"Anne, anne bak" dedi küçük Jimin gülümseyerek, henüz yedi yaşındaydı. "Senin için beyaz zambak kopardım, sen çok seviyorsun diye."
Annesi gülümseyerek diz çöküp oğluna sarıldı, "Benim güzel bebeğim, çok güzel çok teşekkür ederim." sarı saçlarını eliyle geriye doğru tarayıp oğlunun tombul yanaklarını okşadı. Bu sırada Taehyung ve Jeongguk kafa kafaya vermiş onları sakladığını düşündükleri bir ağacın arkasından kraliçe ve oğlunu izliyorlardı.
"Jimin o çiçekten daha güzel." dedi Jeongguk iç çekerek. "Üstelik çok güzel kokuyor."
"Jeongguk, bir prense adıyla hitap etmemelisin."diye uyardı Taehyung onu
"Ama Jimin ona adıyla seslenmemi istedi."
"Onun yanındayken tamam ama o yokken söyleme o zaman, başkası duyarsa bizi cezalandırırlar."
"Tamaaam." dedi Jeongguk bıkkınca, bu konuşma aralarında sık sık geçiyordu zaten, bu sırada göz ucuyla onlara bakan kraliçe eliyle yanına gitmelerini işaret etti. Yere oturmuş Jimini de kucağına oturtmuştu.
"Neden çağırdı ki şimdi? İzlediğimiz için kızdı mı?" dedi Taehyung Jeongguk kraliçenin kimi çağırdığını anlamak için etrafına bakınırken.
"Bizi mi çağırıyor?" diye sordu saf saf.
"Etrafta başka kimse yok ki Jeonggukie, hayaletleri çağıracak hâli yok ya."
"Yürü de gidelim o zaman, neden oyalanıyorsun?" dedi Jeongguk da ve arkadaşını dürtüp kraliçeye doğru yürümeye başladı.
Yanına geldiklerinde kraliçeyi selamladılar.
"Çocuklar," dedi kraliçe gülümseyerek "Neden orada dikiliyordunuz?"
"Jeonggukie, Jimin'i görmek istedi majesteleri." deyiverdi Taehyung bir anda. Jeongguk kulaklarına kadar kızarırken Taehyung'a dirsek atmıştı bu Jimin'in hoşuna gitmiş ve utangaç bir kıkırdama sunmasına sebep olmuştu. Kraliçe de güldü.
"Jimin'e çok değer veriyor olmalısın Jeongguk, öyle mi?"
"Prensimiz bizim için çok değerli majesteleri,"diyerek toparlamaya çalıştı Jeongguk "Çiçeklerin arasında dolaşırken parmaklarına diken batmasından endişelendim sadece."
"O halde siz onun yanındayken endişelenmeme gerek kalmadı." dedi gülümseyerek. "Ben ilerideki gölgelikte olacağım, siz de güzel güzel oynayın ve prensimize dikkat edin olur mu?"
Jeongguk'un yüzü aydınlandı kraliçenin söyledikleriyle, çok sevgili Jimin ile vakit geçirebilecek ve güzel kokusunu yakından soluyabilecekti. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle onayladı kraliçeyi ve yanlarına Jimin'i de alıp sarayın kocaman bahçesini ayaklarının altına aldılar.
Saatlerce koşup oynadıktan sonra bahçenin arka tarafındaki göletin yanındaki büyük ağacın altına uzanıp soluklandılar. Hâlâ kıkır kıkır gülüyorlardı.
Bu sırada yanlarından geçen bir tavşan Jimin'in bütün dikkatini üstüne çekmiş ve küçüğün bir anda ayaklanıp peşine takılmasına sebep olmuştu. Jimin tavşanın arkasından seke seke koşarken daha Jeongguk ona yetişemeden bir taşa takılıp düştü. Dizleri acımıştı ve avuçlarına taşlar batmıştı. Acısından gözleri doldu ama eğer ağlarsa babası Taehyung ve Jeongguk'a kızar diye korktuğundan sesini çıkarmadan oturdu.
Jeongguk ve Taehyung yanına geldiğinde dolu dolu gözleriyle onlara baktı. Jeongguk hemen karşısına oturup avuçlarını avuçlarının arasına alarak toprak ve taş parçalarından arındırdı narin ellerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Play with Fire|Jikook
FanficDans etmenin yasaklandığı bir ülkede yıkık dökük bir harabeyi mesken tutup her fırsatında orada kraliyet ailesinden gizli dans eden Prens Jimin, burada bir başkasıyla karşılaşmayı beklemiyordu. İsimden ve yazdığım açıklamadan yola çıkarak kurgu üze...