eğer dayak yemiceksem biz geldik evet uzun zaman olmuş 😮💨 ama full düz yazı bölümü diye gözümde büyüdü yazmak valla üşencimden ama başardım!!
sırf düz yazı diye yorum gelmezse de ağlama krizine girerim
zamanında pratik yapmak için kavga ettikleri yurdun pratik odasında şimdi beraber bulunuyor olmaları garipti. yan yana aynı şarkıda dans ediyor olmaları ve birbirlerini ilk defa değerlendirmeler dışında bu kadar rahatça izleyebilmeleri de garipti. en garibi ise ikisinin de içinde oluşan o tatlı heyecandı.
hwang hyunjin odada baş başa kaldıkları andan beri karnının hafif ağrısı eşliğinde hareketlerini yapıyordu. başta hem heyecanını bastırmaya çalışmak hem bir şeyleri inkar etmeye çalışmak hem de o sırada ısınma hareketlerini yapmak zordu. buna rağmen hiçbir şey belli etmeden güzelce üstesinden geldiği için kendisiyle gurur duyuyordu.
lee minho için de işler benzer durumdaydı. sadece o daha öncesinden deneyimli olduğu için artık heyecanı onu etkilemiyordu. tamam, hyunjin'le baş başa olmak farklıydı ama minho her türlü duygu kontrolü konusunda daha iyiydi zaten. yine de birkaç metre ötesinde dans eden, terden uzun saçları ensesine ve alnına yapışmış bir hwang hyunjin, ergen genlerine iyi gelmiyordu.
"biraz ara verelim." hyunjin'e bakıp da gördüğü görüntüden sonra yutkunup söyledi minho. hyunjin de sanki bu sözü bekliyormuş gibi hemen başını sallayıp yere attı kendisini.
suyunu başına diklerken minho da sırtını aynalı duvara yaslayıp oturmuştu. gözleri her zamanki gibi hyunjin'in üstündeydi ve bu sefer onu rahatça izleyebiliyor olmanın rahatlığını yaşıyordu. odada başka biri yoktu sonuçta ve ona bakması gerekiyordu.
"daha yeni başlıyorduk." diye laf attı hyunjin'e. hyunjin şişenin kapağını kaparken minho'ya bakıp göz devirdi. onun da yorulduğunun farkındaydı.
"devam etmememizle ilgili bir şey söylediğimi hatırlamıyorum."
sarkastik cevabına karşı güldü minho. ne olursa olsun hyunjin'in altta kalmamasını seviyordu, onunla uğraşmayı sevdiği kadar hem de.
"yıkık görüntün öyle demiyor."
hyunjin tamamen yere uzanıp başını sola döndürerek minho'ya bakmaya başladı. karnının üstünde duran sağ elini kaldırıp onu işaret ederken aşağı yukarı sallamıştı elini, işaret parmağı ile göstererek.
"bitik görüntüne göre çok konuşuyorsun lee minho."
minho kahkaha attı. ciddi ciddi gülüyordu ve onun gülmesini görünce hyunjin de gülmeye başladı. yorgunluktan gebermelerine rağmen gülerkenki enerjileri bambaşkaydı.
"bacaklarını erken hareket ettiriyorsun."
minho yeterince dinlendikten sonra hyunjin'e söylemesi gereken yanlışını söyledi. mümkün olduğunca onu yanlış anlamamasını sağlayarak uyarmaya çalışıyordu ama hyunjin zaten buraya minho'dan öğrenecekleri olduğunu bilerek gelmişti. o yüzden alınmazdı söylediği şeylere.
"nereyi?" diye sordu gerçekten merakla.
"2. kısım."
minho ayaklanınca hyunjin de ayağa kalktı istemeye istemeye. yine başlıyorlardı. sonra minho müziği açtı ve aynanın karşısına geçtiler aralarında üç adımlık mesafe olacak şekilde.
yaklaşık iki saattir birlikte öğrendiklerine ve üstünde çalıştıkları koreografiyi yine yapmaya başladıklarında ikisinin de gözleri birbirinin üzerindeydi. minho dans ederken aynaya bakmayı sevmemesine rağmen bugün aynadan gözünü almamıştı fakat baktığı kişi kendisi olmadığı için sorun yoktu. amacı zaten hyunjin'i izleyip durumunu değerlendirmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boy in luv [hyunho]
Hayran Kurguseul sanat lisesi dans bölümünün iki gözdesi vardı: lee minho ve hwang hyunjin. [25 haziran 2022 - 14 ekim 2022]