31.08.22
Sekizinci Bölüm;
HER DOĞUŞ BİR ÖLÜŞBölüm Şarkıları;
Ahmet Kaya- Kara Yazı
Nesrin Sipahş- Hani O Bırakıp Giderken Seni
Bazı günler daha değerli olur. Her insan için önemi büyük olan günler illa ki vardır. Bazıları nesnel bazıları öznel günler. Ve bu günler sürekli başkasının acısı ile kesişir. Biri o gün her neyi temsil ediyorsa sevinçle kutlarken bir başkası aynı günde yastadır. Evlat kaybetmiştir, annesini babasını kaybetmiştir, şehit vermiştir, o kişi ölmüştür, öldürülmüştür, öldürmüştür. Ne geliyorsa aklınıza. Her gün birilerinin doğuşunu birilerinin ölüşünü karşılar. Her doğuş bir ölüş ile çakışır. Benim kalbim yas içindeyken diğerinin sevinç içindedir. Ortak noktamızsa o gündür yalnızca.
Belki de merhametimden. Belki güçsüzlüğümden ya da saygımdan bilmiyorum her gün yasla doluduruyorum kalbimi. Bu gün ne olursa olsun başkasının acısını gönlümde hissediyorum kimin, kime, neden olduğunu bilmeden. Göz yaşlarımla vücudumun en derinlerine işlemiş sıcaklığı ovuştuyorum. Sıcak suyun buharına benim göz yaşlarım düşüyor. Elmas değerindeki yaşlarım suyun altında eriyip gidiyor.
Pencereden tanın ağardığı ışığının içeriye kadar girmesinden belli oluyor.
Gün doğdu.
Yirmi altısı çoktan bitti. Yirmi yedisi geldi. Günlerden salı. Bugün ben doğdum. Bugün benim doğum günüm. Ölüme bir adım daha yaklaşmışken ve biraz daha yaşlanırken insanların sevinç içinde olduğu bir gün. Bugün ben doğdum. Akşam altı buçuk civarında. Hastaneyi ayağa kaldırarak doğdum.Annem anlatırdı hep. Doktordu benim annem. O insanların hayatını kurtarıyor, babam insanların hayatlarını bitiriyor veya zehir ediyordu. Onca zıtlığa rağmen yine de bir evlat edinmişlerdi.
Annem bir gün kurallara karşı gelip hastaneye gidince tesadüfen gelişen bir doğuma girmiş yardımcı ebe olarak. Kendisinin karnı burnundayken başkasının evladını kucağına vermiş. Söylerdi. "O bebek annesinin boynuna yerleştiği an kıskandın sen onu. Ben neden buradayım, dedin. Tam o an sancısız geldi suyum. Sonra seni verdiler benim boynuma. Öyle kavuştuk biz seninle."
Kıskanmışımdır belki de, artık neyi kıskanıyorsam. O ara hemen anneyi ve bebeği oradan çıkartıp annem için bir yatak hazırlamışlar. Annemi de hazırlamış arkadaşları. Hiç onu yormadan gelmeye karar vermişim ama doğumum çok zor olmuş. Karar mı değiştirmişim ne. Çok uğraşmışım gelmemek için. Epey zorlamışım herkesi. Saatlerin ardından doğduğumda hiç ağlamamışım. Gözlerim kapalı, bir dolu saç ile baştan aşağı sarkıtmışlar beni. Dokunmamışlar ama, yaşadığımı biliyorlar ya beklemişler ben kendim tepki vereyim diye. Vermemişim. Annemin çığlık çığlığa göz yaşları ile dürtmüşler beni birkaç kez. Tam altı dakika sonra başlamışım ağlamaya.Doğumum hayatıma da benziyor biraz. Çok uğraştım yaşamak için. Çok yaşamaya çalıştım. Ama baktım dünya kötü. Dünya çirkin. Kimseye yararı yok ziyanı var. Sonra koyverdim gemileri. Boşverdim yaşamayı. Yıllarca. Yaşadım tabii zorla. Zorla doğduğum gibi. Ve altı yaşıma kadar o altı dakika olduğu gibi hiç ağlamadım. Bir kötülük görmedim. Ne zaman ki altı yaşıma geldim, okulum başlamadan hemen önce ecelim geldi dikildi başıma. Amcam o zaman başladı bana hayatı zehir etmeye. O zamandan sonra ağladım işte. O zamandan sonra çok ağladım.
Annemin göğsüne konulduğumda da ağlamaya devam etmişim. Ne zaman ki bir havluya sarılmış, kanlarım temizlenmiş o zaman susmuşum. Yirmi dakika geçmiştir herhalde. Çünkü annem bırakmamış beni ki temizleneyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN
Teen FictionHazan Kara. Lavanta kokulu Hazan Kara. Cehennemin içindeki en günahsız mahlukat. Bir kukla. Ufak bir çocuk, Hazan Kara. "Ben neşeyle gülen küçük bir çocuktum aslında ama beni öldürdüler.* Hayallerimi, umutlarımı, gülüşlerimi toprağın altına canlı...