hwang - lee minho
dışarı gel
konuşmamız gerekhwang
işim var
söyleyeceksen söyle
ya da sonrakonuşmamız gerek işte
uzun sürmez hyunjinhwang
işim var diyorum
arkadaşlarımlayım
uzatma minhosen herkesin içinde saçma sapan şeyler söylemeseydin
seni çağırmazdımhwang
saçma sapan sayılmazlardı aslındaikimiz de doğrunun ne olduğunu biliyoruz
herkesin içinde beni rezil etmeni es geçiyorum
ama bir şeyleri oturup konuşmamız gerektiğinin farkındasındır diye düşünüyorumhwang
seninle ne konuşabilirim tanrı aşkına
yanlış mı anladım yaptıklarını
özür mü istiyorsun
tamam özür dilerim
seninle başka konuşabilceğimiz bir şey yok minho
biz arkadaş değilizözür falan istemiyorum
ama beni herkesin içinde rezil etmene karşılık
şimdi o kıçını kaldırmanı ve aşağı gelmeni istiyorum
çok nazlandın hwanghwang
beni rahat bırakmayacaksın değil miodana gelip almam gerekse bile hayır
hwang
geliyorum
ama saçma sapan bir şey söylersen
ve uzun sürerse
beklemeden giderimsen gel
gerisini düşünme*****
dışarı çıktığında, o mesajı attığında ve şimdi de gelmesini beklerken ne düşündüğünü bilmiyordu. bugün o tartışma anında saçma sapan iddialarda bulunulmasına mı sinirlenmişti yoksa hyunjin'in durduk yere bunları düşünmesinin sebebine mi bilmiyordu. gerçi bir sebebi var mıydı ki? ayrıca mesajla da onu sorgulayabilirdi. hatta mesajla yapması daha eğlenceli oluyordu. ama çağırmıştı işte ve sonuçta yatağından kalkıp aşağı inen tek hyunjin değildi.
onu çağırmıştı ama ne diyecekti mesela? özür istemediğini söylemişti, istemiyordu da zaten. bir şeyleri mesaj ile de sorabilirdi ama onu da istemiyordu. hwang hyunjin'in karşısına geçip sormak istiyordu bir şeyleri ama ne sorması gerektiğini bilmiyordu işte. şu anda onu çağırdığı için pişman olmuştu ve duvara kafa atmak istiyordu.
yurdun kapısı açıldığında ve beklediği kişi dışarı çıktığında bakıştılar. hyunjin minho'nun yanına geçip duvara yaslandı onun gibi. kapının önündeleri ve sürekli birileri tarafından bölünebilirlerdi ama havaların soğumaya başlaması yüzünden akşamları pek çıkan olmuyordu dışarı.
"dinliyorum."
başını yan taraftaki oğlana çevirmeden, karşıdaki duvara bakarak konuştu. minho da onun gibi dönmedi uzun olana.
"sana da merhaba hyunjin."
hyunjin gözlerini devirirken "uzatma minho." dedi.
minho da onun sabırsız tavrına göz devirmek istese de yapmadı ve direkt konuya girdi onun istediği gibi. "ne değişti?"
minho'nun dönem başından beri imalarına ve saçma sorularına alıştığı için şaşırmadı bu soruya hyunjin.
"sıkmadı mı bu konu?"
minho kaşlarını kaldırıp tıchladı. tabi yüz yüze bakmadıkları için görmemişti diğeri. "yok, ilerleme katedemediğimiz için sıkmadı henüz." dedi o yüzden.
"değişen bir şey yok. bozuk plak gibi davranıyorsun kaç haftadır."
güldü minho. bunu ondan duymak komikti. "en azından farklı biri gibi davranmıyorum hyunjin."
sinirlenmeye başlarken gözlerini yumdu hyunjin. çok sorguluyordu yanındaki oğlan. onu terslemesine rağmen rahat bırakmıyordu da. artık aralarındaki mesele sidik yarışını geçmişti ve bundan hoşlanmıyordu.
"sen neden birden benimle bu kadar ilgilenir oldun lee minho?" bu sefer ona dönerek konuşmuştu. tüm vücuduyla dönmüştü, minho ise sadece kafasını döndürerek baktı uzun saçlıya. yandan bir gülüş atmayı ve omuz silkmeyi de ihmal etmemişti.
"benden daha iyi olduğunu ve bunu kantılayacağını söylüyorsun ama buna değer bir şey göremiyorum hwang. daha kendinde bile değilken beni geçebileceğini düşünüyor musun?"
onu kışkırtıyordu. sorusuna da cevap vermemişti ama hyunjin buna dikkat etmedi çünkü onun söyledikleriyle sinirlenmişti. bunları duymak için mi vaktini harcıyordu?
"benim nasıl olduğum seni ilgilendirmiyor." daha fazla orada durmayacağını belirtmek için sırtını duvardan ayırırken hala minho'ya bakmaya devam ediyordu. "seni geçmem için özel bir çaba harcamama da gerek yok. zaten senden iyiyim."
minho'nun gözlerine gerçekten sinirle bakmaya başladı bu sefer. "bir daha beni saçma sapan şeyler için çağırma. mesajların bitti şimdi de yüzüme karşı sinirimi bozmak için çabalıyorsun resmen."
minho cevap veremeden içeri girdi sonra. minho ardından başını sallarken güldü kendi kendine. uzun saçlı oğlanın kendisini bu kadar kapamasının sebebini öğrenmek istiyordu. oturup yazın ne oldu da birden değişti anlatmasını beklemiyordu ama bu halleri de hoşuna gitmiyordu. bir şeyler olana kadar onu kışkırtmaya devam edeceğini biliyordu. neden onun meselesini bu kadar umursadığını bilmese de.
hyunjin ise içeri girdiği andan beri sinir küpü gibiydi. minho'nun onunla bu şekilde uğraşması hiç hoşuna gitmemişti. sidik yarıştırır gibi zirve tartışması yapmaktan zevk alırdı ama bu farklı sorular sinirini bozuyordu.
arkadaşlarını bu yüzden bekletmesine de ayrı sinirlenmişti. film izleme hevesi de gitmişti ayrıca. odasına doğru çıkarken küfür etti birkaç kere minho'ya. peşinden kendine de etti bir tur. kendinden ödün verdiğini hissediyordu ve bunu çok yanlış kişiye karşı yapıyordu.
odasına geldiğinde kapının önünde derin bir nefes alıp kendisini toparladı. arkadaşlarını zaten bekletmişti bir de kendi yüzünden iptal edemezdi. o yüzden hiçbir şey olmamış gibi ifadesiz yüzünü takınıp odaya girdi.
"hoşgeldin paşam." dedi jeongin imayla.
üçü de yatağa kurulmuşken yanlarına oturdu. arkadaşlarının çoktan hazırladığı abur cubur tabağını da kucağına aldı ve arkadaşlarının meraklı ve sorgulayan bakışlarını görmezden gelip arkasına yaslandı.
"başlatsanıza." dedi sanki az önce gerçekten hiçbir şey olmamış gibi. kimse de şu anki keyiflerini bozmak istemediği için sonra konuşmayı düşünerek sorgulamadı onu ve jisung eğilip önlerindeki bilgisayardan filmi başlattı.
benim bu hyunjin'i çok fena ağlatasım var lan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy in luv [hyunho]
Fanficseul sanat lisesi dans bölümünün iki gözdesi vardı: lee minho ve hwang hyunjin. [25 haziran 2022 - 14 ekim 2022]