hassiktir kapıyı kırdık - M

952 86 18
                                    

Minho zor olsa da içinde ona yetecek kadar motivasyon bulundurduğundan sonunda koltuktan kalkıp giyinmeye zahmet edebilmişti.

Ben ise çoktan giyinmiş, sigara içmek için zaten yarısına kadar açık olan pencereyi geri vurarak pervaza yaslanmıştım.

Sigaramın son dumanını dışarı verip geri çekileceğim esnada belimin bitiminde ve kalçamda hissettiğim eller sayesinde geri çekilme işini biraz ertelemiştim.

Minho'nun öylece üzerime eğilmesine müsaade ettim ve saçlarımın arasından boynuma bıraktığı birkaç öpücüğü hissettim.

Küpesi olduğunu tahmin ettiğim soğuk zincir tenime sürtündüğünde içime yayılan o his bedenimi bir yay gibi germeye yetmişti. Fısıldayan sesi kulaklarıma doldu.

''Doğum günün kutlu olsun Zeus'un en sevdiği tanrısı.''

Gözlerim kolumdaki çembere kaydığında saatin gece yarısını gösterdiğini fark ettim.

Kollarının arasında çaba sarf etmeden ona dönüp dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım.

''Bu dakikliği neye borçluyum bilmiyorum ama teşekkürler Ares.''

Aynı anda güldük. Bu kısa ve tatlı uyumluluklarımızı seviyordum. Kollarının arasından sıyrılıp yanından geçerken parmaklarımdan ikisini zincirli küpesine sürttüm.

''Güzel küpe.''

Zincirin ucunda asılan gümüş şimşek bana parlak tarafını gösterdiğinde birlikte olduğumuz ilk gün aklıma gelmişti. Yutkundum.

''Zeus'tan çaldım.'' dedi Minho. Yüzünü kaplayan o keyifli ifadeyi sürekli görebilmek adına her şeyi yapabilirdim.

Birlikte atölyeden çıktıktan sonra gideceğimiz gece kulübünün yerini bilmediğimden Minho'nun peşine takılmıştım. Sokağın sonuna vardığımızda birer sigara yakmış, arada dumanlarımızın arasından birbirimizin dudaklarını sarmıştık.

Gece kulübünü atölyeye yakın bir yerde olmasına rağmen bilmiyor olmama şaşırmıştım. Büyük ihtimalle dışarıdan bakıldığında dümdüz bir bina gibi göründüğündendi bu.

Minho beni binanın içerisine sürüklediğinde ayaklarımı düşmemek için yere düzgün basmaya çalışıyordum. Merdivenlerden aşağıya inmeye başladığımızda gittiğimiz yerin oldukça ufak ve basık bir yer olacağını düşünsem de beklentimin tam tersi olmuş, büyük ve geniş bir alanla karşı karşıya gelmiştim.

Kulakları patlatacak cinsten bir müzik çalıyor, tanımadığım insanlar içki kokulu bedenlerini sağa sola sallayarak dans (?) ediyordu.

Minho beni dürttüğünde kendimi etrafı incelemekten alıp ona dönmüştüm. Kulağımın dibine sokulup yüksek bir tondan konuştu.

''İçecek bir şeyler alacağım, bir yere kaybolma!''

Ses tellerimi zorlamayı istemediğim kesindi. Yalnızca başımı sallayıp Minho'nun yanımdan ayrılmasına tanıklık etmiştim.

Ortam havasızdı ve ağır şekilde alkol kokuyordu. Ayrıca o kadar sesliydi ki bu gece kesinlikle bir düzine beyin sarsıntısı geçireceğime şimdiden emin olmuştum.

Birkaç dakika boyunca ayakta dikildikten sonra bundan sıkılıp sırtımı boştaki bir duvara verdim. Duvarlar bile müzik yüzünden titriyor, tüm kemiklerimi sızlatıyordu.

Böyle ortamları kendimi bildim bileli sevmezdim. Ta ki sarhoş olana dek.

Bıkkınlıkla dudaklarımı kemirirken bir yandan da parmaklarımdaki yüzüklerle oynuyordum. Gözlerimin önüne sürülen renkli içeceğin sahibine baktım.

yok korkularım, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin