Balın Akçal'dan
Dün gece yaptığım resmi saat ikiye doğru bitirmiştim, daha fazla oyalanmadan da yatmıştım. Sabah sekizde kalkmış, kahvaltımı yapmış ve hazırlanıp kafeye gitmek için minibüs durağına ilerlemiştim. Hafif esen rüzgar ve kulaklığımda çalan şarkı güzel hissettiriyordu.
Minibüsten indikten sonra 10 dakikalık yürüyecek yolum vardı, saat öğlene yaklaştıkça hava daha da sıcaklaşıyordu. 10 dakika sonunda kafeye geldiğimde önlüğümü takmış, gelen müşterilerin siparişlerini almaya başlamıştım. Öğle molası vakti geldiğinde dinlenme odasına geçmiştim, öğle molasında genellikle dışarıdan yemek sipariş ediyor ya da buradan yiyorduk.
Akşam çıkışa kadar hiçbir sorun olmamıştı, çıkış saatinde önlüğümü asarak kol çantamı almış ve çıkmıştım. Havanın kararmasına daha vardı, eve yürüyerek gitmeyi tercih etmiştim. Eve vardığımda, apartmanın önünde gördüğüm tanıdık arabayla adımlarım yavaşlamıştı. Annemin arabasıydı, apartmana girdiğimde asansörle yukarı çıkmıştım.
Kapıda gördüğüm topuklu ayakkabılarla, anahtarla kapıyı açmış içeri girmiştim. İçeri girer girmez karşı koltukta oturan annemi görmüştüm, yaklaşık 1 sene oluyordu yüzünü görmeyeli. Annem doktordu, geçen sene ağır bir soğuk algınlığı geçirdiğimde hastaneye gitmiştim orada karşılaşmıştık ama yüzünü çevirmiş gitmişti.
Sarı saçlarını her zamanki gibi at kuyruğu yapmış, yeşil gözlerini belli eden yeşil gömlek ve beyaz pantolonla koltuktan bana bakıyordu. "Seni tekrardan görmek güzel anne." İfadesizce bana bakarken mutfak kısmına ilerlemiştim, "Bir şey içer misin?" "Kahve." demişti sadece. 2 fincan kahve yaparken kulaklığımda hala şarkı sesini duyuyordum.
Kahvesini servis ettiğimde çaprazında duran tekli koltuğa oturmuştum. Kahveyi sade seviyordu, içerken ilk yüzü buruşuyor sonradan düzeliyordu kahvenin yanında tatlı ya da tuzlu bir şeyler yemeyi sevmiyordu. Bunları unutmayacak kadar hafızama kazınmasına göz devirmiştim, "Delirdin herhalde en sonunda." demesiyle buradaki varlığını hatırlamıştım. "Emin ol senin kadar değil, neden geldin?"
Fincanı koltuğa koyduğunda derin nefes almıştı, "Paran yeterli geliyor mu sana?" kaşlarım havaya kalkarken cevap vermemiş devam etmesini beklemiştim. "İstersen baban ile konuşayım hesabına ek para göndersin." Oflamıştım, "Beren Akçal evime neden geldin, 2 senedir ne yaptığımdan haberin yok şimdi para için yanıma gelmezsin." "Ev senin değil babanın üzerine," devam edecekken lafını kestim, "Tapuyu benim üzerime yaptı ve bir daha onunla asla karşı karşıya gelmemi söyledi." afallamıştı, yüzü tekrar ifadesiz haline gelirken devam etti. "Her neyse, evin içine baktım hala aynısın değil mi? Tutkularından ve huylarından vazgeçemiyorsun, sen bu yüzden dolayı kaybettin."
Başımı salladım, "Tek bir konuda değiştim anne, artık kimseye yük değilim ve karşında size yük olduğu için mahcup her dediğini yaptırabileceğin, psikolojisini alt üst ettiğin Balın yok. Evet hala gökyüzüne tutkunum, evet her gece resim çiziyorum, evet güzel sanatlar okuyorum. Ne senin gibi doktor, ne de babam gibi akademisyen olacağım. Sizin hayallerinizin peşinden değil, kendi hayallerimin peşinden gidiyorum." Göz devirmiş ve ayağa kalkmıştı, hala neden geldiğini çözemesem de yakında ortaya çıkacağını umuyordum.
"Kararların değişmediği sürece sadece bir Akçal olacaksın, hiçbir zaman Akçal gibi hissetmeyeceksin. Anne ve baba sevgisi tadamayacaksın, en önemlisi Balın sen hiçbir zaman sevilmeyeceksin çünkü seni biz bile sevmedik. Seni doğurduğum güne pişmanım, baban da pişman. Ama artık pişmanlığımızı aratmayacak biri olacak, sen Balın Akçal abla olacaksın ama kardeşinin yüzünü görmeyeceksin ve biz onu senin gibi değil sevgiyle büyüteceğiz." diyerek kapıya ilerlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünde'
Chick-LitBen Balın Akçal, gökyüzüne olan tutkumun bir gün gerçekleşebileceğini kim hayal ederdi ki? Ben Balın Akçal, ailesiz olmayı dibine kadar hissetmiş olan kız, Ben Balın Akçal, nereden bilebilirdim garson olarak çalıştığım kafede sıcacık bir aileye sahi...