2:Tanışıyor Muyuz?

324 31 24
                                    

Kadının bacağını okşayan elini bileğinden ansızın tutup, sıkıca sıktı. "Eğer bir daha bana dokunursan elini kopartırım."

Sessiz çıkan sesinin barındırdığı baskınlık masadaki herkesi germişti. Kadın arsızca sırıtırken, elleriyle onu boğmak istedi. Bu isteğini bastırmakta zorlanırken hızla kendini mekandan dışarı attı.

Vücudu alev alev yanıyor, kalbinde depremler kopuyordu. Zaten açık olan yakasındaki birkaç düğmeyi daha açtı. Nefes alamıyordu, nasıl tanımadığı bir kadının kendisine dokunmasına izin verdiğine inanamıyordu. Eşine ihanet etmiş gibi hissediyordu ve bu his... Bu his çok berbattı.

Kuytu bir köşeye çekilip, yere oturdu. Sırtını soğuk duvara yaslandığında, hızla cebindeki gözyaşını çıkarttı. Gözyaşının göz kamaştıran parlaklığıyla, tutamadığı yaşlarını özgürlüğüne kavuşturdu. Dizlerini kendine doğru çekerken, yoldan geçen insanlar kısa bir bakış atıp devam ediyorlardı.

Gözyaşına öpücük kondurduğunda, "Özür dilerim sevgilim. Kurdum uyandı, benim sana ihtiyacım var." diye fısıldadı.

Konuşurken sıcak nefesi soğuk havada buhar yapıyordu. Artık kaldıramıyor, kendine yediremiyordu. Ölmek artık ona cazip gelmeye başlamıştı. Her gün kalktığında aynada gördüğü parlak gözyaşı ve yarı silinik mührü kalbinin sıkışmasına neden oluyordu. Sonuçta ölse bile eşiyle aralarında her hangi bir bağ kalmamıştı. Onun ölmesi Mia'yı etkilemeyecekti yıllar boyunca sabretmiş, içinde bir umut barındırmıştı. Ancak artık dayanılamayacak bir hal almaya başlamıştı.

"Yalvarırım yanıma gel artık." Gözyaşını baş parmağıyla okşarken, başka birinin onu bu halde görmesi umrunda değildi. O sevgilisini istiyordu, onu varlığıyla bile mutlu edebilen kadınını istiyordu yanında. "Dayanamıyorum, canım çok acıyor güzelim." Sözlerine hıçkırıklar karışırken, yoldan geçen insanlar anlamsız bakışlar atıyordu. "Verdiğim sözü tutamamaktan korkuyorum sevgilim. Ya gözyaşımı sonsuza kadar parlatamazsam-" Nefesi cümlesini tamamlamaya yetmezken, umursamadan hıçkırıklar eşliğinde devam etti. "Ya seni sonsuza kadar sevemezsem? Çok üzülürsün, seni üzmekten çok korkuyorum."

Elinde olan gözyaşının yokluğunu fark ettiğinde başını kaldırdı. Karşısında eşinin gözyaşına dokunan Daisy'i görmesiyle sabrının sonuna gelmişti. "Hmm bu gözyaşı değil mi? Yoksa sert çocuğun bir eşi mi var?"

Hızla ayağa kalkıp, eşinin gözyaşını eline aldı. Kadına sert bir bakış attığında, kadın hala sırıtmaya devam etti. Ansızın boğazına dolanan elle sarhoş kadın neye uğradığını şaşırdı. "Sakın bir daha gözüme görünme, yoksa seni tereddüt etmeden öldürürüm."

Elinin altındaki damara baskı uygularken, sarhoş kadın boğazındaki eli itmeye çalışıyordu. Ama ne faydaydı, Brian'ın gözü dönmüştü ve şuan kadını öldürmesine ramak vardı. Güzelliğinde kaybolduğu gözyaşına, özellikle de eşinin gözyaşına başka birinin dokunması Brian'ı deliye döndürmüştü.

"Bı-bırak."

Kadının zar zor söylediği sözler, karşısında gözü dönmüş Brian'ı zerre etkilememişti. Yerinde kaskatı kesilmiş, ne yerinden kımıldayabiliyor, ne de elinin baskısını azaltabiliyordu.

"Brian bırak kızı öldüreceksin!"

Koluna yapışan Donald'ın sesini zar zor duyabilmişti. Kendine o kadar çok kızgındı ki, kendinden o kadar çok nefret ediyordu ki. Nasıl eşiyle ona özel olan bir şeye dokunulmasına izin verebilmişti? Anılarına ihanet etmiş gibi hissediyordu. Şuan hem ağlamak hemde karşısındaki kadını boğmak istiyordu. O kadar yoğun duygular içerisindeydi ki, çevresindeki sesler kulağına boğuk ve derinden ulaşıyor, karşısındaki kadının yüzünü seçemiyordu.

İki kolundanda asılarak Brian'ı durdurmaya çalışan Eric ve Donald bağırarak bir şeyler söylüyor, ancak tek odağı karşısındaki kadında olan adam onları duymuyordu.

"Ö-özür dilerim."

