ALTINCI BÖLÜM DUA

22 3 0
                                    

18.08.22

Altıncı Bölüm;
AĞIR YARALARI OLAN YABANCI

Bölüm Şarkısı;
Sezen Aksu - Beyza



Koca koca yıllar geçip giderken arkada bıraktığım günleri sonra da elimdeki gülleri yad ediyordum.

Avuçlarımın arasındaki kalemi ve yanı başımda duran buketi büyük bir dikkatle izledim. Ateş vurulalı, benim yüzümden vurulalı iki gün bitmişti. Üçüncü gündeydik. O ise hâlâ hastanedeydi. Normal odaya alınıdığında yalnızca birkaç dakika yanında kalmış, ardından oradan girmiştim. Annemlerin evini temizlemiş, her şeyi eski düzenine getirmiş sonra da kanlı kıyafetlerimi dahi çıkarmadan kendimi evime, yatağıma atmıştım. Uyumak nafileydi ama gözlerim kapalı olduğu için en azından beynimdeki düşünceler su üstüne çıkıp beni düşünmeye itiyordu. Çok düşündüm. O günden bugüne çok düşündüm ama hiçbir kanıya varamadım. Hiçbir sonuç çıkaramadım ve en sonunda her şeyi akışına bırakmaya karar verdim. Bıraktım, zalim hayat beni yönlendirsin istedim. Bir de bu türlüsünü deneyeyim dedim. Hoş değildi. Daha ilk günden olanlar hiç hoş değildi.

Sandalyemi geriye itip askılıktan siyah ceketimi alıp omuzlarıma koydum. Bugün dizimin üzerinde biten, vücudumu sıkı sıkıya saran, tamamı kumaştan ve büzgülü uzun kollu bir elbise giymiştim. V yakalı göğüs dekoltese iki adet altın kolye bırakmış siyah, altın zincirli bir çanta ve dizimde biten uzun topuklu çizmeler giymiştim. Saçlarımı dalgalandırmış, kulağımın arkasına sıkıştırmış göz makyajını ortaya sunmuştum. Siyah ceketim ve aynı renk paltom da üstümdeydi. Bugün dışarıda delicesine bir yağmur yağıyordu. Yağmur yağıyordu ama ben ağlamıyordum.

Ceketin kollarını giyip paltomu ve çantamı aldım ve omzuma astım. O ara gözlerim yağmura takıldı. Saat öğleyi geçmişti lakin sabahın erken saatlerinde başlayan yağmur hâlâ dinmemişti. Bir camımı aralayıp siyah ojeli uzun tırnaklarımı dışarı doğru uzattım.

"Nedir içini böylesine yakan?" Fısıltım gözlerim gök yüzüne ulaşınca daha gürleşti. "Ağladıkça veya sular yağdırdıkça içindeki acı geçmeyecek. Bugün bir günün daha ortasına geldik, yine istediğim şeyler olmadı ama bak ben bu sefer ağlamıyorum... Sen de ağlama. Ben seni isteyene kadar gelme bana. Eğer zarar görüyorsan seni isteyince de gelme. Ama bu damlalar." Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Bu koku... Keşke hemen bitişiğinizde olsam. Keşke."

Elimi camdan çekip soğuktan üşümesine rağmen onu cebime atmadım çünkü eli cebinde yürümek kötü bir alışkanlıktı. Bu bir nevi ukalalıktı. Amcam öyle söylemişti.

Ey ağır yaraları olan yabancı, küçük bir kız çocuğuyum ben hani o içindeki... Bilir misin beni? Ne de yabancasın artık bana. Tanınmaz olmuşsun. Acılardan ders alır oldun mu? Ya hastalıkların geçeceğini öğrendin mi? Anne ve babanın katliama kurban gittiğini peki? Ah gözleri sihirli yabancı. Gözlerin madem böylesine büyük ne diye görmüyorsun gerçekleri? Hisset beni. Hisset ve buradan kurtar...

Sanki içimde bir şey oldu ama kestiremedim ne olduğunu. Ayakta bir titreme dalgasına tutulup hemen sonra odamdan çıktım.

"Gidiyor musunuz Efendim?" Sağımda yürüyen Gül de hazırlanmışa benziyordu.

"Evet. Sen nereye?" Başını öne eğip hoşuma gitmeyexek cevaplardan birini verdi.

HAZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin