Sonunda piyanonun başından kalktım, bu sefer de beyaz tahtamın başına geçtim. Kafamda oluşturduğum kabataslak planı, yazıya döküp en ince detayına kadar düşündüm.
Artık ne yapacağım belliydi, ve işe yarayacağından, bir problem çıkmayacağından yüzde yüz emindim. Ben planım üstüne düşünürken, sonradan ortaya çıkabilecek komplikasyonları elerken, telefonum çaldı; arayan Büge'ydi.
+Alo, vakıfta işim bitti, müsaitsen uğrayayım.
-Gel bekliyorum seni.
Deyip telefonu kapattım, ortalıktaki yığıntımı toparladım, Büge bu durumu öğrenmeden sorunu ortadan kaldırmak daha mantıklıydı.
Büge geldi, çok güzel vakit geçirdik, dans ettik, uzun uzun öptüm onu..
Güldük kahkahalar attık, sohbet ettik, ne yaptıysak da doyamadım ona.
Onun yanında bile içimi kaplayıp karnımı ağrıtan, saf kaygıdan oluşan gülleyi yok edememiştim.
Çok az zamanım kalmıştı, ve yıldırım hızıyla uygulamaya geçmem gerekiyordu. O gider gitmez başlatacaktım planımı.
Onun yanında zaman su gibi akıp gidiyordu zaten. Çok geçmeden -ya da ben çok geçtiğini anlamadan- gitti. Ben de hazırlanıp çıktım.
Eve döndüğümde gece olmuştu, şimdi planımın son ve en tehlikeli kısmına geçme vaktiydi.
Barış'ı aradım, acil gelmesini söyleyip kapattım.
Bize birer içki doldurdum, o da yakındaymış zaten. On beş dakika sonra kapının önündeydi.
''Beybi ne oldu böyle apar topar çağırdın beni? ''
''Asıl sana ne oldu böyle Barış, sana olan biteni anlattım. İnsan hiç merak etmez mi? ''
''Ya beybi biliyorum ama benim de çok işlerim vardı, kusura bakma-''
Sözünü kestim;
"Barış ben senin kaç senelik en yakın arkadaşın değil miyim? Hiç mi umursamadın sana kaçırıldım adam vurdu beni diyorum ya!"
Doldurduğum viskiden büyük bir yudum aldı.
Şimdi biraz vicdanını sızlatma vaktiydi.
''Ya bey-"
"Aynı durumda sen olsan ben neler yapardım, ki yaptım biliyorsun Barış, yazıklar olsun bir şey demiyorum sana başka."
Suratındaki pişmanlık ifadesini gördükçe içimin yağları eriyordu ve daha durmaya niyetim yoktu.
"Zaten bir süredir iyice garip davranıyorsun bana, Fırat'la beraber olduğunu da sakladın. Sen normalde bana anlatırdın her şeyi, benden sakladığın bir şey mi var?"
İşte orda, o gözlerindeki vicdan azabını gördüğümde, içime soğuk sular serpildi sanki. Bir yandan bu şekilde canını acıtmak, bir yandan da beni hala umursadığını görmek iyi geliyordu.
"Sasha olur mu öyle şey, bu ara çok strese maruz kaldın, ondan öyle gelmiştir. Bir kaç gündür de düşünüyordum aslında, sen hep dünyayı gezmek istemiştin ya, o tatile çıkıp gezsen mi? Bu aralar çok çalıştın ve hak ettin."
Demek beni yine de kurtarmak istiyorsun Barış Efendi, sana vicdanını rahatlatma şansı vermeyeceğim ama kusura bakma.
"Ne alakası var canım, sırası mı şimdi. Polis yakamızdayken hele, Cemrenin onlara taşıdığı şeyleri unuttun sanırım. Sahi, siz Fırat'la ne yapacaksınız, sonuçta o da yardım ve yataklık etmiyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zemheri ~sasbüg
FanfictionKartel üyesi kocasının, ikiz kardeşi aynı zamanda çocuğunun babası tarafından öldürülmesiyle hayatı alt üst olan Büge, bu olayların içinde hiç yaklaşmaması gereken birinde teselli bulmaktadır...