Daisy'nin çaresizce kısık çıkan sesiyle ancak kendine gelip yavaşça kadının boğazını bıraktı. Eric ve Donald aceleyle Brian'ı geri çekerken, kadın yere çökerek hızlı nefesler almaya başladı. Carmen arkadaşının yanına gidip ona yardım etti. Her ne kadar bir şey demek istesede karşısındaki kurt lideriydi. Koca bir sürüye liderlik ediyordu. Tek bir hamlede boğazını kopartabilecek bu adamla tartışmak aptallıktı.

Daisy'nin boğazında parmak izleri varlığını belli ederken, korkuyla Brian'a baktı. İki kolundan tutup onu zar zor zapdetmeye çalışan arkadaşları ve yüzünü tokatlayarak onu kendine getirmeye çalışan  Patricia'yla bu adamın bir manyak olduğu kanısına varmıştı.

Eşine bu kadar değer veren ve eşine ait bir şeye dokunulduğunda gözü dönen bu adama karşı ne kadar kabullenmek istemesede ufak bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Ve itiraf etmeliydi bu adamın eşini fena halde kıskanmıştı.

"Bu geceyi burada kapatsak iyi olur."

Patricia'nın dediklerini herkes onayladığında, Brian boynunda iz bıraktığı kadına son bir kez bakıp Patricia eşliğinde arabaya ilerlemişti.

"Daha sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."

Donald'la Carmen de vedalaştığında herkes arabaya yerleşmişti. Yol boyu kimsenin sesi çıkmazken, Brian kafasını cama koyarak yoğun gecenin ardından birazda olsun dinlenmeye çalıştı. Arkadaşları bu haline ne kadar üzülselerde belli etmemeye çalışıyorlardı. Brian'ın yol boyunca bir çocuk gibi elindeki gözyaşını sıkı sıkı tutması ise gerçekten yürek burkucuydu. Gözyaşına artık tahammül edemediğine ve ondan bıkmış olduğunu düşünmüştü. Ancak bugün elinde tuttuğu şeyin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha fark etti. Eşinden kalan son şeydi o, baktığında eşini hatırlatan sayılı şeylerdendi.

Kaleye vardıklarında hiçbir şey demeden hızla odasına çıkmıştı. Odaya girdiği gibi direkt eşinin pelerinine sarılıp yatmıştı. Yıllar geçse bile hala toprak ve ona has kokusu varlığını hissettiriyordu.

~

Sabah erkenden uyandı. Zaten gece boyu kesik kesik uykuları yüzünden sarhoş gibiydi. Ormanda yürüyüşe çıkmıştı. Çevresine şöyle bir baktığında her yer Mia'yla olan anılarıyla doluydu. Aklına gelen anılarla gülümseyerek hızlandı. Vardığı koca taşı gördüğünde gülümsemesi dahada arttı. Burada yaptıkları konuşmayı dün gibi hatırlıyordu.

Kurdunun yeteneğini keşfetmek için ısrar etmiş ve düşünmeden meydan okumuştu. Tabi geri dönüş yolunda ayaklarının bağı çözülüp birkaç kez tökezlemişti. Bu anılarla birlikte tekrardan eşinin ne kadar cezbedici olduğu aklına geldi. Emir vaki tavırları, soğuk bakışları, etkileyici ses tonu...

Yolda sırıtarak şapşal şapşal yürürken, ne kadarda mükemmel diye geçirdi içinden. Ne kadarda kusursuz... Ne kadarda güzeldi...

Kaleye dönerken gördüğü koca duvarlarla ofladı. Tekrardan gerçekliğine dönüyordu. Tekrardan hislerini gizleyip ketum bir ifadeyle dolaşması gerekiyordu. Kulağına eğitimde olan kurtların bağırışları geliyordu. Anlaşılan Patricia onları yine zorluyordu.

Dövüş yapan kurtları izlerken, biraz daha uzakta çalıların içindeydi. Sağ arkasından gelen hışırtılarla kafasını o yöne çevirdi. Gördüğü görüntü kalbinin teklemesine sebep oldu. Siyah pelerinli bir beden yavaş yavaş ormana ilerliyordu.

Hayal kırıklığı yaşayacağını bilse bile, küçük bir umutla pelerinli bedene doğru koştu. Beden onu duymuş olsa gerek, Brian'a doğru döndü. Ona doğru koşan adam dönmesiyle yerinde kaskatı kesilmişti. Öylece yerinde durarak karşısındaki bedenin gerçekliğini sorguladı. Pelerinli beden, karşısındaki adamın yavaş adımlarla ona yaklaşmasıyla geriledi. Brian ise hala gördüklerinin gerçekliğini sorguluyordu. Buruk bir tebessümle yanına yaklaştı.

Karşısındaki kadınla bakışan gözlerini büyük bir hasret kaplamıştı. Bitti demişti içinden, sonunda bitti. Artık doya doya bakabileceğim taptığım gözlerine, elleri aralarındaki perdeyi indirmek için karıncalanıyor, kanayan kalbi dövülüyordu.

Birkaç adım yaklaşıp, aralarındaki mesafeyi kapattı. Ardından tam elini kaldırmışken, kadın aniden gözlerine uzanan eli tuttu.

Ve dudaklarından dökülen cümle, adamın kanayan kalbini yok etti.

"Tanışıyor muyuz?"

Dolunay Doğduğunda Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin