iki haftayı geride bıraktığı okul yılında şu anlık her şey yolundaydı. henüz çok zorlanmıyordu. en azından düşündüğü kadar zorlanmıyordu. dans dersleri hala çok zorlamamıştı hyunjin'i. resim hocaları ise tam tersine bir sürü ödev veriyordu. hyunjin çizmeyi bir kaçış olarak görmese iki tarafla da uğraşamayacağını biliyordu.
şimdi de bir şeyler karalıyordu. akşam dersi bitmişti. bugün akşam dersi dans bölümündeydi. ders çıkışında duşunu aldığında akşam yemeği saati gelmişti zaten, arkadaşlarıyla birlikte yemeğini yedikten sonra kendisini dışarıya atmıştı. havalar soğumaya başladığında akşamları dışarı çıkamayacaktı. bu yüzden şimdiden değerlendiriyordu şansını.
güvenlik ışıklarının aydınlattığı çardaklardan birine oturmuştu. kulaklığını takıp önüne eskiz defterini almıştı ve referans aldığı herhangi bir şey olmadan, sadece kafasındakileri baz alarak çizmeye başladı bir şeyler. kafasının dolu olması çizimine yardımcı oluyordu neyseki.
hyunjin'in kaçış yolu buydu. dans etmeyi de çok severdi ama çizmek kendini bildi bileli tutkusu olmuştu. bu bölümü okuyabilmek için verdiği savaştan dolayı da ayrı düşkündü. dans etmeyi seviyordu ama çizim yapmak asıl tutkusuydu hyunjin'in.
akşam dokuza gelirken güvenliğin artık yurda girmesi gerektiğine dair olan uyarısı ile kendine geldi. ağır ağır toparlandı, ne çizdiğini bile incelemeden defterini kapayıp ayaklandı. sonra devam edecekti zaten çizime.
yurt binasına doğru giderken bahçede yalnız olmadığı fark etti o anda. kapının önünde kendisine bakan minho'yla göz göze geldiğinde şaşırdı. onu beklediğini anladığı için yanına gitti isteksizce. gitmese peşini bırakmayacağını biliyordu çünkü.
"yalnızsın bu gece."
arkadaşlarıyla birçok akşam dışarıda takılırdı hyunjin. buna gönderme yaptığını biliyordu. başını salladı yalnızca.
"sen de." dedi sonra, konuşası gelmişti birden.
minho omuz silkti. o sırada güvenlik yine uyarmıştı ve ikisi yan yana binaya girmişlerdi bu yüzden.
"hyunjin," dördüncü kata kadar süren sessizliği bozarak konuştu minho. "yakında sınıf içi müsabakalar başlayacak."
hyunjin zaten bildiği için minho'nun neden böyle bir şey söylediğini anlamadı. kaşlarını kaldırıp suratına bakmaya devam etti.
"kafan çok dolu gözüküyor. yorgun olup olmadığını bilmiyorum ama kafan dolu gibi ve derslere eskisi kadar odaklanamıyormuşsun gibi geliyor."
"şimdi de derste beni mi izlemeye başladın?"
minho'nun sürekli saçma sapan şeylerle kendisine gelmesinden sıkılmıştı artık. geçen seneden daha farklı gidiyordu sanki her şey ve daha dönem başıydı.
"sen kendi derslerine odaklan minho. sana iyi bir rakip olamayacağımı düşünüyorsan da merak etme, geçen seneden hiçbir farkım yok. hala en iyi benim."
minho onu düşündüğü için anında pişman olup kendisine sinirlenirken hayretle güldü. ne diyeceğini bilememişti, demesine gerek kalmadan da hyunjin zaten odasına doğru gitmeye başlamıştı.
hyunjin'le geçen sene de atışırlardı. özellikle ikinci dönem başlamıştı aralarındaki bu rekabet çünkü o zaman anlamışlardı ikisinin de birbirine denk olacak kadar iyi olduklarını. ikisinin de hırslı olan karakteri yüzünden de bu rekabet başlamıştı. normal okullardaki gibi bir puanlandırma sistemi olmadığı için de kesin bir şekilde sınıf birincisi belirlenmemişti, hocalara göre ikisi de en iyisiydi. ikisine göre ise sadece birisi en iyisi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy in luv [hyunho]
Fanficseul sanat lisesi dans bölümünün iki gözdesi vardı: lee minho ve hwang hyunjin. [25 haziran 2022 - 14 ekim 2022]