Kral sarayın geniş balkonlarından birinde çay içmek için oturuyordu. Henüz bir yudum bile almadığı çayı çoktan soğumuştu. Bahçeyi, gölün yanındaki yaşlı meşe ağacını izleyen gözleri bir şey arar gibiydi.
Büyük bir boşluğu doldurmaya çalışır gibi bakıyordu.
Öyle dalgındı ki Namjoon'un geldiğini hatta karşısına oturduğunu bile fark etmemişti.
Namjoon babasını sessizce izledi bir süre, onun sık sık özellikle de göle bakan bu balkona geldiğine ve hiçbir şey yapmadan sadece bahçeyi seyrettiğini hatta sebebini de biliyordu.
Her zaman üzüntüsünü içinde yaşayan, halkının hem korktuğu hem de çok büyük bir saygı ve sevgi beslediği bu kral hâlâ gençliğinde tanıştığı, aşık olduğu eşini arıyordu; acımasızca işkence edilen, yeryüzünde en çok sevdiği şeyi yaparken katledilen, en sevdiği beyaz elbisesine kanı karışan eşini.
Namjoon çok iyi hatırlıyordu arabacının annesinin naaşıyla saraya geldiği günü, sadece bakışıyla bile herkesi titreten Kral'ın dizlerinin üstünde yere yığılışını. Omegasının ölü bedenine sarılıp feryat edişini dün gibi gözlerinin önündeydi.
O gün yasaklamıştı Kral halkının ve ailesinin dans etmesini, Kraliçe'si artık dans edemeyecekse kimse etmemeliydi. Bu yasak Kral'ın senelerdir tutmayı bırakmadığı ve kimse için de bırakamayacağı yasıydı.
Namjoon buruk bir gülümsemeyle hafifçe öksürdü.
"Baba, yine dalmışsın." dedi Kral ona baktığında.
Kral hafifçe gülümseyerek iç çekti ve fincanına uzanıp buz gibi çayından bir yudum aldı.
"Bahçeyi seyretmeyi seviyorum biliyorsun, biraz olsun huzurlu hissettiriyor."
"Biliyorum baba," dedi Namjoon da gelen hizmetkârın kendisi için doldurduğu fincanı alırken.
"Komutan Jeon'un isteği hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu Kral.
Namjoon gülümsedi "Bunu sorduğuna göre karar vermişsin." çayından içip fincanı bıraktı "Jeongguk'un yaptığı fazla cesur ve aptalca bir hareketti, onu cezalandırmak isteseydin seni durdurmazdım çünkü bu konudaki hassasiyetini biliyorum baba,"
"Cezalandırmak hâlâ çok cazip geliyor."diye mırıldandı Kral.
Namjoon güldü ve devam etti "ona sunduğun istek hakkını bile senin ailen için, Jimin için kullanması seni durduruyor değil mi?"
Kral derin bir nefes alarak kafa salladı.
"Jimin nasıl?"
"Biraz durgun ama yorgunluğundan olduğunu düşünüyorum bunun dışında çok daha iyi. Seokjin onun yalnız kalmasına izin vermiyor, onunla ilgileniyor. Yediğinden ve ilaçlarını aldığından emin oluyor ama bence artık bana sormayı kesmeli ve onu kendin görmelisin."
"Neden arkanızdan gelmiş?" diye sordu Kral bu sefer.
"Baba," Namjoon güldü "Neden cevabını bildiğin sorular soruyorsun ki?"
"Emin olmak istedim işte ayrıca gülme babanım ben senin." Oğluna biraz ters ters baktı "Jeongguk nasıl peki? İlgilendiğimden değil ama gerçekten kötü durumdaydı."
"Çok daha iyi," dedi Namjoon, "ama sen onu cezalandırmadığın ve herhangi bir şey söylemediğin için diken üstünde." güldü "Ne zaman yanına muhafız göndersem tuhaf tuhaf bakıyor, eğleniyorum açıkçası."
Omuz silkti Kral "Biraz daha diken üstünde dursun o zaman." Namjoon'a baktı tekrar, biraz inceledi oğlunu "Ne zaman torunum olacak benim?" diye sordu oğluna "ölmeden büyük oğlumun baba olduğunu görmeliyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Play with Fire|Jikook
Fiksi PenggemarDans etmenin yasaklandığı bir ülkede yıkık dökük bir harabeyi mesken tutup her fırsatında orada kraliyet ailesinden gizli dans eden Prens Jimin, burada bir başkasıyla karşılaşmayı beklemiyordu. İsimden ve yazdığım açıklamadan yola çıkarak kurgu üze...