Plazaya vardığımızda hiç durmadan, süratle garaja sürüp bir hamlede bana ayrılmış olan yere kusursuzca park etti. Elimi bıraktı, yanağıma küçük bir öpücük kondurup kapıyı açtı. Arabadan çıktık, kitleyip anahtarı bana attı. Asansöre doğru yöneldik, bindik, düğmesine bastı.
Asansörde sadece ikimizdik, bundan faydalanıp kafamı göğsüne yasladım, bu karmaşanın içinde bir tek onda dinlenebiliyordum. Rahat bir nefes aldım kokusunu çeke çeke, o da kollarını bana doladı, saçlarımı okşadı. Asansörün bip sesiyle kendime gelip ondan ayrıldım, eve doğru yürüdük.
Ben çantamda anahtarı ararken o zile bastı, ''anahtarım vardı'' diye mırıldandım. ''Sen onu bulana kadar biz girmiş oluruz'' der demez kapı açıldı. Kapıyı açan Barıştı.. Bana sarılıp ''Neredesin sen ya çok özledim'' diye sitem etti.
''Geldim Barış yüzükle uğraşıyorduk'' dedim yorgun bir şekilde.
''Ne oldu sen uyuyamadın mı gece çok yorgun gözüküyorsun'' dedi, Sashaya kaçamak bi bakış attım, sırıtıyordu.
''Yok ya yoruldum dün sadece alışkın değilim ben sizin mafyacılığınıza'' deyip masaya doğru ilerledim.
''Can gitti mi?'' diye sordum Barışa bakıp.
'' Az önce çıktı sevgilim''
Barışın bana sevgilim demesiyle irkildim, Sasha'ya baktım. Dişlerini sıkmış gıcırdatıyordu, Barış bana onun yanında milyon kere benzer şeyler söylemiş olmasına rağmen ilk defa böyle bir tepki veriyordu. Dün geceden sonra ya kendini tutmakta zorlanıyordu ya da ilk defa sinirine dokunmuştu ve gözlerinde dün ki küçük kızı, ruhunu göremiyordum. Yanımızda biri olunca hemen geri duvarlarını örmüştü.
''Hadi oturun yiyelim bir şeyler çok acıktım ya '' diye söylenip kendime portakal suyu doldurdum, onlar da oturdu. Kahvaltı çoğunlukla sessiz geçmişti, Barış ve Sasha stratejilerini konuştular. Kahvaltı masasından kalktıklarında saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu.
''Barış çık artık oyalanma geç kalacaksın '' deyip eline çantasıyla ceketini verdim.
''Hadi Baby çıkalım artık seni de bırakırım arabasız gelmişsin'' dedi.
'' Sashayı ben bırakırdım acil bir işi var mı, spora çıkacağım birazdan'' dedim.
'' Cemrenin yanına uğramam gerek Barış bırakır beni ''
Bu sefer dişlerini sıkma sırası bendeydi, ne işi vardı Cemreyle? Fırat zaten hapisten kaçmıştı, yani kimsenin onun avukatıyla işi olmamalıydı.
Sinirlendiğimi belli etmemeye çalıştım, ''Peki siz bilirsiniz'' demekle yetindim.
İkisi çok geçmeden çıktı, bende yukarı Nazlının odasına çıktım, artık hayalet gibi dolanıyordu. Gece yatmıyor, sabah kalkmıyordu. Onu uyandırıp yemek yedirdim zorla, biraz oyun oynadım.
Nazlının canı gittikçe sıkılıyordu, Barışla konuşup onu bir okula kaydettirmeliydim, artık eğitiminden daha da geri kalmamalıydı. Acaba babasıyla görüştürse miydim, hem annesi hem babasından aylardır uzak yavrucak... Nazlıyla ilgili düşünürken telefonumun titremesiyle düşüncelerimden uzaklaştım. Ondan bir mesaj gelmişti;
'' Cemreye Fırat'la alakalı bilgi toplamak için gidiyorum, artık dışarda olduğu için daha tehlikeli..''
'' Beni ilgilendirmiyor açıklama yapmana gerek yok '' deyip telefonu kapattım. Aslında mutlu olmuştum açıkladığı için...
Akşama doğru.....
O gün ne olduysa ortalık felaket karışmıştı. Sinyor Fırat'ı yakalamıştı fakat Fırat bildikleriyle Sinyorun aklını çelip ona çalışır olmuştu. Daha doğrusu bildiklerini anlatması ve kutu taşıması karşılığında kızını ve kaçak hayatı boyunca ona destek olma sözü vermişti.
Ona ihanet eden sağ kolunun hakkında öğrendiklerinden sonra büyük bir etkinlikle onu açık etmek ve sonrasında tabii ki öldürmek için bir plan yapmış Barışla.
