8. Bölüm

1.1K 145 36
                                    

Büyük bir meşe ağacının altında dans ediyordu kraliçe. Yanında güzeller güzeli oğlu Jimin vardı çoğunlukla olduğu gibi.

Annesini hayranlıkla izliyor, yanlarında keman çalan betanın ortaya koyduğu müzikle mest oluyordu.

Huzurlu bir akşamüstüydü, hafif bir esinti ağaçları sallandırırken kraliçenin saçları eşlik ediyordu bu esintiye.

Kral bahçenin onlardan uzak bir köşesine oturmuş keyif yapıyordu. Ne kraliçenin dansına ilgisi vardı ne müziğe, bir baloda dans ederken görüp hayran kaldığı bu kadını fikrini sormadan kendine eş ilan etmiş ve onu bu aydınlık görünen saraya getirmişti. Başlarda kraliçeye saksıda yetiştirdiği kıymetli bir çiçek gibi bakmış onunla ilgilenmiş olsa da zamanla ilgisini kaybetmişti.

Sözde göğsünü dağlayan aşkı saman alevinden ibaretti çünkü.

Oysa kraliçe gerçekten bir çiçek olsaydı anemon çiçeği* olurdu.

Kraliçe Jimin'in onu izlerken kıpır kıpır olduğunu görünce gülümseyerek ellerinden tutup onu da dahil etti dansına, çok iyi biliyordu ki Jimin annesinin oğluydu.

***

Harabeye gelmişti Jimin, kısa bir süre sonra Jeongguk'un da geleceğini bildiğinden içi rahattı. Bu yüzden neşeyle dans etmeye başladı.

Dans ederken ayaklarında ağırlıklar varmış gibi hissederdi Jimin hep, sanki uzaklaşmasın diye bileklerine babası tarafından takılmış prangalar var gibiydi ama bu sefer farklıydı.

Jeongguk'un varlığı babasının ağırlıklarını yok etmişti.

Jimin dans ederken öyle hafifti ki biraz zorlasa gökyüzüne karışacak gibiydi.

Jeongguk geldiğinde belinden kavrayarak kendine çekip sımsıkı sarıldı ona. Dansını bölmeyi hiç istemezdi ama öyle özlemişti ki, öyle hasret kalmıştı ki kokusuna. Yüzünü boynuna yaslayıp derin derin soludu kokusunu. Jimin gülümseyerek ellerini belini saran kolların üzerine yerleştirip arkasındaki güçlü bedene yaslandı.

Jeongguk'un göğsü yeryüzündeki en güvenli mekandı onun için.

"Jimin'im,"diye mırıldandı Jeongguk. İçi gidiyordu, canı yana yana seviyordu Jimin'i.

Jimin usulca Jeongguk'a doğru dönüp alfanın kapattığı gözlerine birer öpücük kondurdu. Yüzünü küçük ellerinin arasına alıp burnunu burnuna  değdirdi. Bu çocuksu temasla ayaklarına kadar titredi Jeongguk. Gözlerini aralayıp Jimin'in gülümsediğinden minicik kalan gözlerine baktı.

Bir şey söylemesine gerek yoktu zira büyük bir gümbürtüyle atan kalbi her şeyi anlatıyordu Jimin'e.

"Jeongguk, benim asil komutanım. Benimle dans etmeni istiyorum, dans ederken birbirimize karışalım istiyorum, güçlü kollarının arasında sana süzülmek istiyorum." 

" istekleriniz benim için bir emirdir majesteleri."dedi Jeongguk gülümseyerek "Ama bana öğretmeniz gerekiyor."

Jimin onun bu tavrına güldükten sonra  "zevkle," dedi gözleri ışıldıyordu ona bakarken.

Jeongguk'un bir elini beline yerleştirip diğer  elinin avcuna kendi elini yerleştirdi. Gövdesini Jeongguk'un gövdesine yasladı.

Play with Fire|JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin