17. Bölüm

977 126 50
                                    

Bir hafta çok çabuk geçmişti, yıllardır süren dans yasağının kraliyetin küçük Prens'inin düğünüyle beraber kalkacağı haberi tüm ülkede yayılmış ve Kral'ın yasının bittiği ülke geneli duyulmuştu.

Düğün için kraliyetin her bir köşesinde çeşitli kutlamalar ve gösteriler daha bir gün öncesinden başlamış komşu krallıklarda da duyulmuştu.

Tüm bu neşeli havaya rağmen sarayda tam bir kaos hakimdi, henüz sabahın erken saatleriydi ancak Prens Jimin Seokjin hyungundan ve etrafını saran diğer omegalardan kaçmak için fırsat kolluyordu, daha gözünü açar açmaz gün içerisinde düğün yemeğine kadar yemek yeme fırsatı olamayacağı için kahvaltı yapmaya zorlanmıştı ve Jimin kesinlikle aç uyanan tiplerden değildi.

Sonrasında da zorla banyoya sokulmuş ve iki omega eşliğinde yıkanmak zorunda kalmıştı, tek başına yıkanmasına neden izin vermediklerini anlayamıyordu Jimin.

Şimdi yatağına tünemiş kendisi için odaya sürekli bir şeyler getiren omegalara boş gözlerle bakıyordu, uykusu vardı zaten bütün gece heyecandan uyuyamamıştı.

"Jimin! Dikkatini buraya ver!"diyerek kızdı Seokjin ona bir eli şiş duran karnındaydı.

"Hyung, daha çok erken değil mi?"

"Tören öğlen yapılacak Jimin." diye bir hatırlatmada bulundu Seokjin.

"Bari Jeongguk'u görseydim."diye mırıldandı artık ailecek yaptıkları kahvaltılara Jeongguk da katıldığı için uyandığında karşılaştığı ilk yüzlerden biri oluyordu Jeongguk ve bu sabah onu göremediğinden omegası oldukça huzursuzdu.

"Jeongguk Kral ve Namjoon'la beraber konukları karşılıyor Jimin, göremezsin." Seokjin sırıtarak dürttü onu "Bütün hafta baş başa olacaksınız zaten doya doya bakarsın sevgiline kalk şimdi."

Jimin Seokjin'in dediğiyle gülümseyerek kalktı ve kendisi için dikilen hanboklarda gezdirdi bakışlarını karşısında beş tane hanbok vardı, biri kırmızı ve siyah renklerinden oluşuyordu yakalarında yakut işlemeleri vardı bunun çok ağır göründüğünü düşündüğünden es geçti, yeşil ve beyaz renkli olana da şöyle bir baktı ama kumaşı biraz sert geldiğinden onu da geçti. Mavi ipekten yapılma hanboku uzun uzun inceledi, kumaşı kendinden işlemeliydi, ipekten yapılmaydı ve yumuşacıktı, boynunun sol tarafından başlayıp belinin sağ tarafına doğru inen gümüş renkli parlak taşlarla çiçek işlemeleri vardı, kemeri de bu taşlarla işlenmişti,diğer hanboklara bakınca daha hafif ve daha ince bir görüntü sunuyordu. Çok yoğun ve hoş bir rengi vardı, Jimin'in yüzünde beliren gülümsemeden Seokjin onu seçtiğini anlamıştı. Mavi hanboku tutan omegayı yanına çağırdı ve diğerlerini hanbokları götürmeleri için gönderdi.

"Tamam şimdi de aksesuarlarını seç," dedi Seokjin sıraya dizilen omegalar ellerindeki küçük sandıkları açarken.

Jimin şöyle bir göz gezdirirken gözüne takılan bilekliği eline alıp inceledi, bileğinin biraz aşağısından başlıyordu ve ince kıvrımlarla oluşturulmuştu, kıvrımların ortasında inciler vardı, bilekliğin son kıvrımında elin üstünden parmaklara uzanan bir zincir ve zincirin diğer ucunda da yine kıvrımlar ve incilerden oluşan bir yüzük vardı. Bilekliğin bir de ayak bileğine takılmak için olanını görünce elindekini de sandığa koyup  "Bunları istiyorum." dedi.

"Çok güzelmiş,"diye mırıldandı Seokjin, Jimin gülümseyerek bakmaya devam etti ama gözüne çarpan başka bir şey olmadığından "diğerlerini götürebilirsiniz." dedi onu bekleyen omegalara.

Derin bir nefes alarak balkona doğru gitti, bahçenin her yeri süslenmiş orta yerde duran şarlak bile her yeri saran çiçeklerden payını almıştı. Törenin yapılacağı yer pembe beyaz çiçeklerle süslenmişti, gelen konuklardan bazıları etrafı incelemek üzere bahçedeydi. Belki Jeongguk'u görürüm umuduyla çıktığı balkondan başını öne eğerek geri döndü Jimin. Yine görememişti.

Play with Fire|JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin