellerinde tuttuğu hançeri sımsıkı kavramıştı ve kraliçeyi arkasına saklamaya çalışıyor, kapıya doğru bakıyordu.
Araba sarsıldığında kraliçe omegaya tutundu.
'Çocuklarıma son bir defa sarılmadan ölmek istemiyorum.' diye geçirdi içinden.
Araba tekrar sarsıldı ve bu defa kapı gürültüyle açıldı.
Önce koyafetini sımsıkı tuttuğu omega acı bir çığlıkla ellerinden kayıp gitti ardından karşısındaki bu acımasız alfanın pis elini saçlarında hissetti kraliçe.
"Majesteleri gerçekten de söylendiği kadar güzelmiş."dedi pis bir gülüşle. Hemen sonra kraliçenin uzun saçlarını çekerek onu arabadan çıkardı ve arkadaşlarına göstermek üzere birkaç adım sürükledi.
"Dokunma bana!"diyerek çırpındı kraliçe, ellerinden kurtulmaya çalıştıkça canı acıyor ama ne bir adım ileri gidebiliyor ne de onu tutan elden kurtulabiliyordu.
Bir başka alfa gelip kraliçenin güzel yüzünde elindeki bıçağı gezdirdi ve bunu yaparken güldü.
"Majesteleri, çok kabasınız. Burada size iltifat ediyoruz." bıçağı boynuna indirip hafifçe bastırdı "biraz daha kibar olmalısınız, ülkenin kraliçesine yakışan bir hareket değil bu."
"Kral sizi öldürür!"dedi sabit tutmaya çalıştığı sesiyle "elinize hiçbir şey geçmez bırakın beni!"
"İnanın bana kraliçem, kral elimizden her şeyimizi alıp bizi ülkenin bu ucuna sürgün ettiğinden beri zaten elimize pek bir şey geçmiyor." Arkadaşlarına bakıp sırıtarak tekrar kraliçeye döndü "oysa şimdi, sizin sayenizde mükemmel bir intikam fırsatımız varken ve sizi bıraksak da bırakmasak da zaten öldürülecekken ben öncesinde kralın canından bir parça koparmayı tercih ederim."
"Yemin ederim hiçbir şey söylemem, yerinizi söylemem, bırakın beni!" dedi kraliçe yalvarır gibi. Şimdi ölmek istemiyordu.
Bu sefer hepsi birden gülmüştü, kraliçe korkudan karnının kasıldığını hissedebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Play with Fire|Jikook
FanfictionDans etmenin yasaklandığı bir ülkede yıkık dökük bir harabeyi mesken tutup her fırsatında orada kraliyet ailesinden gizli dans eden Prens Jimin, burada bir başkasıyla karşılaşmayı beklemiyordu. İsimden ve yazdığım açıklamadan yola çıkarak kurgu üze...