Sasha ve Barış eve geldiğinde saat ikiyi geçmişti, çok yoruldukları her hallerinden belliydi. Barışla Nazlıyı konuşma vakti değildi çünkü adam bayılacaktı nerdeyse. Çocuklar babanesindeydi, bir kaç gün orda kalacaklardı biz bu etkinliği atlatana kadar. Barışı zorla yukarı çıkarıp yatağa yatırdıktan sonra Sashaya bakmaya gittim. Koltukta oturduğu yerde uyuyakalmıştı resmen.
''Şştt Sasha'' deyip dürttüm, ''kalk hadi evine götüreyim seni çok yorulmuşsun'' deyip yanağını sevdim.
''Mm hıhı'' deyip uykulu gözlerle baktı. Omzuma kolunu atıp onu kaldırdım, evden çıkıp kapıyı kilitledim ve asansöre doğru yürüttüm. Asansöre binip garaj düğmesine bastım.
'' Senin bir şeyin mi var normalde bu kadar yorgun olmazsın hiç ?'' dedim asansör aşağı inerken. Hiç bir şey söylemeden gömleğini yukarı kaldırıp morarıp berelenmiş karnını gösterdi. Bir anda kalbime bir ok saplandı sanki, onu ilk gördüğüm anki gibi bir ok değildi bu, saplanıp çevrilmiş sonra daha da ittirilmişti sanki.. Ben onun canını sevişirken acıtmaya kıyamazken kim yapabilmişti bunu ona?
'' Kim yaptı bunu iyi misin sen ya ne oldu sana böyle'' diyebildim sadece..
'' Ben iyiyim sen merak etme tamam mı sabah bir şeyim kalmaz, Fıratlarla karşılaşınca ufak bir arbede oldu.'' diyebildi sadece, kelimeleri ağzından zorla çıkarmıştı resmen, sesi çıkmıyordu.
Asansör garaja varınca tekrar omzuma attı elini, arabaya kadar o şekilde gittik. Kapıyı açıp onu bindirdim, kemerini takıp sonra ben bindim. Hızla çıkıp evine doğru sürmeye başladım, yol boyunca bu sefer ben onun elini tuttum..
O yirmi dakikalık yolculuk bana 20 saat gibi gelmişti. Evinin garaj kapısına geldiğimde hızla freni çekip kemerimi açıp arabanın dışına fırladım resmen. Yan koltuğun kapısını açtım, o da kemerini açmış garaj kumandasını arıyordu ceplerinde. Bulmasını beklemeden onu kaldırdım tekrar, kapıyı kapatıp kitledim arabayı. O da o sırada anahtarı bulup kapıyı açmıştı, beraber eve girip kapıyı kitledik. Sashayı hemen koltuğa yatırıp gömleğinin düğmelerini açmaya başladım.
''Oo bu sefer ilk adımı sen atıyorsun bakıyorum da '' deyip güldü.. Allah'ım bu halde bile nasıl şaka yapıp aklı oraya kayıyordu anlamıyorum! Gülmesini öksürüğü kesti, öksürüğüyle ağzından biraz kan gelince yüreğim ağzıma geldi..
Ağzındaki kanı koluyla sildi sanki hiç bir şey yokmuş gibi. Buzluktan hemen buz alıp yarasının üstüne koydum, irkildi. Bende vücuduna dokunarak bir yerinde ödemleşen bir yer var mı diye kontrol ettim.
'' Başka bir yerinde bir şey var mı?'' deyip dolu gözlerle baktım, acısını gördükçe kalbimdeki ok daha derine iniyordu..
''Cık'' demekle yetindi sadece, çok hırpalamışlardı bebeğimi..
Yaklaşık on beş dakika oyunca yarasının üstünde tuttum buzu, bir yandan da altın sarısı saçlarını seviyordum.. Buz tutmam bittiğinde onu kaldırıp yatağına götürüp yatırdım, altındakileri çıkarıp rahat bir şeyler giydirdim. Şimdi sıra gelmişti krem sürmeye. Ecza dolabına gidip krem aldım, yarasına sürüp güzelce yedirdim. Üstüne de eski bir tişört geçirip üstünü örttüm.
Kendi ayakkabılarımı çıkarıp yanına girdim, üstümde zaten pijamalarım vardı. Ona baktım, gözlerini zor açık tutuyordu. Sarılıp Sasha'yı göğsüme yatırdım, ''hadi kapat gözlerini'' diye fısıldayıp saçlarını öptüm. Yalan hediye gibiyken, bak aşk zamana teneffüs ziliyken. Yak, beni yak, sana alevim diriyken.. Bende gözlerimi kapatıp kendimi onun kokusuna ve uykuya teslim ettim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zemheri ~sasbüg
Fiksi PenggemarKartel üyesi kocasının, ikiz kardeşi aynı zamanda çocuğunun babası tarafından öldürülmesiyle hayatı alt üst olan Büge, bu olayların içinde hiç yaklaşmaması gereken birinde teselli bulmaktadır...