Elindeki şarabı yudumlarken, üzerinde geceliğiyle birlikte dışarıdaki manzaranın tadını çıkarıyordu. Balkon kapısından içeri doğru süzülen rüzgar tenini okşuyordu. Boğazından akan şarap içini yakarken, bulutların arasından kendini belli etmeye çalışan aya büyük bir nefretle bakıyordu.
Hayat değiştiriyordu, istemese bile onda bir çok şeyi değiştirmişti. Eskiden aptallık adı altında topladığı her şeyi sırasıyla yapmaya başlamıştı. En son merak ettiği için lisede içtiği sigaranın bağımlısı olmuştu. Eskiden soğuk insanları itici bulurken, şimdi herkese karşı mesafeli davranıyordu. Hayat onu benliğinden çıkarmış, kendi kalıplarına sokmuştu.
Bir kurt olmasına rağmen içeri giren rüzgar tenini üşütüyor, içtiği şarabın etkisiyle içi yanıyordu. Garipti, sözlerle anlatılamayacak bir durumdaydı. Hem patlamaya yer arıyor, hemde ısrarla kendini tutuyordu. İçinde artık neden olduğunu ayırt edemediği bir hüzün vardı. Eşinin gelmeyişine mi, kurdunun eşini unutuşuna mı, yoksa başka birine dönüştüğüne mi üzüldüğünü bilmiyordu. Tekrar gülümsemek için bir dal arıyordu. Ancak sanki kocaman simsiyah bir boşluğun içerisindeydi.
Elindeki şarabı masaya koyduktan sonra, aynanın karşısına geçti. Boynunda parıldayan gözyaşına hayal kırıklığıyla baktı. Sinirle boynundan çıkarırken, üzüntüsünün sebebi gözyaşıymış gibi tüm hıncını ondan çıkartmaya çalışıyordu. Artık gözyaşının parlaklığı ona umut sağlamak yerine yalnızca sinirlerinin daha çok bozulmasına neden oluyordu. Mührü ise çoktan yok olmaya başlamış, varla yok arasında bir şeydi.
Keyfi yerinde değildi ve şimdi yatağa geçse uyuyamayacağını biliyordu. Üzerini değiştirdikten sonra kapısını aralayıp, Donald'ın çalışma odasına ilerledi. Genelde bu saatlerde uyanık oluyordu. Gece olduğu için biraz daha sakin olan koridorda sessizce ilerledi.
Çalışma odasının önünde durduğunda duyduğu kahkahalarla sırıtarak içeriye girdi. Tahmin ettiği gibi tüm ekip toplanmıştı. İkili deri koltukta Patricia ve Eric sarmaş dolaş, diğer ikili koltukta Mark ve tekli koltukta da Donald oturarak hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. "Majestelerini uyku tutmadı galiba."
Mark'ı başıyla onaylarken, kapıyı kapatmış Donald'ın yanındaki tekli koltuğa kurulmuştu. "Ne konuşuyorsunuz bu kadar komik?"
"Patricia ve Eric'in ilk zamanlarını hatırlıyor musun?"
Mark'ın sırıtarak sorduğu sorudan, konunun az çok ne olduğunu anlamıştı. Göz devirerek "Nasıl unutabilirim?" diye mırıldandı.
"Birbirleriyle sürekli bakışıp yanyana geldiklerinde bir türlü konuşamamalarına ne demeli. Yemin ederim hayatımda ilk defa Patricia'nın kekelediğine o zaman şahit olmuştum." Mark'ın dediklerine hep beraber kahkaha attılar. Gülmeyen tek kişi ise Eric'in kolları arasında somurtan Patricia'ydı. Kucağındaki yastığı Mark'a fırlatırken, kaşlarını çattı.
"Benimle dalga geçmeyi hemen kes seni velet!"
Eric kolları arasındaki sevgilisinin omzuna bir öpücük kondurdu. "Sakin ol hayatım, yalnızca eğleniyoruz."
Patricia sevgilisinin yumuşak sesini duyduğu gibi kaşlarını indirmiş, daha demin dehşet saçan yüzü bir anda masum bir kediye dönüşmüştü. Eric sevgilisinin masum bakışlarına karşılık alnını öpüp saçlarını okşamaya başlamıştı. Diğer insanlara karşı bağıran çağıran, Patricia sevgilisinin kolları altındayken uysal bir kedi haline geliyordu. Brian ise karşısındaki bu sevimli görüntüyü gülümseyerek izlemişti.
"Buraya sizi mi izlemeye geldik biz? Çocuk yapacaksanız başka yerde yapın."
Eric Mark'ın isyanına karşılık yanındaki yastığı fırlattı. Mark üzerine fırlatılan ikinci yastıkla kaşlarını çatarken, Donald ve Brian ikilisi onları büyük bir zevkle izliyordu. "Öyle mi denir hayvan herif?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay Doğduğunda
WerewolfKarşısındaki kadınla bakışan gözlerini büyük bir hasret kaplamıştı. Bitti demişti içinden, sonunda bitti. Artık doya doya bakabileceğim taptığım gözlerine, elleri aralarındaki perdeyi indirmek için karıncalanıyor, kanayan kalbi dövülüyordu. Birkaç a...