06.07.22
Birinci Bölüm,
MEZARLIK SAKİNLERİBölüm Şarkısı,
Sezen Aksu - Küçüğüm
Mezarlık sakinleri beni yanına komşu hatta dost edineli çok uzun zaman olmuştu. Soğuk toprakları benim parmaklarımı çoktan ezberlemişti. Hiçbiri beni yadırgamıyordu ama beni sevdiklerini de düşünmüyordum. Çünkü ben buraya ne zaman gelsem uzun uzun yağmur yağıyor, ruhları ve geride kalan kemikleri sızlıyordu. Benim de içim sızlıyordu. Lakin içimde harlanan ateş ile kıyasladığım zaman bu sızıyı, hiçbir şey olmadığını fark ediyordum.
Önceki gece baktığım hava durumu bana mezarlık sakinlerini ziyaret etme izni vermişti. Aslında sabah ziyaretlerini daha çok severdim ama iznim akşamı geçerkendi. Yağmur akşamı beklediği için el mecbur bende akşamı bekliyordum. Akşam olunca geliyor, mezarlığın yanına diz çöküyor, ellerimi toprağın üstüne bırakıp bekliyordum. Bazen beş dakika bazen on beş kimi zaman bir saati bile buluyordu. Saçlarım hafiften ıslanmaya başlayınca, gözlerimin üstünü ve altını hafiften damlalar kaplayınca başımı hafifçe göğe çeviriyor uzun uzun havayı soluyor, bütün yüzüm ıslanınca başımı mezar taşına yaslıyor ve konuşmaya başlıyordum. Birbirine görünmez bir iple bağlanan dudaklarım aralanıyor ve ağzımın içine girip dilimi uyuşturan yaşlar boğazımdan aşağı iniyordu.
Zavallı Hazan.
Mezarlık sakinlerini ziyarete geldiğinde ağlayacağını bildiğinden ya yağmurlu günleri tercih ediyor ve kendini göz yaşlarının azabından kurtarıyor ya da yanında birini de getirip kendini tembihliyordu. Çünkü biliyordu. Çocukken amcasının ona taktığı bu alışkanlık hâlâ devam ediyordu. O bir başkasının yanında ağlamıyordu. İstese de ağlayamıyordu.
Kim bilir o kız neler çekmişti.
Ben bilirim.Uzunca nefeslendim. Ciğerlerime buyur ettiğim nefes sanki içime girip bir bomba edasıyla patlıyor ve içimi kana boğup beni öldürüyordu. Sanki aldığım her nefes beni gebertiyordu. Dışarı verdiğim sıcak nefeslerin havada sigara dumanına dönüştüğünü gördükçe yaşadığımı anlıyor ve bir sigara yakmak istiyordum. İçime çektiğim soğuk nefes bana ölümü hissettirirken ölümü yaşıyor ve ciğerlerimi zorlayan hava yüzünden ağzımdaki sigarayı alıp yere atıyordum. Sonra giderken onları elimde toplayıp dışarıda duran çöpe bırakıyor ve çamur olmuş bedenim ile çamura batmış ruhumu yerden kaldırıyor arabanın içine zorla atıyor ve titreyen ellerimle arabayı çalıştırıp sıcaklığa kavuşmayı bekliyordum.
Her zaman olan rutin şeyler bugün tekrar tekrar ediyordu. Lakin bu sefer bir şeyler daha vardı. Göremediğim, duyamadığım, hissedemediğim ama anladığım bazı bir şeyler. Belki bir gün daha yaklaşmıştım. Neticesinde on yıl olmuştu. Yani olacaktı. Yarın.Arabanın içini kaplayan nahoş sıcaklık ile titreyen ellerim dindi. Saçlarımdan hala akan sulardan birkaçı ensemden sırtıma doğru akıp beni huylandırdı. Sağ elim ile sol gözümün önüne inmiş kumral dalgayı alıp kulağımın arkasına ittim. Üst dudağımı dişlerimin arasına alıp gözlerimi kapattım ve sonra hemen açtım. Elimi kaldırıp aynayı düzelttim ve ayaklarımı yerlerine yerleştirip mezarlık sakinlerinin benim için ayırdıkları yerden ayrıldım.
Mezarlık alanından tamamen çıkıp ana yola girdiğimde aynı zamanda trafiğin göbeğine de girmiştim. Üç şeritli yolun her yanı araba kaynıyordu. Bunu fırsat bilip elimi direksiyondan çekip üstümdeki siyah ceketi kollarımdan sıyırarak çıkardım. Sağda duran koltuğa, çantamın üstüne atıp boynumdaki kolyeyi ve parmaklarımdaki yüzükleri de çıkartıp torpidoya koydum. Yavaş yavaş arabayı ilerletirken aynı zamanda da parmaklarımı başıma çıkartmış yavaşça orada gezdiriyordum. Yağmur daha bir hızlı yağıyor arabanın camlarına vuruyordu. Bu ses pek hoşuma gitmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN
Teen FictionHazan Kara. Lavanta kokulu Hazan Kara. Cehennemin içindeki en günahsız mahlukat. Bir kukla. Ufak bir çocuk, Hazan Kara. "Ben neşeyle gülen küçük bir çocuktum aslında ama beni öldürdüler.* Hayallerimi, umutlarımı, gülüşlerimi toprağın altına canlı...