Keyifli okumalar ballarım! Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorummm 💚
otuz beşinci bölüm
[KAVGA]🗝️
Gözlerimden sicim sicim akan yaşlara inat öfke dolu adımlarla girdim o koridora. Attığım her adımda ayrı bir yaşım eksiliyordu sanki. Kalbim ağrıyordu. Kalbim acıyordu. Çok acıyordu. Ne ara bu kadar bağlanmıştım, ne ara bu kadar sevmiştim, ne ara bu kadar korkmuştum onun için?
Tek bildiğim çok bağlandığım, çok sevdiğim ve çok korktuğumdu.
Kararan gözlerim koridorun sonundaki üç iri vücudu seçebildi. Gencer, Bertuğ ve Ogün. Beni görünce üçü de şaşkınlıkla oldukları yerde doğruldular. Beni burada beklemedikleri açık ve netti.
"Yenge?" diye sordu Gencer.
Görmezden gelerek yanlarından geçtim ve önlerinde durdukları kapıyı açmaya yeltendim fakat belimden tutulup çekilmemle bunu başaramadım.
"İçeri gireemezsin yenge," dedi beni tutan Bertuğ. "Doktor kimseyi istemedi."
Sinirle, "BIRAK BENİ!" diye bağırarak ittirdim onu. Gözlerimden adeta ateşler çıktığını hissettim onlara bakarken.
"Sen iyi misin?" diye sordu Gencer kaşlarını çatarak. Halime anlam veremiyor gibiydi. Şaka mıydı bunlar?
Duruldum bir an, "Asıl o iyi mi?" diye güçlükle fısıldadım.
"Merak etme gayet iyi," dedi Ogün. "Kurşun omzunu sıyırdı, o kadar. Hastaneye gelesi bile yoktu da, biz zorladık."
Derin bir nefes aldığım esnada omuzlarımın çöktüğünü hissettim. İç çekerken, "Onu görmek istiyorum," dedim ve dememle önünde durduğum kapı açıldı. Dışarı doktor ve hemşire çıktığında hızla, "Durumu nasıl?" diye sordum.
"Yakını mısınız?" diye sordu doktor.
"Yok uzağıyım," dedim ters ters. "Tabii ki yakınıyım, Doktor Bey. Nasıl durumu?"
Doktor cevabıma gülecek gibi olduysa da bir hayli berbat olan yüz ifademden dolayı bundan vazgeçti. "Kurşun neyse ki hayati bir yere gelmemiş. Şuan durumu iyi, bilinci açık. Bu gece müşahede altında tutsak iyi olacak fakat Alparslan Bey istemiyor. Birkaç saat sonra çıkış iş-"
Araya girdim, "Onun isteğinin şuan için bir önemi yok. Konu sağlığı. Bu akşam buradayız. Size iyi çalışmalar, kolay gelsin," deyip bir baş selamı verdim ve yanlarından geçip kapıyı açarak içeri girdim.
Anında tüm gürültü, sırtımı yasladığım kapının ardında kalırken kalbim kulaklarımda atıyordu.
"Gencer?" diye seslendiğini duydum.
Gözlerimi sımsıkı yumdum. Ağlayışım yeniden şiddetlendi. Onu birazdan görecektim. Allah'ım bu gerçek miydi? İnanamıyordum.
"Çıkış işlemlerini hallet koçum. Bir an önce Tomris'ime gitmem lazım... Lan ne dikiliyorsun orada? Gencer?"
Beni şuan göremiyordu. Bir nefes verdim ve hızlı dört-beş adım atarak onun görüş alanına girdim. İşte karşımdaydı.
Saçları ve her daim belli uzunlukta olan kirli sakalları hafifçe uzamıştı. Yüzünde yaralar vardı. Üstü çıplaktı, omzu sarılıydı. Altında ise normalde giymeyi tercih etmediği siyah bir kot pantalon vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sinende geçen akşamlar
Teen FictionAlparslan Karacan, medyaya yansıttığı İş insanı imajının arka tarafında yeraltına hükmeden, tek sözüyle düzeni bozabilecek bir mafyadır. Gelmiş geçmiş tüm mafya babalarına diz çöktürmüş bu tehlikeli adam hakkında bir gün Türkiye'nin en büyük günlük...