on - uluba.

14.9K 926 420
                                    

Selamlar canlarım! Öyle akan bir bölümdü ki hızlı hızlı yazıp bir gün önceden yayınlayabildim. Açıkcası ben bölümü sevdim ama takdir sizin tabii ki.

Keyifli okumalar. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın ballarım. Sizleri seviyorum! 💚

onuncu bölüm
[ULUBA]

🗝️

Sarı dalgalı saçlarım, yeşil gözlerimle tamamen İksir'dim işte.

"Alparslan eminim ki onu bu kurşun meselesi için çağırdı. Yoksa öylesine yan yana gelecek tipler değil onlar," diyen Gümüş'e döndüm.

"Bence de," diyerek onayladım onu. "Ki zaten pek iyi anlaşmıyorlar, Uluba ailesi de Bozoğluların yanında." deyip karşımdaki aynadan kendimi süzdüm son kez. "Neyse çıkalım."

Gümüş başını salladı ve beraber onun evinden ayrılarak arabasına binip rotamızı riflesso lunare'ye çevirdik. Baha, beni bıraktıktan sonra geri gitmişti ve az önce attığı mesaja göre hala Merih Uluba oradaydı.

Yeraltında dostum olan tek aile Uluba ailesiydi. Yılmaz, Umut ve Merih Uluba yeraltına girdiğim andan beri bana karşı hep nazik ve iyi olmuşlardı. Zira Yılmaz Uluba her seferinde beni kızı gibi gördüğünü söylerdi. Merih'in İksir'e, - yani bana- olan hisleri arkadaştan ziyade aşktı. Platonik bir aşk yaşıyordu. Ona hep dostça yaklaşmış ve zerre umut vermemiştim ki bunu o da kabul ediyordu ancak yine de vazgeçmiyordu.

Bana kurşun gönderip tehdit etmesi zaten beklediğim bir hareketti. Neticede onlar için tehdittim. Her an ifşalayabilirdim ki ifşalayacaktım da. Ama diğer ailelere yaptığım gibi kandırmak yerine dostluğumuz hatrına daha az uğraştırıcı yollarla yapacaktım bunu.

Yeraltındaki tüm pisliklerini bilen asistanları Özge bana çalışıyordu ve gerekli bilgileri bizzat o getirecekti.

Umarım Alparslan Merih'e herhangi bir zarar vermeye yeltenmezdi zira o zaman ben de ona zarar vermek zorunda kalırdım.

Gece kulübünün önüne geldiğimizde hızla arabadan indik ve Gümüş'ün evdeyken yaptırdığı rezervasyon sayesinde hemen içeri girebildik. Gözüm bizimkilerin oturduğu yere kaydığında Baha, Bahadır, Ayça ve Umay'ın hala oturup sohbet ettiklerini gördüm. Baha'nın gözleri üzerimizdeydi.

Hızla merdivenlerden inip pisti geçtik ve kuytu köşedeki o merdivene doğru ilerledik. Merdivenleri çıktığımızda hemen önümüzde duran kapının kulpunu kavradım ve açtım.

İçeri girip kapıyı ardımızdan kapattığımızda gece kulübünün tüm gürültüsü orada kalmışcasına bir sesizlik kaplamıştı her tarafı.

Upuzun bir koridor vardı karşımızda ve en sonunda da yine bir kapı vardı ancak bu sefer kapının önünde üç kişi bekliyordu.

Gencer, Ogün ve Bertuğ.

Gencer her zamanki sert ve soğuk sesiyle, "Ne işiniz var burada?" diye sordu kaşlarını çatarak.

Onlara doğru yürüdüğümüz esnada hepsinin yüzündeki şaşkınlığı bizzat görüyordum çünkü ben - yani İksir- Alparslan Karacan'ın mekanına zorunda kalmadıkça girmezdim.

"Merih buradaymış," dedim yanlarına vardığımda. "Onu göreceğim."

"Başka zaman görürsün," dedi Bertuğ dümdüz bir sesle. "Şuan Alparslan abiyle görüşüyor."

"Tamam, Alparslan abiniz benimle de görüşsün işte."

Ogün söze girdi, "Bacım zorlama, var git yoluna haydi."

sinende geçen akşamlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin