Bölüm 6: Yıldızname

6.5K 417 92
                                    

Ertesi gün değil ama birkaç gün sonra annemle birlikte yola çıktık. Hocaya gitmenin saçma olduğunu, gereksiz olduğunu, gitmemem gerektiğini düşünüyordum. Özellikle evden çıkmak benim için fazlasıyla zor olmuştu. Nedenini bilmiyordum, sadece normal hissediyordum işte.

Annem, erkek kardeşim ve kuzenlerimden biriyle birlikte gittik. Adresi kuzenim verdi. Onu da daha önce götürmüşler. Öyle normal bir hocaymış. Annemin bir kuzenine bakmış iyi gelmiş. Otobüste giderken "Adama ne olmuş da hocaya gitmiş?" diye sordum kardeşime.

Kardeşim sırıttı. "Ne bileyim ya. Önüne gelene cin musallat oluyor bizim sülalede de herhalde. Ona da bir şeyler olmuştur işte," deyip kuzenime baktı.

Kuzenim, "Abla bu salak bir şeylerle uğraşmış sanırım. Define mefine işlerine girmişler. Şimdi de gündüz bile cin falan görüyormuş. Musallat olmuşlar. Tipi görsen sen de anlarsın sıkıntılı olduğunu," dedi.

Bir an duraksadım. "Bende de öyle sıkıntılı bir tip var mı ki?" diye sordum merakla. Yakınlarda ayna olsa bakardım. Merak etmiştim. Ama çoğu zaman aynaya bile bakmıyordum. Göreceğim şeylerden korkuyordum. Çocukluktan beri aynaya çok bakmak iyi değildir derlerdi. Özellikle geceleri aynaya bakanlara cin musallat olur derlerdi. Başıma geleceğine ihtimal vermez ama yine de tuvalete banyoya gidince, ellerimi yıkarken falan o aynaya bakmazdım.

"Yok be, sen de ne abarttın abla!" dedi kuzenim.

Annem, "Saçma saçma konuşma!" diye azarladı. "Bir şeyin yok. Hep o çocuk yüzünden üzülüyorsun, kafana falan takıyorsun. ondan oluyor."

O çocuk benim sevgilimdi. Annem başından beri sevmemişti. Sadece ben seviyorum diy4e sesini çıkarmıyordu ama bir yandan da beni sıkıştırıp duruyor, bana yeni yeni talipler buluyor ya da isteyenlerden bahsediyordu. Anneme göre bizim ilişkimizin bir sonu yoktu. O çocuk adam olup beni isteyemez, evlenemeyiz falan... Sürekli böyle şeyler duyduğum için de çoğu zamana kavgalarımızı bile annemden gizler, bir köşede sessiz sessiz ağlardım. O yüzden cevap bile vermedim. Sadece "Olabilir," diye geçiştirdim.

Otobüsten indik. Şehrin göbeğinde, normal bir mahallede, aile evi diyeceğiniz normal bir evde oturuyordu hoca. Kapıyı da çocuklarından biri açtı. Bizi içeri buyur ettiler. Adam telefonla konuşuyordu. Bir süre konuştuktan sonra kalkıp kardeşimin yanına gitti. Ona bir şeyler söyledi. Sonra kardeşim "Biz kuzenle bahçedeyiz, işiniz bitene kadar sigara falan içeriz," dedi.

Annem kaşlarını çattı ama neden diye sormadı. Ben de ilk defa bir hocaya gittiğim için bir saçma hissediyordum zaten. Kardeşim ve kuzenim çıktıktan sonra adam telefondaki adam hakkında konuşmaya başladı.

"Ya, adamı kandırmışlar. Güya peri satın almış. Beni arıyor. Hocam ben bu aldığım periyi göremiyorum falan diye dert yanıyor. Yahu peri satılır mı? Öyle bir şey var mı? İnsan görmediği şeye para öder mi? Bu insanlar ne kadar saf!"

Hoca gülerken ben de güldüm ama annem tebessüm etmekle yetindi. Sonra direkt konuya geçildi. Annem, "Benim kız korkuyor, gece kabuslar görüyor," dedi.

Adam ikinci bir şey söyletmeden kenarda duran kocaman bir kitabı aldı. "Bir "yıldızname"ne bakalım," dedi.

 Ben yıldızname'ye fal gözüyle bakıyordum. Annemse öyle olmadığında epeyce ısrarcıydı. Hoca fal bakar mı yahu? Çoğu bakıyordu. Yani ben öyle düşünüyorum. Astrolojik bi'şiler falandır belki. Adam ilk doğum tarihimi sordu. Anne adımı falan... Sonra sevgilimin anne adını doğum tarihini sordu. Sevgilim olup olmadığını bile sormamıştı. Ama o zaman bu detayı fark etmemiştim bile. Annem söylemiştir, gitmeden önce konuşmuştur falan diye düşünüyordum.

Baktı. Bir sürü şey söyledi. Ama aklımda sadece bir şey kaldı. "Sizin hayat çizginiz kesişmiyor. Bu çocukla evlenmen hayırlı değil. Ayrıl. Yoluna bak!"

Hoca bana ilişki tavsiyesi verdi. Okumadan yatma falan dedi. Bir dua yazdı verdi. Falan filan... Ayrıl dedi, bana baktı. Ben de "Ayrılmıyorum," dedim. İnat da benim, murat da... Kafama koymuştum. Sevdiğim adamla evlenecektim. Çok aşıktık...

Annem bundan adam olmaz der gibi başını sağa sola salladı. Eve gidene kadar bu konu hakkında öylesine muhabbet ettik. Gereksizce bir gün geçirmiştik. Boşa zaman kaybıydı. Adamın dediğini annem bana her gün diyordu zaten.

"Kız hocaya para mı verdin sen!" dedim anneme alayla.

Annem de "Yürü git, işim gücüm bitti, tezgah peşinde koşacağım!" diyerek bana dil çıkardı. "Herkesin aklı var, kullansın. Ben artık sana bir şey demiyorum. Bekle kendin gör ne olacağını... Büyük lafı dinlemiyorsun!" dedi.

"Herkes sevdiğini alıyor, benimki neden olmasın anne. Beklerim bir sene iki sene, işe girer falan evleniriz işte!" diyerek dediklerini duymazdan geldim. Büyük lafı dinlemek gerekiyormuş. o zaman bunu anlamayacak kadar körmüşüm... Bunu çok sonra fark ettim...

Dumansız AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin