2. Bölüm

164 41 48
                                    

"Çık dışarıya abi yalnız kalmak istiyorum."

"Handan Hanım yemeğini getirecek, ilaçların da komodininde. Her gün kontrol edeceğim Mahur, dakikasını bile aksatmanı istemiyorum."

"Abi çok yorgunum, lütfen..."

Arkasını dönüp gözden kaybolduğunda, pikemin altına girip başımı yastığıma koyduğum an gözlerimi kapattım ve düşünmeye başladım. Belki beni görenler,bu halimi duyanlar deli olduğumu düşünebilirdi. Dışarıdan nasıl gözüküyordum bilmiyorum ama umurumda bile değildi. Tek bildiğim şey değer verdiğin bir insanın zamansız gidişi  kadar ızdırap
veren şeyin, insanların ne yaşadığını bilmeden sana acıyarak bakması olduğuydu.

Bedenim kendini uykuya bırakmaya hazırlanırken, kapımın tıklatılma sesiyle irkildim.

"Gelebilirsin" dememle birlikte, Handan annem elinde tepsiyle birlikte yanıma yürümeye başladı. En son ne zaman yemek yediğimi hatırlamıyordum, karnım çok acıkmıştı.

Tepsiyi görmem ile birlikte, ona minnettar gözlerle baktım. Beni belki de en iyi anlayan, tanıyan kişiydi abimden sonra. Şu an olmasa bile...

Bir tabak dolusu etli sarma ve mantı getirmişti. Ellerine uzanıp tepsiyi aldım ve ardından;

"Otursana anneciğim, niye ayakta kaldın?"

Oturacağını sandığım esnada saçlarıma yumuşacık bir öpücük kondurdu. Küçükken saçlarımı annemle birlikte ördükleri gelmişti aklıma, çok güzel bir çocukluk geçirmiştim onlar sayesinde. Çalışma masamın sandalyesini karşıma yerleştirip, oturdu.

"Beni çok korkuttun güzel kızım, sen eve o halde geldiğinde kalbimden bir parça koptu sanki..."

Ona iyi olduğumu sadece bir şekilde kanıtlayabilirdim ve bende ne yapmam gerektiğini biliyordum. Mantıyı kaşık kaşık ağzıma götürürken güldüğünü duymuştum. Ona baktığım esnada gülüşleri yerini gülümsemeye bırakırken tepsideki peçete yardımıyla dudaklarımın kenarında kalan yoğurdu sildi. Kaç yaşıma gelirsem geleyim bana aynı anne özeniyle bakacağından hiç şüphem yoktu.

"Ne olursa olsun kızım, her koşulda senin yanındayım. Seni Elif'ten ayırmıyorum bunu biliyorsun..."

"Biliyorum canımın içi, sizi çok seviyorum. Siz benim bu hayattaki şansımsınız. Bir şey daha var ama şansım olan..." elimle mantıyı işaret ettim. "Şu mantıya bayılıyorum nasıl bu kadar güzel olur ya!"

Handan annem gülümserken, getirdiği yemekler çoktan bitmişti. Tepsiyi ona uzattım ve teşekkür ettim. Odadan çıkarken ışığı loş bir hale getirdi ve bende kendimi uykuya bırakmak üzere gözlerimi kapattım.

Sabah olduğunu, tül perdemin arasından yüzüme yayılan yakıcı güneş ışığı sayesinde anladım. Gözlerimi aralayıp tavana bakmaya başladıktan sonra dün olanlar aklıma geldi. Her şey teker teker hafızamda birikirken, kendim için bir adım atmam gerekiyordu. Etrafımdaki herkes doğruyu söylüyordu.
Kağan hayatta değildi ve ben kendimi, onun değerini yitirmemek için çok yıpratmıştım. Hayat beni bir daha Asaf ile bir araya getirir miydi bilmiyordum ama belki de onunla karşılaşmamız tesadüften fazlasıydı...

*

Günler geçmişti yaşananların ardından, kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Yaşananlardan dolayı ilgilenemediğim diğer evime gidecektim şimdi, işim benim evimdi bir bakımdan. Beyaz üzerinde çok büyük olmayan kiraz desenlerine sahip elbisemi giymiştim. Ellerimle etek kısmını düzelttikten sonra aynada kendime son kez baktım. Kıvırcık yapıp, topuz şeklini verdiğim saçlarımın ön kısımları alnıma dökülüyordu.

Bugün için bir totem yapmak gelmişti aklıma, ne zaman bu elbiseyi giysem şans benimle olurdu, uzun zaman sonra yeniden şans getirmesine ihtiyacım vardı...

Evin dış kapısına yerleştirdiğim kaba diğer dostlarım için koyduğum su ve mamayı tazeledikten sonra arabama bindim. İki sokak kadar ilerlememin ardından Canan'ın sevdiği fırının önünde durdum. Burayı sevmesinin sebebi her sabah tazecik kruvasan yapmalarıydı. Kendime ve ona bir şeyler aldıktan sonra kliniğe ulaşmak için tekrar yola koyuldum.

Zili çaldıktan sonra asistanım sıcacık gülümsemesiyle karşılamıştı beni. Ona olanlardan bahsetmeyip, bir kaç gün beni idare etmesini rica ettim. Kliniğin olduğu civarlarda hayvan dostlarımız bir kazaya maruz kaldıklarında ücretsiz olarak bakım ve tedavilerini üstleniyordum. Bu geçen süre zarfında acil bir şey olmadığından dolayı şanslıydım.

Bir şeyler atıştırıp, kahvemizi içmiştik. Odama çıkıp okuduğum kitaba ara verdiğimde saat ikiyi çeyrek gösteriyordu. Kliniğin zili çalmaya başladığı an önlüğümü giyip, aşağıya kimin geldiğine bakmaya indim.

Canan müdahale odasına almıştı gelenleri. Yanıma ulaştığında bilgi vermeye başlamıştı;

"Arka sokaktan geçerken yol kenarında bulmuşlar. Tasmasında ismi yazılıymış fakat numara bulunmuyormuş, tabelayı gördükleri için buraya getirmişler." Hızlıca anladığımı ifade eden bir işaret yapıp müdahale odasına girdim.

Sedyede yavru bir kedi vardı, bitkin ve zayıf görünüyordu. Tedaviye başlamam gerekiyordu ama öncesinde kimin getirdiğini not almak adına, koltuğa kafamı çevirdim.

Birbirimizi gördüğümüze ikimiz de şaşkındık, sanırım totemim tutmuştu çünkü onu tekrar görebilmek için şansa ihtiyacım vardı. Getirenin adının ve soyadının yer aldığı kutucuğa Asaf Bolatlı yazmaya elim dünden razıydı...

AŞKIN SİMASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin