sixteen / tongue

155 15 1
                                    


sixteen / tongue





"Seninle karavanda görüşürüz, daha bigudilerinle dalga geçeceğim!" Taehyung dil çıkararak Jungkook'a doğru döndüğünde Jungkook da sırıtmış ve kafasını sallamıştı.

Geçen gün onun evinde yaptıkları konuşmadan sonra Taehyung ona açıkça daha rahat davranmaya başlamıştı. Onu ilk gördüğü zamanki hallerini düşününce bu Jungkook için hayal gibiydi, değerlendirecekti.

Taehyung ise Jungkook'u arkasında bıraktıktan sonra bile yüzünden düşmeyen gülümsemesini fark edip gülümsemiști. Geçmişi yüzünden tabii ki içinden hala atamadığı büyük kırgınlıklara sahipti, ancak Jungkook'u ve içinde bulunduğu durumu da gördükten sonra, biraz da toleransta bulunarak, onunla olan mesafesini azaltmıștı. Kolayca ona açılmayacaktı; yeniden buna girmek, her ne kadar Taehyung için artık inkar edemeyeceği bir istek de olsa -Jungkook'u özlemişti işte, nesini inkar edecekti?- Bir ilişki gerçeği, durumu farklı bir noktaya taşıyacaktı. Bunu biliyordu ve bir süre uzak kalmayı seçecekti.

"Bunun için alelacele beni terk ettin, değil mi?" Josh Taehyung yanından geçerken aniden ona döndüğünde Taehyung derin bir nefes vermişti. Son konuşmaları gerçek bir konuşmayla başlasa bile kavgayla sona ermişti ve Josh'un fikirleri ya da amaçları hakkında öğrenmeyi pek de istemeyeceği şeyler öğrenmişti.

"Seninle bunu konuşmayacağım, setin ortasında kavga etmek istemiyorum." Taehyung kısaca konuşup yanından geçeceği sırada Josh kolunu tutmuștu.

"Kavga etmek zorunda değiliz, sana normal bir soru sordum. Jungkook'la aranda bir şey mi var?"

"Bu seni ne kadar ilgilendirir?" dedi Taehyung kaçamak şekilde.

"Taehyung, ilgilendirdiğini biliyorsun. Biz sevgiliyken de onunla samimiydin, beni aldattın mı?" Josh bu sefer gerçekten biraz kırgın bakıyordu. Taehyung, iş için kullanılan birisi olduğunu bilse de genelde biraz lanet ettiği yufka yüreği yüzünden duraksamıș ve bir nefes vermişti.

"Hayır seni aldatmadım, ben öyle birisi değilim. Jungkook ile aramızda gerçekten bir şey yok, ancak sana karşı bir şey de hissetmiyorum. Bu yüzden uzatmadan bitirmek istedim, ancak sen bana karşı benim sana olduğum kadar dürüst ve saf değilmişsin. Ve hala durmuş sana bu açıklamayı yapıyorum, tanrım!" Kendi kendine kızarken Josh dolu gözlerle ona baktı.

"Özür dilerim, Taehyung. Beni affedemez misin, denesek? senden gerçekten hoşlanıyorum."

"Affetmek hoşuma bile gitmiyor, sadece pislik olmamaya çalışıyorum, Josh. Sen de sayemde kaptığın işini yap ve para kazan, gidip tatil falan yaparsın. Ve deneme konusunu bir kere daha açma, mümkün olduğu müddetçe de benimle iletişim kurma, bu kadar. İyi günler." Kolunu ondan kurtarıp başka bir şey demesine fırsat vermeden koşar adımlarla giyinmeye gittiğinde uzaktan onları izleyen Jungkook'u fark etmemişti.

¬¬¬

Taehyung saçlarının düzeltilmesini beklerken -sonunda saç modeli biraz daha şekle girmeye başlamıştı- gözleriyle etrafı tarıyor, ara sıra da elinde tuttuğu senaryoya göz atıyordu.

"Hey, geldim!" Jungkook ona gülümseyerek yaklaştığında Taehyung senaryoyu işaret etmişti.

"Öyle gülme, birazdan kavga edeceğiz."

"Evet, buna hazır değilim ya da çok da istekli değilim, ama ne yaparsın?" Jungkook hafifçe güldüğünde Taehyung da gülümsemişti.

"Sabah sen gelmemişken ben de çektiğim sahneler konusunda fazla hazırlıksızdım," dedi derin bir nefes vererek. "Kızları öpmek çok tuhaf."

𝓟𝓸𝓻𝓬𝓮𝓵𝓪𝓲𝓷 𝓜𝓸𝓷𝓸𝓵𝓸𝓰𝓾𝓮𝓼 ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin