"Senden başka biriyle birlikte olduğum için ben mi suçluyum şimdi Jungkook? Bunca yıl ağzını açıp tek kelime etmedin. Ne hissettiğini nereden bilmemi bekliyorsun?"
Jimin hala bankta oturup nefesini düzenlemeye çalışarak cevap verdi. Karşısındaki adam gerçekten eskiden tanıdığı çocuğa hiç benzemiyordu. Jimin'in tanıdığı Jungkook, tatlı kendi halinde bir çocuktu ama popülerleştikten sonra eski hali gitgide azalmıştı. En son zamanlarda da zaten doğru düzgün görüştükleri bile söylenemezdi. Belki Jimin, Jungkook'un onu sevdiğine o zamanlar inanabilirdi ama şu son olaylardan ve bunca yıllık sessizlikten sonra çok absürt buluyordu.
"Ayrıca sen her ne kadar benden hoşlandığını düşünsen de ben bunun da doğruluğundan şüpheliyim. Benim hakkımda bu kadar bilgiyi nereden alıyorsun bilmiyorum ama kendin araştırarak öğrenmediğine eminim. O gün sınıfta Jabeum beni rahatsız ettiğinde omega kokumu almasan bence benden hoşlanmazdın bile. Çünkü aramızdaki garip gay çocuk bendim hatırladın mı?"
Jimin ağlamayı kesmişti ve gene sinirlenmeyi başarmıştı. Ama bu sefer Jungkook da ayakta durduğu yerde hışımla Jimin'in olduğu tarafa döndü.
"Benim ağzıma laf verme. Sen benden hoşlanmıyor olabilirsin ama ben senden hoşlandığımı çok iyi biliyorum. Ve eskiden bu kadar sert olmadığını da biliyorum hyung. Eskiden bana bakınca gözlerin parlardı."
Jungkook boğazına düğüm takılmışcasına sustu ve gözlerini Jimin'den kaçırdı.
"Şimdi sende hiçbir şey göremiyorum ve inan bana bu o kadar canımı acıtıyor ki. Eski ilişkimizi elde edebilmek için neler vermezdim. Popülerlik falan diyorsun. Hiçbir şey benim umrumda değil. Bu safkan alfa statüsü, peşimdeki 'omega kızlar' hiçbiri önemli değil çünkü asıl bana bakmasını istediğim insan bir türlü beni görmüyor."
Jungkook Jimin'in önünde dizlerine çöktü ve Jimin'in elini alıp kalbinin üstüne koydu. İkisinin de gözleri birbirinden ayrılmıyordu şimdi.
"Beni sanki hiç tanımıyormuşsun gibi yeniden tanışmaya çalıştığında bu kalbim ne kadar acıdı biliyor musun? Bir ödevi yapmak için bile benimle aynı grupta olmaya katlanamadın. Senden nasıl özür dileyeceğimi bir türlü bilemiyordum hyung çünkü bana bu konularda normalde hep sen yardım ederdin. Hata yaptığım, kırdığım insanlarla nasıl konuşmam gerektiğini, duygularımı içimde biriktirmemem gerektiğini de hep sen söylerdin. Ama seni kaybettiğimden beri ben çok başıboşum ve ne yaptığımı bile bilmiyorum. Seni sevdiğimi bile seni kaybedene kadar fark edemeyen bir salaktım ben."
Jimin'in de gözlerindeki bu yeni adam ve eski Jungkook'u karışmaya başlamıştı. İkisi de ağlıyordu ve Jimin'in elinin altındaki Jungkook'un kalbi çok hızlanmıştı.
Jungkook'un gözlerindeki yaşlar ve her ağladığında kızaran burnu meğerse bir Park Jimin'i ve kalbini tamir etmenin en hızlı yoluydu. Kendini tuttuğu iradesi o anda yıkıldı.
"Jungkookie..."
Jimin elini kalbinin üstünden çekerek karşısındaki alfanın yanağına koyarak gözyaşlarını sildi. Jungkook şu anda Jimin'in ellerinde çok savunmasız duruyordu ve bütün bunlar o kadar fazlaydı ki, etraflarındaki oda sanki bir çembere dönüşmüştü ikisini çevreleyen.
Tabii tam da bu sırada kapı açıldı.
Görünüşüne göre soyunma odasını kilitlemeye gelen Yoongi, eli hala Jungkook'un yanağında olan Jimin ve ağlamaktan gözleri kızarmış sümüklü Jungkook dünyadaki en garip göz temaslarından birini yaşadı.
"Ah kusura bakmayın boş sanıyordum, çıktım!" Diyerek şak diye açtığı kapıyı şak diye kapatan Yoongi'nin ardından Jimin girdiği temastan çıkarak eli yanmışcasına elini Jungkook'un yanağından çekti. Kapanan kapının arkasından 'Burada bir şey yapmıyoruz-' diye bağırırken hızlı hareketi yüzünden dengesini kaybetti ve arkası boşluğa geldiğinden sırt üstü yeri boyladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lie | Jikook
FanfictionPark Jimin birçok erkeğin olmak istediği gibi güçlü bir alfa olabilirdi, ya da insanların birçoğu gibi sıradan bir beta. Ama tabii ki hayat onu sevmediğinden ötürü toplumun sadece %0,1'ini oluşturan omega bir erkek olarak yaratılmıştı. Omega olduğu...