-Alçak-

3.4K 262 22
                                    

"Daniel Colleman'ın sana neden yardım ettiği hakkında bir fikrin var mı?"

Zeynep bu soruya şaşırmıştı. Daniel'i nereden tanıyor, ona yardım ettiğini nerden biliyordu? Yine de ismini duymak sinirlenmesine yetmişti.

"Bilmiyorum, ondan yardım istemedim ama istenmeyen ot gibi sürekli burnumun dibinde bitiyor."

Siyahî kadın Zeynep'in yüzüne tuhaf tuhaf bakınca sözlerinden bir şey anlamadığını fark etti.

"Türkçe bir deyim, boş ver."

Farkında olmadan bazen Türkçe konuşuyordu. Onu duyanlar de tıpkı bu kadın gibi garip bir tepki veriyordu.

"Her neyse, seni bir konuda uyaracağım Zeynep; arkanı kolla kardeşim."

Zeynep bu uyarıya başta şaşırsa da sonradan omuz silkti. Onun kimseden korkusu yoktu. Onların Zeynep'in başındaki belalardan haberleri yoktu, o daima arkasını kollamak zorundaydı. Fakat merak ettiği şeyler vardı ve sormadan edemeyecekti.

"Sen Daniel'in bana yardım ettiğini nereden biliyorsun?"

Kadın dalga geçervari güldü.

"Bunu bilmeyen mi var. Herkes sana yukarından birinin yardım ettiğini biliyor fakat komiseri kimse tanımıyor, ben hariç. Hakkını ödeyemeyiz Zeynep, sana yapabileceğim tek iyilik; seni uyarmak."

Gardiyanın gitmeleri gerektiğini belirten ikazı üzerine birbirlerine sarıldılar. Teşekkür edip diğer mahkûmlarla da vedalaştıktan sonra eline verilen bavulla birlikte çıktı. Bazı rutin uygulamalardan sonra nihayet gökyüzünü dikenli teller olmadan görebilmişti. Dışarıda bekleyen kalabalığa bu kez ellerinde kelepçeler olmadan selam verdi. Herkesle hasret giderip Hacer'in eşi Said ağabeyinin arabasına bindiler. Hacer ön koltukta eşinin yanında otururken Zeynep annesi ile birlikte arka koltukta oturuyordu. Yol boyu annesinin omzuna yaslanıp o çok özlediği kokusunu içine çekti. Annesinin söylediğine göre Zeyd ve Roze sabırsızlıkla onları bekliyordu. Nihal onları getirmek istememişti çünkü hapishane çocuklar için uygun bir ortam değildi. Doya doya dışarıyı izledi Zeynep, eve döndüğünde düşünmesi gereken çok şey vardı ama şimdilik yapmak istediği tek şey, özgür olmanın tadını çıkarmaktı. Nasılsa zamanla her şey yerine otururdu.

İzlediği yollar onu bundan tam üç ay öncesinde zorla sorgulatıldığı eve götürüyordu. Başta zorda kalıp aman dilediği, sonra içeri tıkılmak üzere ifadesinin alındığı eve... Bu bir kâbus olabilir miydi? Ne bileyim bilinçaltı ona oyun oynuyor, en nefret ettiği yolları önüne seriyor olabilir falan... Şaşkınlık dolu gözlerle annesine baktı.

"Anne neden buraya geldik?"

Zeynep'in sorusu Said Bey'in 'geldik' demesiyle yanıtsız kaldı. Tüm olanlar kontrolünden çıkmış, Zeynep hayatında adeta bir seyirciye dönmüştü. Hacer ve Said Zeynep'in küçük bavulunu bırakmış, evlerine dönmek üzere vedalaşmışlardı.

"Anne burada ne işimiz var?"

Nihal Hanım kızının yersiz öfkesine bir anlam veremiyor, sebebini anlamaya çalışıyordu.

"Kızım bu binanın ikinci katını kiraladım da sen neye kızdın bu kadar anlamadım."

Zeynep'in gözaltına alındığını öğrenen ev sahibi, derhal evini boşaltmalarını söylemişti. Adı siyasi olaylara karışan bir kadınla herhangi bir ilişiği olsun istemiyordu. Kira sözleşmesindeki cayma bedelini ödemiş, Nihal Hanım'ı da sokağa atmıştı. Tabi Zeynep bu süreçte hapisteydi ve Nihal onu üzmemek için bu olaylardan bahsetmemişti. En kısa sürede yapabildiği şey, eşyalarını kiraladıkları bir depoya yerleştirmek, Roze ve Zeyd'i de alıp geçici bir süreliğine Hacer'in evinde misafir olmak olmuştu.

SİYAHİ  🧡🔸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin