six / the celebration dinner

186 31 2
                                    

six / the celebration dinner




Taehyung aynadaki yansımasından kravatını düzeltirken gözlerini yansımasına değdirmemeye çalışıyor, resmen kendine bakmaktan kaçınıyordu.

Setteki kısa sahnenin çekiminden hemen sonra Namjoon yanlarına gelmiş ve kısa bir alkış vermişti.

"Harika oynadınız, bilmesem senelerdir tanıştığınızı falan düşünürdüm." demişti. Jungkook gülümseyerek Taehyung'a bakarken Taehyung da ona bakmış ve hafifçe gülümsemişti.

Ve o saniye kalbinde hiç de hissetmemesi gereken bir kıpırtı hissetmişti. Taehyung hem kendine hem de josh'a ihanet etmiş hissetmişti. Ancak o kıpırtı o kadar tatlı ve tanıdıkti ki, Taehyung o nostaljik rahatlamaya sıkıca tutunup bir daha bırakmamak istemişti.

"Akşamki yemeğe vaktinde gelmeyi unutmayın, son dakikacıları sevmem." Namjoon ikisini de omzundan tuttuktan sonra patpatlamış ve yanlarından ayrılmıştı.

"İyi oynadın," demişti Jungkook, kısık bir sesle. Saçları gerçekten çok kabarıktı ve nasıl bir makyajla bu kadar genç gözükebildiğini sorgulatıyordu.

"Teşekkür ederim, sen de öyle." Gözlerini ondan çekip etrafta gezdirirken Jungkook hissettiği rahatsızlıkla ellerini cebine sokmuştu. "Gören de senelerdir tanışıyoruz sanar," Kendi kendine histerik bir şekilde gülerken Jungkook kısaca tebessüm etmişti.

"Namjoon'a yalan söylediğin için kendini kötü hissetmiyor musun? O senin yakın arkadaşın, güya."

"Güya falan değil, gerçekten de yakın arkadaşım. Ancak sen gizli kalmasını istedin-"

"Ne yani benim fikirlerim Namjoon'dan daha mı önemli?" Taehyung'un dalga geçerek söylediği şeye karşı Jungkook ona sadece bakıp bir şey demediğinde Taehyung bunun ciddi bir evet olduğunu kolayca anlamıştı.

"Uhm," dedi kısaca ne yapacağını bilemeden. "Ben... ben gitsem iyi olacak, akşam görüşürüz sanırım." Taehyung geri geri yürüyüp yanından uzaklaşırken Jungkook o sürekli böyle kaçarsa nasıl Taehyung ile iletişim kuracağını düşünüyordu.

Ve Taehyung setten sonra yaşanan küçük ama anlamı büyük o anı düşünürken bile kalbinin hızlandığı gerçeğini görmezden gelmişti. Jungkook ve o iki yıl önce bitmişti, Taehyung bitirmişti. İlişkileri sorunluydu ve ikisinin de istekleri farklıydı. Taehyung zamanında mantıklı davranıp Jungkook'tan uzaklaşmışken onu yeniden görmesiyle benzer şeyleri hissetmeye katlanamıyordu, çünkü verdiği mantıklı karara karşın olgunlaşması gerekirken saçmaladığını, inşa ettiği her şeyi bir çırpıda yıkabileceğini biliyordu.

Derin bir nefes verip aynada kendiyle göz göze geldiğinde buruk da olsa kendine gülümsemiş ve kafasını sallamıştı. "Sen zor olanı iki yıl önce yaptın, sadece yoluna bak." Kendine fısıldadıktan sonra ceketini giymiş ve evden çıkmıştı.

"Hey, Taehyung!" Arabaya bineceği sırada duyduğu sesle kafasını çevirmiş ve ona doğru yürüyen Josh'u görmüştü. Gerçekten yakışıklı bir adamdı; Kumral saçları ve tıpkı kendi gibi mavi, ancak hafif çekik güzel gözleri vardı. Yanakları belli belirsiz çillerle süslüydü ve dolgun dudaklara sahipti.

"Hey... Josh, seni beklemiyordum." Taehyung gülümseyerek arabanın kapısını gerisingeri kapatırken Josh da ona doğru yürütmüştü. Boğazlı kazak ve dar pantolon giymiş, üstünde de bir blazer ceket vardı.

"Ben de seni dışarıda görmeyi beklemiyordum, bir yere mi gidiyorsun?" Merakını gizlemeye çalışan bir sesle konuştuğunda Taehyung fark etse de bozuntuya vermemişti.

𝓟𝓸𝓻𝓬𝓮𝓵𝓪𝓲𝓷 𝓜𝓸𝓷𝓸𝓵𝓸𝓰𝓾𝓮𝓼 ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin