DOKUZUNCU BÖLÜM ŞÖHRET

19 3 0
                                    

05.09.22

Dokuzuncu Bölüm
KÜLLERİN, ÖLÜMLERİN, AŞKIN, MABEDİ

Bölüm Şarkısı;
Sezen Aksu - Kutlama
Sezen Aksu - Vay
Seyfi Yerlikaya - Ayrılık Hasreti Kar Etti Cana

Şöhret.
Benim çevremdeki üst düzey insanların neredeyse hepsi şöhretleri ile konuşurdu. Karşınızda görebileceğiniz ben olmam, şöhretim olur derlerdi. Para içinde yüzen, her istediğine bir el kadar uzakta olan bu insanlar yüzünden benim de namım kötü duyulurdu. Bu istediğim bir şey değildi lakin engel olmak için ne yaparsam yapayım o insanları susturmadıkça ya da çevremi değiştirmedikçe söylenenlere engel olamazdım. Ve bunlar imkan dahilinde değillerdi.

Ben isterdim ki arabadan indiğimde etrafımı saran insan yığını, her yerimde emir bekleyen onlarca adam bunları içtenlikle yapsın. Bana büyük bir minnet ve itaat duysunlar. Çünkü babam öyleydi. Babam hep insanların damarlarına basardı ve o insanlar şüphesiz işe yaramaz olanlardı. İyi bir adam gibi görünmüyordu o da benim gibi çünkü ikimizin de eli kanlıydı. Aslında biz ikimiz de doğru olan taraftık. Kadın hakkı yiyeni, çocuk dilendireni, kendinden otuz kırk yaş küçük bir çocukla ilişki yaşayanı, ülkeye kötülüğü dokunanı engellerdik biz. Kırdığımız eller onların eliydi. Masumun bileğini bükmez, zalimin elini öpmezdik. Yalnızca bizi yanlış anlar, ona göre davranırlardı. Şimdi babam gitti, ben kaldım. Onun namı için uğraşırken kendi namımı saldım. Yirmi üç yaşındayım. Babamın bu işlere girip bir ad ve san kazandığı yaşta. Tam saatini bekledim yalnızca. Bir şeyleri değiştirmek ve bazı şeyleri göz önüne sunmak için tam saatini bekledim. Ve alarmım çaldı. Çalmaya devam etti. Kapatmadım. Berfin beni uyardı. Batın döndü kaşları çatık bana baktı ama ben yalnızca çıkardığım telefonumun ekranındaki yazıyı okudum, ses dinene kadar.
O yazı, bundan yıllar önce on beş yaşımdayken yazdığım ve hem aklıma hem de kendime programladığım bir yazıydı. O zamandan bu zamana onlarca telefon, yüzlerce hat değiştirmiştim. Her telefonda aynı tarihi ayarlayıp aynı yazıyı tekrar yazmıştım.
Ben basit biri değildim.
Bu aşikardı. Ama kimse daha gerçek beni görmemişti ki. Çok uzun süre bekledim. Sekiz yıl. Tam sekiz yıl. Saat altıyı yirmi altı geçiyor. Şu an sekiz yıl bitti. Ben babamın yaşına geldim. Ben babam oldum. Ama babamdan çok farklısı olarak doğdum.

Alarm kapandığında gözlerimi kapattım ve arkama yaslandım. Artık basit hayatım bitmiş, yerini şaşaya bırakmıştı. Ev, araba, yer değiştirmekle ne olur aslında değil mi? Öyle değil işte. Vakit, ilk ülkeme sonra da dünyaya neyin ne olduğunu duyurma vakti. Vakit, benliğini bir kenara bırakıp başka şeyler için çabalamaya ve alışmaya çalışma vakti.
Benim vaktim doldu. Artık onun vakti.

Arabanın yavaş duruşunu ne olursa olsun derinden hissetmiştim. Çünkü adımımı dışarı attığım andan sonra oluşacak kişi ben değildim. Yine de, dedim içimden. Yine de doğru olanı yaptığını anla Hazan. Sen Hazan'sın. Bir soy isme ihtiyacın yok. Annemizin dediği gibi. Sen en sert soğuklarda, döktüğün yapraklarınla ısınmayı bilirsin. Sen hazan vaktisin. Sen sonbaharsın. Baharı yaşadın, on ikinde bitti. Yazı yaşadın, aşık oldun. Şimdi en uzun dönemdesin. Üç ayların sonbaharında. Bu da geçecek elbet. Geçecek lakin iyi günler gelmeyecek. Sonbaharın sonu kıştır Hazan. Sen kışı sevmezsin. Öyle çok çalış ki bu zamanları kolay atlat. Atlat ki kışı yaşaman da uzun sürmesin. Unutma Hazan, hazanın sonu kışsa kışın da sonu bahardır.

Kapım açıldığında bana uzatılan elin sahibine bakmadan parmaklarımı eline bıraktım ve sağ bacağımı aşağıya attım. Doğrulttuğum bedenimi dışarıya atıp sırtımı dikleştirdim. Elbisemin yırtmacını düzeltip elimi elimi tutan adamın elinden çektim. Yüzüne baktığımda zaten şaşırmamıştım. Akıncı'ydı. Hep Akıncı olurdu.

HAZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin