arkadaşlarını dışarıya gönderdikten sonra kendisine oyalanacak bir şeyler aradı hyunjin. önce geçen gün başladığı diziye devam etmeye çalıştı ama izleme havasında olmadığı için kısa sürede kapadı. canı kitap da okumak istemiyordu. gözü masasının üzerindeki defterlerine kaydığında baskıladığı çizme isteğine artık engel olamadı ve kendisini masada buldu. gerisi kulaklığı takmak ve eline kalemi almakla sonuçlanmıştı.
yaklaşık bir saat kadar sonra telefonuna gelen mesajla çizimini yarım bırakarak ayaklanmak zorunda kaldı. bir mesaj yüzünden bile sanki az önce suç işlemiş gibi hissediyordu. bunu görmezden gelip aynanın karşısına geçti, dağılmış saçlarını düzgünce topladı. sonra lavaboya gidip bir elini yüzünü yıkadı ve daha fazla oyalanacak bir şey bulamadığı için telefonunu da alıp odadan çıktı. gitmek istemiyordu ama gitmek zorundaydı işte.bahçeye çıktığında yurt binasının biraz ilerisinde bekleyen bedeni gördü. annesi de onu gördüğünde birbirlerine doğru ilerlediler ve sarıldılar. hyunjin bu sarılma karşısında herhangi bir şefkat hissetmemişti, öncekiler gibiydi.
"merhaba anne."
geri çekildiklerinde annesi göz ucuyla süzdü oğlunu. kendisine dikkat edip etmediğine bakıyordu. sağlıklı olmasından çok vücudunun şekliyle ilgilenen bir bakmaydı ama bu.
"sen zayıfladın mı? yemeklerine dikkat etmiyor musun?"
bu soruların altında endişe mi vardı yoksa azar mı anlamadı hyunjin. karşısındaki kadın duygularını belli etmek konusunda başarılı değildi ve şimdi de ses tonundan bile anlamamıştı.
"yiyorum. sanırım yorucu tempo yüzünden."
başka bir şey konuşmadılar. ayakta dikilmek yerine okula girdiler birlikte. annesini tanıyan hocaları onu gördüğünde anında yanlarına gelip saygıyla bir şeyler konuşmaya başladı. dans hocalarından biriyle de karşılaşmışlardı ve hoca hyunjin'in annesine karşı sanki bir idolmüş gibi davranmaya başlamıştı. hyunjin bundan nefret ediyordu.
karşılaştıkları hocanın modern dans hocası olmasına sevindi yine de. hocasının kendisini övmesini dinlerken en azından hak ettiğini biliyordu. öncekiler gibi annesine karşı gereksiz bir yağlama almamıştı en azından. kimse hwang hyeji'nin oğlunu kötüleyemezdi çünkü, özellikle de ona karşı.
hocasıyla konuşma bittikten sonra giriş kattaki oturma yerine geçtiler. misafirlerin ağırlandığı koltuklu bir kısımdı burası. aileler de çocuklarıyla burada konuşurdu genellikle.
"geçen seneye göre geliştirmişsin kendini, bu sefer söyledikleri boş yağlamalar değildi."
hwang hyeji hocaların söylediklerinden neyin boş neyin dolu olduğunu anlayabiliyordu tabii ki de. yılların getirdiği tecrübesi vardı ve o da bir eğitmendi sonuçta.
hyunjin bir şey demedi. içinden tüm yaz çalıştığım için olabilir, diye geçirse de dışından sustu sadece. hala denk geldiği hocanın modern dans hocası olmasına seviniyordu. resim hocalarından birisi de olabilirdi ve bunu gerçekten istemezdi.
"değerlendirmeleriniz başladı mı?"
iyiyim anne, sormadın ama sen nasılsın?
"önümüzdeki hafta başlayacak."
orta yaşların başındaki kadın başını sallarken "üstesinden geleceğine eminim." dedi. hyunjin altında yatan gelmek zorundasın mesajını hissetmişti.
hyunjin sanki azarlanmış gibi hissederken rahatsızca duruşunu düzeltmişti. kambur durduğunu da o an fark etmişti ve hızla dikleşti. annesi bunu fark etse de bir şey demedi. oğlunun sorumsuzluklarına alışmak zorunda kalmıştı ne de olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy in luv [hyunho]
Fanfictionseul sanat lisesi dans bölümünün iki gözdesi vardı: lee minho ve hwang hyunjin. [25 haziran 2022 - 14 ekim 2022]