-Roze-

3.5K 248 22
                                    

"Gitme. Biliyorum çok canını yaktım ama bırak suçumun cezasını ben çekeyim, bu hatanın bedelini daha fazla ödeme."

Pişman olduğunu anlamasını ne çok isterdi. Hatasının farkına vardığını görse, yaptığı yanlışın bedelini ödemeye hazır olduğunu görse... Bu hikâyenin pişman rolü Daniel'e düşmüştü. Bunun için ne kadar canı yanarsa yansın Zeynep'e kendisini affettirecekti.

Başını yerden kaldırdı. Kendisiyle dalga geçiyor olamazdı değil mi. Gözlerine bakmamaya dikkat etti ve sakince konuştu.

"Yaptıklarınızın bedelini ödemeye gücünüz yetmez. Bunun bir telafisi yok. Ama hayır sizin şahsınıza kızgın değilim. Zalim zalimliğini yaptı, mazlum Hakk'ı savunmaya devam etti."

Zeynep arkasında yara almış bir adam bıraktığının farkına varmadan dışarı çıktı. İlk önce Hacer'den gelen konuma gidip eve bakacak, daha sonra içeride olduğu sürece aksayan işlerini halledecekti. İşi çoktu, arabasına bindi ve yola koyuldu.

Hacer'in bahsettiği evi biraz zor olsa da buldu. Konumu güzeldi, ferahtı, gayet iyi  ışık alıyordu fakat büyük bir sorun vardı ki daire üçüncü kattaydı ve asansörü yoktu. Eski fakat bakımlı beş katlı bir binanın üçüncü katı boştu. Hastane mesafesine bir de tırmanması gereken basamaklar da eklenince gözü koktu. Zira Roze artık büyümüştü, onu taşıması gittikçe zorlaşıyordu. Yine de tutmaya karar verdi, o evde kalmaktansa beşinci kata bile çıkmaya razıydı. En kötü ihtimalle eve taşındıktan sonra da ev aramaya devam ederdi, daha iyi şartlarda bir ev bulana kadar burada idare edebilirdi. Ev sahibi ile anlaşıp kaporayı ödedi. Buradan çıktıktan sonra markete uğradı, atıştırmalık bir şeyler aldı ve hastaneye geldi. Tam da tahmin ettiği gibi ilgilendiği gençlerin tedavileri, onun yokluğunda kötüye gitmişti, Zeynep'i görmek bozulan morallerini yerine getirmişti.

"Yokluğunda çok zorlandık Zeynep abla, ama selamını almak biraz olsun iyi hissettirdi. Başına gelenleri duyduk, abla sen hiç merak etme biz buradan iyileşip çıkacağız ve seni asla yalnız bırakmayacağız. Bir daha böyle bir şey yaşamayacaksın Allah'ın izniyle."

"Yaşamayacaksın abla gerekirse biz gireriz senin yerine ama seni bir daha oraya göndermeyiz."

"Siz bana ne büyük nimetlersiniz. Şükrünüzü ömür boyu eda edemem sanırım. Sağolun, Allah razı olsun. . Ama ben başıma gelenlerden şikâyetçi değilim ki, bilakis şükrediyorum. Ebedi hayata göç ettiğimde Rabbime diyeceğim ki; 'Ya Rab, senin için, senin için yaptığım işler için hapse atıldım. Özgürlüğüm elimden alındı ama ben gerçek bir davetçi olarak orada da görevimi sürdürdüm. Bana düşmanlık besleyen kâfirlerden, İslam ile şereflenmiş küçük bir cemaat oluşturdum. Onlarla omuz omuza namaz kıldım, dua ettim, tevbe ettim. Onları davama kazandırdım, işte bunun için senden cennet istiyorum Allah'ım. Cennetinde yetmez, orada peygamberimi görmek istiyorum, orada cemalini görmek istiyorum."

Tüm gençlerin gözleri yaşardı, bir kez daha Zeynep'e hayran kaldılar. Bir kez daha onu kendilerine vesile kıldığı için Rablerine şükrettiler.

"Demek ki sana bizden daha çok ihtiyacı olanlar varmış abla. Öyleyse iyi ki gittin, iyi ki orada da susuz kalan toprakları suladın."

"Gittin de sanki bizi boş mu bıraktın, sen bizimleydin biz de seninle... Gönderdiğin haberi aldık, hep dua ettik senin için."

Haber dediklerinde şaşırdı Zeynep. O onlara haber göndermemişti. Buna fırsatı bile olmadı.

"Ne haberi göndermişim ben?"

"E siyahî bir ağabey ile haber göndermişsin ya, 'ben buradan çıkana kadar iyileşin, size ihtiyacım var.' demişsin. Bizde haberini aldıktan sonra daha çok gayret ettik, sporumuza, ilacımıza, beslenmemize dikkat ettik."

SİYAHİ  🧡🔸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin